Sınır savaşçısı

59 11 2
                                    

Koloni sınırlarına girdiğimde yerdeydim. Nefes almakta zorlanırken ellerim istemsizce boynumu sarmıştı. Beni gören raptorlar hemen yanıma geldiler.
-"Geliyorlar" ağzımdan zorlukla attığım kelimeye geldiğim yöne bakarak cevap verdiler. Kolumla ilgilenen raptorları kendimden uzaklaştırdım.  Şu an yaranın hiçbir önemi yoktu.
-"İkralar ....birazdan burda olurlar. Gidin ..... gidin ve diğerlerine haber verin."
Havada oluşan gerginliği içime çektim. Etrafımdakiler birbirlerine bakıyor, ne yapılması gerektiğini tartışıyorlardı. Bazıları haber vermek için mağaralara koşarken, bazıları başımda dikilmeye devam ediyordu.
İri bir Raptor bana doğru geldiğine gözlerindeki alev beni yakmaya başlamıştı çoktan.
-"onları peşinden mi getirdin?!" dediğinde gözlerimi kocaman açtım.

- Sen deli misin? Nasıl böyle bir şey düşünebilirdi ki. Onları isteyerek peşimden getirmek  benim yapacağım
Bir şey değildi. Gözlerimi diğerlerinde gezdirdim." Hepiniz böyle mi düşünüyorsunuz?" Çoğu başını öne eğmişti. Bana bunu isteyerek yapmıyorlardı.
Başımda dikilip canımı hiçe sayan bu herifi dinlemek zorundaydılar.
-" Ne yapmalıydım söylesene!? Beni öldürmelerine izin mi vermeliydim?
Ben sizdenim unuttunuz mu? Bende bir Raptorum!!
Sesimi fazla yükseltmiş olmalıyım ki sözüm biter bitmez göğsümdeki sancıyı hissetmem bir oldu. O zamana kadar başımda dikilip, gözlerinden ateş saçan herifin elindeki mızraktan haberdar değildim. İri Raptor suratındaki pis ifadeyle mızrağı derimin altına gönderdiğinde diğerleri onu durdurmaya çalıştıysa da geri adım atmadı.
-" Bütün koloni yi tehlikeye attın. Bu hiç adil değil" tıslayarak konuşuyordu.
-"Kes şu saçmalığı adoray " William hızlı adımlarla yanımıza geldi. William onunla konuşurken acı dolu bakışlarla onu süzüyordum. Bu zaman kadar kolundaki işareti görmemek tam bir aptalıktı. Adoray bir savaşçıydı. Bu işaret kolonideki savaşçılara verilen bir lütuf olarak görülürdü. Ne kadar acı dolu sahnelere yol açsada her savaşçı bu izi taşımaktan onur duyardı.
- "Ne yaptığını bilmek ister misin, William"
Adoray'ın sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
William onu dinlemeden "lanet olsun, kes şunu" dediğinde Adoray keskin bir hareketle mızrağı göğsümden çıkardı. Son hareket fazlasıyla can yakıcıydı. Kendimi daha fazla tutamadım ve acıyla bağırdım. Sesim heryerde yankılandı. Orman acımın tek ortağıydı.
 
-"Bunu sonra konuşucaz tamam mı?!
Lütfen şimdi sadece hazırlanın. Adoray git ve çaylakları sığınağa topla" Adoray yeri inleten adımlarla yanımızdan uzaklaştı. Bu işin burada bitmeyeceğini ikimizde biliyorduk. Bunun intikamını almadan rahat etmeyecekti. Adoray bir Sınır savaşçısıydı ve ben istemeden bütün koloniyi tehlikeye atmıştım. William bana dönüp " ufaklık yanımda olacak" dedikten sonra yanımızdan ayrıldı. Ben derin bir nefes verirken etraf yavaş yavaş dağılmaya başladı. Kalan birkaç kişi beni kaldırmaya çalıştığında elimden geldiğince onlara yardım ettim. Beni valeri'nin kaldığı mağaraya doğru taşırlarken canım çok yanmıştı ama ses çıkarmadım. Bir an önce dönüp koloniyi korumalıydılar. Mağara'nın kapısına yaslandığımda diğerleri koşarak geri döndü. Kayalıklardan destek alarak içeriye girdim. Valeri beni görünce önce ellerimin duvarda bıraktığı kan izlerine baktı. Sonra gelip yarayı bulmaya çalıştı. Yaraya bastırdığında ağzımdan  savrulan küfre engel olamadım. Beni mağara duvarına yasladı. Üzerindeki elbisenin kumaşından Bir parça yırttı. Kumaş parçasını ıslatarak  yarayı temizledi. Ellerimi toprağa geçirdim. Canım feci yanıyordu.
-" Ne halt yedin sen?" Demir kaşıklardan birini mağaranın ortasında yer alan ateşte ısıtırken sormuştu soruyu.  Bana yaklaşırken onu durdurdum.
-" Hey hey hey onu sakince yere bırak"
-" Turner, başka yol yok!"
- " Şu an ölmek daha cazip geldi "
Beklemediğim bir anda sıcak demir yarayla buluştu. Valerie beni rahat bıraktığında ter içinde kalmıştım. Tam işkencenin bittiğini düşünürken Valerie gözleriyle kolumu işaret etti.
-"Ne?! Ona anlamayan gözlerle baktım.
-"Kolunu da halledelim"

Yaralar yanarak mühürlendiğinde yerimden kalkamayacak kadar halsizdim. Aklım kalkıp sınıra gitmemi söylerken bedenim benimle aynı fikirde değildi.
-"kim yaptı sana bunu?" Diyerek yüzüme fısıldadığında Söylemek istediğim kelimeler kafamda dönüyor ama bir türlü ağzımdan çıkmıyordu.
Ben cevap veremedim , oda üstelemedi. Valerie yanımdan kalkıp mağaranın çıkışına yöneldi. Orda öylece gökyüzünü izlerken  dışarıdaki kanı donduran mavilik , yağmur damlalarına karıştı. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken son gördüğüm şey valeri'nin gittikçe benden uzaklaşan gölgesiydi. Sınıra doğru adımlar attığını hayal ettim. Oraya gittiğinden emindim. Herkes bir şeyler uğruna çabalarken burada oturmak hoşuna gitmemişti...

Umarııım yeni bölümü beğenirsiniz
Vote ve yorumlarınızı bekliyorum🙏👼🙌

kör kelebekler yuvasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin