Bölüm 4:
Gözcü birliği Rose Duvarı’nda eğitim yapıyordu. Topların ateşlenmesi ve titanlara isabet ettirilmesi için küçük bir dersti bu. Duvarın en üst noktalarına herhangi bir saldırı olması ihtimaline karşı toplar ve tüfekler yerleştirilmişti.
Chanyeol derse birkaç dakika ara verdi ve öğrencilere yemek yiyebileceklerini söyleyerek duvardan atladı. Baekhyun sıcak bir şekilde gülümsedi. Manevra takımını kullanarak Chanyeol’ü takip etti ve arkadaşlarına yemek alabilmek için sıraya girdi.
“Ee? 17. Yaş günün için ne yapıyoruz?”
Luhan Tao’ya bakarak konuşmuştu. 3 yıldır buradaydılar ve pasta kesmek yerine yapabildikleri tek şey ekmek dilimlerine kızartılmış patates saplayarak üflemekti.
“Her zamankinden farklı bir şey yapabileceğimizi sanmıyorum”
Xiumin yanaklarını şişirdi ve söylendi:
“3 yıldır aynı şeyleri yapıp duruyoruz. Farklı bir şeyler olsun ar-”
Bir sis bulutu etrafı kapladı ve Tao yıllardır rüyalarına giren o eli gördü. Titanın elini! 50 metre olduğu varsayılan ve duvarları yıkabilen tek bir titan vardı ve şuan üzerinde durdukları duvarları kavramıştı!
Kris manevra takımını kırdığı için onu kullanamıyordu yapabileceği tek şey bağırmaktı:
“Lanet olası gerizekalı! Hemen in oradan Tao!”
Tao için dünya durmuştu. On binlerce kayıp vermelerine ve annesinin ölümüne sebep olan yaratık karşısındaydı. Kendine nasıl engel olabilirdi ki?
Manevra takımını kullanarak havalandı ve kendini titan ile aynı hizaya getirdi. Kılıcını kılıfından çıkararak hedefine yönelmişti ki titan eliyle toplara vurarak kırılmalarına neden oldu.
Kris Chanyeol’ün yardımıyla duvarlara ulaşmıştı ve bağırmaya devam ediyordu.
“Ne yapacağını biliyor Tao! Amacı savunmamıza zarar vermek. Biraz daha orda durursan yemin ediyorum kemiklerini tek tek kıracağım!”
Ancak Tao onu dinlemedi ve büyük bir hızla yaratığın boynuna yöneldi. Derin bir çizikle her şey hallolacaktı. Boyna ulaşmasına birkaç saniye kalmıştı ki sıcak bir hava dalgası tüm vücudunu sardı. Kendini durdurabilmesi için zamanı yoktu.
Kılıcın titanın gövdesine saplanmasını ve eriyip yere düşmesini şaşkınlıkla izledi. Yaratığın gövdesi çok sıcaktı. Eğer herhangi bir şekilde ona değerse sonunun zavallı kılıcı gibi olacağından emindi.
Beyni tamamen durmuştu. Sonu diğerleri gibi olacaktı. Ölecekti! Sözünü tutamayacak ve bu lanet yerde kemiklerine kadar eriyecekti.
Gözlerini kapayarak kendini ölüm düşüncesine hazırlamaya başlamıştı ancak saniyeler geçmesine rağmen beklediği şey olmadı. Korkuyla kapattığı gözlerini açınca karşısında sinirle bakan bir Kris gördü.
Chanyeol’ün manevra takımını araklamış ve öğrencisini kurtarabilmek için dev titanın önüne atlamıştı. Fakat beklemedikleri bir şekilde titan sadece topları yıkmakla kalmış ve Tao’yu gördükten sonra geldiği yere geri dönmüştü.
Kris elindeki çocuğu kucağına aldı ve duvarlara taşıdı. Xiumin korkudan ağlamak üzereydi ve endişeyle dudaklarını ısırıyordu. Luhan ve Baekhyun’un da ondan farklı bir tarafı yoktu.
Sinirle elindeki çocuğu yere fırlattı. Kimse ne olduğunu anlayamamıştı ancak Tao karnına yediği tekmeyle dünyaya dönmeye başlamıştı. Komutanı ona bir tekme daha atınca Xiumin araya girmeye çalıştı.
Kris birkaç küfür savurduktan sonra Tao’yu saçından çekerek yürümeye başladı. Kimse umurunda değildi. Göz göre göre bir öğrencisini daha kaybedemezdi!
“Ne yapmaya çalışıyordun? Hadi anlat bana!”
Tao konuşamadı ve sadece kafasını yere eğmekle yetindi. Komutanı onu kendi odasına götürmüştü, bu herkesin şaşırmasına sebep olmuştu çünkü daha önce Chanyeol ve Sehun’dan başka kimse o odaya girememişti.
Etrafı süzmeye başladığında nutku tutulmuştu. Her tarafa gözcü birliğinin arması asılmıştı ve hepsinin altında farklı bir isim yazıyordu.
Onlar ölen insanlara aitti. Hepsini özenle saklamıştı Kris. Gözcü birliği onun hayatıydı. Duvarın ortasında çerçevelenmiş ve diğerlerinden daha özel duran bir arma vardı. Soran gözlerle komutanına baktığında onun ağladığını fark etti. Komutan Kris ağlıyordu!
“Çok korktum. Kardeşim gibi ölürsün diye.” Devamını getiremedi çünkü sözünü kesen iki şey vardı: İlki aniden gelen hıçkırık kriziydi. İkincisi ise dudaklarına değen yumuşak dudaklardı.