Bölüm 7:
Kris gözyaşlarını geriye göndermeye çalışarak işine devam etti. Saat kulesinden gelen çığlıklarla bir şeylerin ters gittiğini anlayabiliyordu. Özellikle Xiumin denen çocuk ‘Tao, Tao!’ diye ağlarken.
O Kris’ti. Soğuk ama mükemmel komutan. Kimsenin önünde ağlamamalıydı. Onun bile umutsuzluğa kapıldığını gören halk, nasıl titanlara karşı gelebilecek cesareti bulacaktı?
İçindeki kin ve öfkeyle birkaç yaratığın daha işini bitirdikten sonra yere sert bir iniş yaptı. Ona doğru gelen çocuğun kolunda ki armayı görünce şaşırdı. İki gül çapraz bir şekilde duruyordu ve bu polis teşkilatının simgesiydi.
‘Demek durum o kadar kötü.’ Polis teşkilatı kral adına çalışırdı. Şimdiye kadar hiçbir savaşa katılmamışlardı ve onlara yardım için gelmeleri Kris’i endişelendirdi.
Çocuk kesik kesik nefesler aldıktan sonra konuşmaya başladı:
“Titanın teki delirmiş! Hemen sizi çağırmamızı söylediler.”
Kris kaşlarını çattı.
“Delirmişle neyi kast ediyorsun?”
“Duvarların önüne geçti ve bize yaklaşan tüm titanları öldürüyor!”
Hızla duvarlara doğru yol almaya başladı. Tao’yu kurtaramadıysa bile diğerleri için hala bir umut vardı. Havada süzülürken Tanrı’ya dua etti. Cevap vermeyeceğini biliyordu. Tanrı hiçbir zaman onların yanında olmamıştı.
Yeşil gözlü, yaklaşık 15 metre boyundaki deve baktı bir süre. Deli gibi çığlık atıyordu ve özellikle korumaya çalıştığı bir bölge varmış gibi gözüküyordu.
Ağlayan Luhan ve Xiumin’e hiçbir titanın yaklaşmasına izin vermiyordu. Peki ama neden?
Olayı daha yakından izleyebilmek için birkaç adım daha attı. Titanın ayağıyla arasında birkaç metre kalmıştı. Her an ezilebileceğini biliyordu ama merakını bastıramıyordu Kris.
Birkaç saniyeliğine yaratıkla bakıştılar. Garip bir şekilde tanıdık geliyordu. Bakışları ya da yüzü. Bir şeyler tanıdıktı ve bu içinde umut kırıntılarının oluşmasına sebep oldu.
Yaratık yavaşça elini kaldırdı, Kris’in kaçacak zamanı olmamıştı. Herkes nefesini tutmuştu ve komutanın ölüp ölmeyeceğini merak ediyordu.
Kris ilk önce yüzünde pürüzlü bir el hissetti. Sıcaktı ve derisini yakıyordu ancak bir şekilde, onu rahatlatıyordu. Yeşil gözlü titan birkaç saniye ona baktıktan sonra nazikçe Kris’i kavradı.
Yaratık onun canını yakmak istemiyormuş gibiydi. Bu yüzden vücut ısısı komutana zarar vermeden önce onu Luhan ve Xiumin’in yanına bıraktı. Orada güvende olacaktı.
---
Chanyeol öğrencilerine seslendi.
“Deli Titan’ı koruyun. Şimdilik tek umudumuz o!”
Gözcü birliği ve polis teşkilatı hızla kafasını salladı. Deli Titan gerçekten zor bir durumdaydı çünkü yaklaşık 20 arkadaşı tarafından öldürülmek üzereydi. İşin garip tarafı hala savaş nidaları atıyor ve onlara saldırmaya devam ediyordu.
Kris’in verdiği emirler üzerine dört kola ayrıldılar ve titanın etrafındakilerin büyük bir çoğunluğunu temizlediler. Ancak bu kolay olmamıştı. Polis teşkilatından iki kişi hayatını kaybetmişti.
Aradan birkaç saat geçti ve titanların büyük bir kısmı Rose’u boşaltmaya başladı. Geri kalanı da ölmüştü zaten.
Bu insanlığın yüzyıllar boyunca aldığı en büyük zafer olmalıydı. Ancak kimse bunu kutlayabilecek durumda değildi. Özellikle Kris.
Derin bir nefes aldı ve olduğu yere çöktü. Olaylar bir film şeridi gibi geçti gözünün önünden.
Luhan yavaşça kafasını Sehun’un omzuna koydu ve orada ağlamaya devam etti. Tao Xiumin’in elinde parçalanmıştı ve cesedini bile bulamamışlardı! Sadece bir kol…
Deli komutan şaşırmıştı, elini öğrencisinin sırtına koydu. Hafif bir melodi mırıldanarak onu rahatlatmaya çalıştı.
Delirmiş titan son kez çığlık atıp yere yığıldığında etrafı kalın bir toz bulutu sarmıştı. Toz bulutundan çok, bembeyaz bir sis gibiydi. Tüm komutanlar merakla duvarlardan aşağı inmeye başlayınca öğrencileri de onları takip etti.
Xiumin Chen’e tutundu ve titana doğru birkaç adım attı. Gördükleriyle küçük dilini yutacaktı neredeyse!
Yaratığın midesi açılmıştı, sis bulutunun sebebi de buydu. Titanın yaydığı ısı sayesinde etraf fazla sıcak olmuştu. Kimse bunu önemsemedi ve dikkatle yaratığa bakmaya devam etti.
Sis bulutu yavaşça dağıldığında, parçalanan midenin içinde minik bir beden gördüler. Sadece elleri ve vücudunun üst bölümü görülebiliyordu. Kalan kısım hala titanın içerisindeydi.
Kris bu vücudu nerede görse tanırdı. Oksijeni akciğerlerine göndermeye çalışarak koşmaya başladı.
Öğrencileri, gördükleri bedenden daha fazla şaşırtan bir şey varsa; o da Kris’in bir yandan kahkaha atıp bir yandan ağlamasıydı.