Bölüm 6

510 34 0
                                    

Bölüm 6

Kris tek kolunun üzerinde doğrularak yanında yatan çocuğa baktı. Kaşlarını çatmıştı ve kötü bir rüya görüyormuş gibi gözüküyordu.

“Baba!”
Tao’nun birkaç kez mırıldanmasından sonra daha fazla dayanamadı ve onu hafifçe dürttü. Endişelenmişti.

Küçük olan yavaşça gözlerini açtı. Nefes nefese kalmıştı, alnından boynuna doğru süzülen terleri hissedebiliyordu.

Birkaç gündür bu garip rüyaları görüyordu Tao. Babası ne olduğunu anlayamadığı bir şırıngayla çıkageliyor ve içerisindeki ilacı koluna enjekte ediyordu. Canı acıyordu ancak hiçbirinde babasına engel olamıyordu.

Kafasını sağa çevirince gözleri Kris’in endişeli gözleriyle buluştu. Tam bir açıklama yapabilmek için ağzını açmıştı ki kapı yavaşça vuruldu.
“Komutanım! Hemen gelmeniz gerekiyor.”

Kris Tao’ya giyinmesini işaret ettikten sonra yavaşça kapıyı açtı ve karşısında Chanyeol’ün öğrencisini gördü.

“Titanlar. Rose’a saldırmak için hazırlanıyor.”
Baekhyun endişeyle karışık bir korkuyla Kris’in arkasında beliren Tao’ya baktı. Kris Tao’nun elini tutarak ana sahaya doğru yürümeye başladı. Evet, onların el ele tutuşmasını şu anlık kimse umursamayacaktı ve Kris bu durumu değerlendirebileceğini düşünmüştü.

Sehun kahkaha atarak etrafta dolaşıyordu. Bu adam gerçekten deliydi. Nasıl bir 
insan ölümle burun buruna gelmekten zevk alabilirdi ki?

“Sehun, Kris ve Chen siz öğrencilerinizle birlikte sağ kanadı halledin. Sol kanadı biz hallederiz.” Chanyeol nefes almadan konuştu ve kimsenin cevap vermesini beklemeden manevra aletini kullanarak oradan uzaklaştı. Baekhyun ve takımındaki diğer insanlar hemen arkasından onu takip etmeye başlamıştı.

Kris eliyle şehir meydanında ki saat kulesini işaret etti. Burası şehrin merkeziydi ve insanların büyük bir çoğunluğu burada yaşıyordu. 
“Hiçbirinin buraya ulaşmasına izin vermeyin. Ne olursa olsun.”

Bağırdıktan sonra şehrin sağ kanadına doğru uçmaya başladı. Hızını almıştı ve duraklamasına gerek yoktu. Önündeki iki deve doğru yöneldi. Havada ufak bir takla atıktan sonra çirkin yaratığın boynunda derin bir yarık açtı. Bu titanın ölmesine neden oluyordu.

Arkasındaki titan eliyle onu yakalamaya çalışınca refleks olarak geri çekildi ve bacağındaki kaslara zarar verip dengesinin bozulmasını sağladı. Birkaç saniye sonra onun da işini bitirmişti.

Sehun etrafta eğlenebileceği bir şeyler arıyordu ancak aptal Kris onun hedefine göz koymuştu. Biraz daha ilerledikten sonra dişine göre bir titan bulduğunu düşünerek 20 metrelik yaratığa saldırdı.

Manevra takımının bozulmak üzere olduğunu anlaması uzun sürmemişti. ‘Bir yere takılmış olmalı.’ Yere yuvarlanmadan önce sol tarafından gelen devin, manevra aletinin iplerini tuttuğunu görebildi. 

Üzerine doğru gelen titandan yürüyerek kaçması imkansızdı ama denemekten başka çaresi olmadığını biliyordu. İşin garip tarafı hala eğleniyordu!

İki katlı binaların arasında hızla koşmaya başladı. 20 metrelik olan elindeki direği ona doğru fırlatınca ara sokaklardan birine saklandı. ‘Kıl payı kurtuldum.’ Daha fazla koşabileceğini sanmıyordu. Denese bile bir yerde bayılıp kalacağından emindi.

Luhan fırlatılan direği saat kulesinin üzerinden görebilmişti ve Tao’ya birazdan döneceğini söyleyerek oraya doğru uçmaya başladı. Yerde ifadesizce ölümü bekleyen komutanını görünce kaşlarını çattı ve büyük bir hızla onu titanın altında ezilmekten kurtardı.

Sehun, Luhan’ın onu duvarlara geri götürmesine izin verdi. Manevra aletini değiştirmesi gerekiyordu zaten.

Derin bir nefes aldıktan sonra son gücüyle bağırdı:

“Bu gerçekten eğlenceliydi!”

Luhan kaşlarını çatarak kahkaha atan adama baktı. ‘Garip’ dedi içinden. ‘Garip ama güzel.’

---



Tao kulağına dolan çığlıklar ile hızlıca etrafı taramaya başladı. 
“Biraz ilerde Xiumin. Gitmemiz gerekmiyor mu artık?”

Xiu, sessizce kafasını salladı ve yaklaşan titana doğru yöneldi. Tao onu takip edecekti fakat saat kulesine çok daha yakın olan diğer yaratığı görünce ona doğru yöneldi.

Titanın etrafında bir sinek gibi dolanıyordu ve bu titanın başının dönmesine neden oluyordu. Bu tür yanıltmalar her zaman işe yarardı ancak biraz fazla zaman kaybetmişti. Hızla yaratığın boynunu kestikten sonra Xiumin’e bakmak için arkasını döndü.

Gördüğü şeyle neye uğradığını şaşırmıştı. Titan Xiumin’i eline almıştı ve neredeyse midesine indirecekti! ‘Hayır’ dedi içinden. ‘Annemin ölmesini engelleyemedim, çünkü güçsüzdüm. Bu sefer yapabilirim.’

Xiumin devin ağzında olduğunu hissedince ufak bir çığlık attı. Korkuyordu! Ölmekten daha çok Tao’yu yalnız bırakmaktan… 

Onu kurtardığı sahneler aklına gelince acı dolu bir inilti çıktı ağzından. Titanın soluk borusunu görünce her şeyin bittiğini düşünmüştü.

Tao kendinden beklemediği bir şekilde hızlı davranmıştı ve kardeşi yaratığın midesine inmeden önce onu tutabilmişti. Elindeki keskin acıyla ne yapacağını şaşırmıştı. Bir eliyle titanın ağzını açık tutmaya çalışıyordu –keskin dişlerin elini kesmesinin sebebi buydu.- diğer eliyle ise Xiumin’i tutuyordu.

Ani bir kararla Xiumin’i arkasındaki çatıya fırlattı. Sert bir düşüş olmuştu ancak onun hayatını kurtarabilmeyi başarmıştı.

Xiumin’in görebildiği son şey, iğrenç yaratığın bir anda ağzını kapaması olmuştu. Çığlık atıp, yardım isteyecek zamanı bile yoktu. Elindeki kola korkuyla baktı. Tao’nun koluna…

Attack on TitanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin