♧ 2. Bölüm ♧

27 5 0
                                    

Belimden tutan kişi beni kendine doğru döndürüp bu sefer koluma yapıştı. Bende aynı anda kolumu çekip bağırmaya başladım. "Ya bırak beni! Anlamıyor musunuz ben burada olmak istemiyorum!" diyerek söylendim. Beni içeriye doğru sürükleyen askere sinirle bakarak kendimi frenlemeye çalıştım. Ama asker benden güçlüydü beni içeriye sokmadan önce arabasıyla önüme çıkan adama baktım. Bana şuanki halimi anlamaya çalışır gibi bakıyordu. İnsan bir yardım eder. Sonuçta buraya zorla getirilmiştim. Zorla da sürükleniyordum. İnsan bi kurtarayım der. Amaaa nerdee..

İçeriye girdiğimde adam da gözden kaybolmuştu. Asker beni sürükleyerek kaçtığım odaya tekrar soktu ve sandalyeye resmen fırlattı. Gerisin geri odadan çıkıp bu sefer kapıyı kilitledi. Aklım almıyordu. Sonuçta bunlar Türk askeriydi ve beni buraya zorla getirmişlerdi. Acaba bir suç mu işlemiştim? Ama bugüne kadar karıncaya bile zarar vermeyen ben nasıl bir suç işleyebilirdim ki. Kafamın içinde dönüp duran soruların ardı arkası kesilmiyordu. Bir süre sonra açılan kapı ve içeriye giren asker yavaşça karşıma geçip oturdu. Elinde de dosyalar vardı. Onları da önümde duran masaya koydu. Karşıma rahat bir tavırla oturarak elini uzattı. "Ben Binbaşı Alp Keser." diyerek kendini tanıttı. İyiki de tanıttı çünkü asker rütbelerinden her zaman yüzbaşı ve binbaşını karıştırırdım. Eli havada kalan Binbaşı Alp' e bakıp hızla elini sıkıp "Ada Yıldırım. Ama siz zaten benim ismimi kesin biliyorsunuzdur." dedim. Binbaşı Alp elimi sıkıp tebessüm ederek "Elbette." dedi.

Ben hemen konuya girip "Beni neden buraya yaka paça getirdiniz öğrenmek isterim." dedim. Binbaşı Alp yüzündeki tebessümü hiç kaybetmeden "Çünkü seni seçtik." dedi. "Ne için?" diye sordum direk. "Özel tim için." "N-nasıl?" Anlamıyordum özel tim derken hani şu filmlerde dizilerde izlediğimiz bordo bereliler gibi miydi? Sorduğum soruya karşılık Binbaşı "Bak Ada genç yaşta okullardan toplanan akıllı zeki ve çevik öğrencileri özel tim için eğitebilmek için topluyoruz. Bu proje gizli yürütülüyor. Sadece 10 kişi seçildi. Her okuldan sadece bir kişi." diyerek açıkladı Binbaşı Alp.

Dona kalmıştım sanırım rüya görüyordum. "Ben hâla anlayamadım afedersiniz. Ama ya okulumuz, okulum ne olacak?" "Artık burada eğitim göreceksin. Başına bir hoca verilecek ama bu sandığın gibi bir hoca değil. Görev görmüş deneyimli bir asker olacak. Bu sadece senin için geçerli." dedi. "Peki benim farkım ne diğer öğrencilerden?" Merakım artmıştı.

"Senin farkın okuldaki başarı puanın şuna kadar seçtiklerimizinde puanları yüksek istenilen kriterdeler ama senin potansiyelin tam da istenilen düzeyde ve hatta fazlası." dedi. Şaşırmıştım. Tamam belki zekiydim hatta sayısalım süperdir. Ama hiçte çevik olduğumu düşünmüyorum. "Ben böyle olduğunu düşünmüyorum." dedim açıkça. "Testlerden sonra göreceğiz." "Ne testi?" dedim aniden. "Ne kadar istenilen potansiyelde olsanda seviyeni ve potansiyelini deniyeceğiz. Bu testlerden geçecek potansiyeldesin." "Ya değilsem." "O zaman olmaya çalış." "Neden ki?" dedim. Binbaşı Alp gülerek "Onu da sana akıl hocan anlatır. Ona sorarsın." diyerek ayaklandı. Masadaki dosyaları alıp "Bu dosyalardaki formları hocana vereceğim. Hadi kalk seni de hocanla tanıştırayım görevinden gelmiş olması lazım. Eminim iyi anlaşıcaksınız." dedi kapıya ilerlerken. O kapıyı açtığında bende yerimden kalkıp yanına vardım. Sonra ikimizde odadan çıktık.

Uzun koridorda iki kere sağa bir kere sola sapıp merdivenlerden aşağıya indik. Siyah kocaman bir kapının önünde durunca Binabaşı Alp kapıyı tıklattı. İçeriden "Gir!" Komutu gelince kapıyı açtı. İlk bana yol verdi ve ilk ben girdim. O da arkamdan direk asker selamı verip "Binabaşı Alp öğrencinizi getirdim komutanım!" dedi. Klasik asker malumatı işte...

Komutan masanın yanındaki pencereden dışarıyı seyrediyordu. Binbaşı Alp'in sesini duyunca "Sen çık asker!" dedi. Binbaşı da "Emredersiniz komutanım!"dedi ve elindeki dosyaları komutanın masasına bırakıp bana tebessüm ederek odadan çıktı. O çıkınca pencereye bakan komutan da bana döndü. Ama bu olamazdı değil mi! Benim akıl hocam olacak adam bana arabasıyla az kalsın çarpacak adam değildi. Buradan saniyelerle kaçamamamı sağlayan adam olamazdı. Şuan şoktaydım. O da şaşırmıştı ama suratındaki şaşkınlık saniyelikti. Şuan adamı daha iyi görebiliyordum. Yakışıklı bir adamdı. Yüz hatları sanki özenle çizilmişti. Sanki koreliler gibi gözleri hafif aşağıya çekikti. Ama karşıdan bakan anca bunu düşünürdü. Ortam sessizdi bu sessizliği komutan bozdu. "Otur!" diyerek koltuğu gösterdi.

SözHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin