♧ 4. Bölüm ♧

23 4 0
                                    

Gözlerimi kapının kırılırcasına çalınmasıyla aniden açtım. Aniden kalkmamdan dolayı başım dönsede kendimi toplayıp kapıya koştum. Kapıyı açtığımda sinirden delirmiş bir adet Albay Kartal görmeyi beklemiyordum. Ağzımı tam açıp ne olduğunu soracaktım direk bağırmaya başladı.

"Saatin kaç olduğundan haberin var mı çaylak!" diyerek kükredi resmen. Bende kafamı duvarda asılı olan saate çevirdim. Saat 6 ya geliyordu. Şimdi anlaşılmıştı benim eğitim alanına saat 5 te gitmem lazımdı fakat gecikmiştim. Sonuç olarak ayvayı yedim. Albaya ürkekçe çevirdim bakışlarımı ama o pek sinirinden taviz vermiyordu. "Komutanını odana getirtecek kadar sorumluluk sahibi değilsen senden bir şey beklemekte aptallık olur! Bu gecikmenin cezası 100 şnavdır! Hemen eğitim alanına gel ve cezanı çek!" diyerek emretti ve hızla gitti.

Ben Albayın söylediklerinin şokundan çıkamamışken hâla kapıda dikiliyordum. O an "Acele et!" diye bağırdı. Kendimi tam toparlayamasamda kapıyı kapatım arkasından koştum. Zaten dünkü kıyafetlerle yatmıştım üstüm düzgündü. Keşke yüzümü yıkamam için zaman verseydi.

Eğitim alanına geldiğimizde Albay başlamam için işaret verdi ve cezam başladı. Şnav pozisyonuna gelip şnav çekmeye başladım. Ama 10. da yere yapıştım. Albay daha da öfkelenerek "Birde tim komutanı olacakmış! Daha şnav çekemiyor!" dedi. Bunun üzerine hırslanıp tekrar başladım. İyi gidiyor gibiydim tâ ki sırtımda hissettiğim ağırlıkla yere yapışıncaya kadar...

Üzerimdeki ağırlığın nedeni öğrenmek için sırtıma baktım. Ağırlığın nedeni Albay Kartal'ın ayağıydı! Ne kadar ayağını ittirmeye çalışsamda ittirememiştim. En sonunda derin bir nefes alıp "Albay ayağınızı çeker misiniz?" dedim dişlerimi sıkarak. Ayağının ağırlığı gerçekten nefesimi kesmeme yetmişti. Albay söylenmemin üzerine ayağını iyice bastırdı. "Komutanına emir mi veriyorsun!" diye bağırdı. Nefesim iyice kesilmişti. Ama son nefeslerimi kendimi savunmaya harcamak istemediğimden sustum. Albay ses vermemem üzerine biraz daha bastırdı ayağını. Artık dayanamıyordum. Son bir nefes alıp verdim ve sonu karanlıktı....

Belime giren krampla gözlerimi yavaşça açtım. Burnuma dolan yoğun ilaç kokusuyla alayın revirinde olduğumu anladım. Gözlerimi tamamen açtığımda başımda dikilen Binbaşı Alp'i farkettim. Ağzıma takılan solunum cihazının maskesini ağzımdan çıkarıp yana attım. Bu sırada Binbaşı uyandığımı görünce gülümseyerek "Hele şükür uyandın." dedi. "Ne zamandır uyuyorum ki?" dedim merakla. "10 saatir sanırım." demesiyle "Ne! 10 saat mi?!" diye fırladım yataktan ama tabi aniden kalkmam başımın dönmesini geri yatağa yatmamı sağlamıştı.

Başımı tutup "Off!" dedim iç çekerek. Binbaşı üzgünce "O kadar kötü mü?" diye sordu. "Ne ne kadar kötü mü?" diye sordum anlamayarak. "Başın ve belin." dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. Bana göre şu şartlarda kötüydü. Ama Binbaşıyı telaşlandırmakta istemiyordum. Bu yüzden zoraki gülümseyerek "İyiyim. Gerçekten çok fazla acımıyor." dedim. Binbaşı pek inanmasa da "Peki bakalım öyle olsun. Ayrıca ayaklandığın vakit Albayı göremeye gitmen lazım." dedi. Albayı görmem lazımmış! Peh! O adamın yüzünü dahi görmek istemiyordum. Adam mı dedim. Kendisi insan mı ki adam olsun!

Binbaşıya sertçe bakarak "Gitmek istemiyorum!" dedim. Binbaşı tepkime şaşkırarak "Neden? Albay sen bayılmışsın seni buraya taşımış. Ona teşekkür etmen lazım." diyen Binbaşı Alp'e "Beni bu hâle sokmasaydı taşımazdı. Zahmet etmiş keşke nefessizlikten ölmem için beni bıraksaydı. Hem bu işkenceden hemen kurtulurdum!" diye bağırdım. Benden beklenemeyecek şekilde bağırmıştım. Şuan aşırı kızgındım. Hayvan eğitiyordu sanki! Ne acımasız biri! diye geçirdim içimden.

Binbaşı "N-nasıl? Bu halde olmanın nedeni eğitim miydi?" "Ne eğitimi Albayın tâ kendisiydi!" dedim. Binbaşı "Albay kolay kolay böyle bişey yapmaz. Ne oldu?" diye sordu. Yok bu bana inanmayacak. "Eğitim saatini geçiktirdim." dedim başımı başka tarafa hırsla çevirirken. Binbaşı "Şimdi anlaşıldı nedeni. Albay dakikliği sever. Sende geçikmişsin bunun bir cezası olacaktı. Bence takma bu kadar sen eğitimine odaklan." dedi. Hı hı diyerek kafa salladım.

SözHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin