Bunun için çok fazla beklemiştim ve bu beni öldürüyordu. Düşünmekten uyuyamıyordum ve artık göz altlarım mordan daha koyu bir renge bürünüyordu. Tek düşündüğüm ona duygularımı nasıl açıklayacağımdı. Bu cesareti kendimde bulmaya çalıştım.
Hiç bu kadar kötü olmamıştı.
Sonunda karar verdim. Bugün işten geldiğinde ona söyleyecektim. Tanrım, inanamıyorum. Bunu çok uzun zamandır bekliyordum.
Kapıdan gelen anahtar seslerini duymamla kalp atışlarımın hızlanması bir oldu. Kapıyı açtığında her zamanki gibi odaya yürüdü, ben koltukta oturuyordum. Acaba panik atak mı geçiriyorum diye düşünmeden edemedim. Bana bakıp gülümsedi.
"Hey Ty, işe gittin mi?" Anahtarlarını kutunun içine atarken sordu. Kafamı hayır anlamında salladım. "Hayır."
"Ne zaman gitmeyi düşünüyorsun? Çünkü faturaları kendi başıma ödeyemem."
"Biliyorum, üzgünüm. Sadece yeterince uyuyamıyorum."
Ayakkabılarını çıkardıktan sonra yanıma oturdu. "Seni uyutmayan şey ne?"
"Bilmiyorum. Bunun hakkında konuşmak çok zor aslında."
O yanımda sessizce otururken, kucağımda duran ellerime bakıyordum. Zaman geçmiyordu sanki. Bakışlarımı ona yönelttiğimde onunda düşünüyor olduğunu gördüm.
Sonunda konuştu. "Bana anlatabilirsin."
Sessizce cevapladım. "Sanmıyorum Josh. Anlamazsın."
"Deneyelim o zaman."
Ellerimle oynamaya devam ederken bakışlarım ondaydı. "Bunu söylemek çok zor, uzun zamandır bu anı bekliyorum. Bugün söyleyebilirim diye düşünmüştüm. Ama şimdi vazgeçtim."
Dudağını ısırdı. Yutkundum.
"Benden bir şey saklamana gerek yok Ty, ben her zaman burd-"
"Ama bu duygularımla ilgili. Birine karşı hissettiğim duygular."
"Bana anlat."
Gözlerimi devirdim. Anlamış olması lazımdı. "Aman tanrım Josh, bir boktan anlamıyorsun."
Bir kaşını havaya kaldırıp "Ne?" dedi.
"O sensin Josh, seni seviyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blood // joshler
FanfictionGitme diyordu. Elimden bir şey gelmezdi. Gözlerimi kapattım. Ondan gittim. Bu ilk gidişim değildi. O ilk sandı.