Elim kanla kaplanmıştı. Josh yanımdaydı. Çıldırmışçasına yardım için bağırıyordu. Montumu çıkartıp kurşun içeride mi diye baktı. Yüz ifadesinden öyle olduğunu anladım. Kafamı parkın diğer tarafına çevirdiğimde elinde silahıyla gülümseyen Ashley'i gördüm. Sersemledim.
Josh bir eliyle kanayan bölgeye baskı uyguluyor, diğeriylede saçlarımı okşuyordu. Üst üste, milyon defa "hayır" kelimesini kullandı.
"J-josh bekle."
"Shh, Tyler iyi olacaksın. Ambulans çağırdım."
"Josh dinle." Sesim çok boğuk çıkıyordu.
Dinlemedi. Çok panik halindeydi. Kanamayı durdurmak için beni en uygun pozisyona getirmeye çalışıyordu. Elimi kaldırıp yanağına koyduğumda bu onu durdurdu.
"Sorun değil. İstediğim buydu zaten."
Elleriyle gözlerinden akan yaşları sildi. O çok güzeldi. "Bu nasıl oldu?" diye söyleniyordu.
Ondan alıntı yaparak konuştum. "Beklenmeyeni bekle."
Yapabildiğim kadar gülümsemeye çalıştığımda dişlerimdeki kanın tadını aldım.
"Lütfen gitme." fısıldadı Josh. Daha fazla ağlamasını görmek istemiyordum. Gülümsemem giderek soldu.
"Gitmek zorundayım, üzgünüm."
Başparmağımı yanağında, dudağında gezdirdim. Bana yeniden sarıldı. Son kez kokusunu içime çektim ki bir daha asla unutmayayım.
"Seni çok seviyorum."
Gözlerine bakıp son bir nefes aldım. "Bende seni seviyorum."
Etrafımdaki herşey siyaha dönerken nefesi verdim. Bir damla göz yaşı yanağımdan süzülmek istedi, izin verdim. Ve gittim.
-son-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blood // joshler
FanfictionGitme diyordu. Elimden bir şey gelmezdi. Gözlerimi kapattım. Ondan gittim. Bu ilk gidişim değildi. O ilk sandı.