son iki bölüm birazcık üzücü olacak sanırım:(
Josh'la beraberliğimiz bir yılı geçti. Ama son zamanlarda daha farklı hissediyorum. Kafamda bazı düşünceler var ve onlar beni çok korkutuyor. Bu konuyu Josh'la konuştum. Sesleri. Bana yardım etti. Ama işe yaramıyordu.
Öncekinden daha güçlü geldiler. Bu sesler Josh'la çıkmadan öncede gidip geliyorlardı. "Yapabilirsin." "Hadi, çek şu tetiği." "Korkma." gibisinden şeyler söylüyorlar. Ama korkuyorum. Josh'ı kaybetmekten korkuyorum. Arkamdan suçlu ve ya üzgün hissetmesini istemiyordum. Ama korkarım ki eğer sesi dinlemezsem, gerçekten çok kötü şeyler olacak. Şimdi karar verme zamanı.
Josh kanepede uyuya kalmıştı. Bu bana parka gidip işi tamamlayacak zaman veriyordu.
Şu an park yolunda yürüyorum. Montumun cebinde bir silah saklı. Etrafıma bakıp kimsenin beni takip etmediğinden emin oldum. Kapüşonum kafamdayken parka girdim.
Yavaş adımlar atarken bana doğru gelen hızlı adımlar işittim. Josh sandım. Ama değildi.
"Ah Ashley, üzgünüm."
"Hayır, hayır sorun değil. Nasıl gidiyor Tyler?" gülümserken sordu.
"İyi gidiyor." Yalan söyledim. "Ya sen?"
"Bende iyiyim, teşekkürler."
"Gitsem iyi olacak." deyip hızlandım. Acele etmeliydim. Josh muhtemelen uyanmış ve elveda notumu bulmuştu. Belki şu an buraya geliyordur.
Ashley arkamdan bağırdı. "Tamam, umarım yeniden buralarda görüşürüz."
Parkın içine doğru koşmaya başladım. Birinin adımı bağırdığını duymadan önce bir kaç adım attım. Ah hayır. Devam et!
Arkamı döndüğümde Josh'ı bana doğru koşarken gördüm. Hızlıca silahı çıkardım ve kafama dayadım. Diğer elimi ise Josh'a engel olmak için dur anlamında uzattım. Yüzündeki şaşkın, endişeli, kızgın ve karmakarışık surat ifadesiyle durdu.
Dudaklarım kurumuştu. "Bir adım daha atma."
Ağlıyordu. Onu ağlatmıştım. "Tyler, dur." diye bağırdı. Kafamı iki yana salladım. Gözlerimden akmak isteyen yaşlarla savaşıyordum.
"Bırak beni Josh. Eve dön."
"Seni bırakmıyorum. Eve beraber döneceğiz."
Bana doğru küçük bir adım attı ve bağırdım. "Daha fazla yaklaşma. Yoksa yaparım."
"Tyler!"
"Anlamıyorsun Josh. Neler yaşadığımı bilmiyorsun."
"Bana neden söylemedin?" Çok bağırdın Josh. Gözlerimi kapatma gereği duydum.
Gözlerimi kapadığımda ıslak yaşlar yanağımda yol buldu. Ellerimin titremesini durduramıyordum. Silah elimden düşüp yerde tok bir ses bıraktı. Dizlerimin üstüne düştüğümde Josh yanıma koşarak güçlü kollarını etrafıma doladı. Kafamı onun tişörtüne gömdüm ve ağlamaya devam ettim.
Yaşadıklarımı bilmiyordu. Çünkü ona anlatamazdım. Bilmesini istemiyordum.
Öğrenip üzülmesini istememiştim. Onu üzgün bir şekilde görmeye dayanamıyorum. Bu canımı çok yakıyor. Bugün onun bu şekilde olmasının sebebide benim. Onu ben üzdüm.
Benden ayrılıp ellerini omuzlarıma yerleştirdi. Gözlerime bakarak "Eğer canını sıkan bir şey olursa, bunu bana söyle Tyler. Ben senin için burdayım ve daima öyle olacağım."
Ağlamaya devam ederken kafamı onaylarcasına salladım. Gitmeden önce bir kere daha sarıldık. Elimi tuttu ve eve doğru yürümeye koyulduk.
Bir adım daha attım ve göğsümde bir acı hissettim. Şimdiye kadar hissettiğim en kuvvetli fiziksel acıydı. Yere yığıldım. Elimi acıyan yere götürüp göz hizama getirdiğimde tek görebildiğim kandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blood // joshler
FanfictionGitme diyordu. Elimden bir şey gelmezdi. Gözlerimi kapattım. Ondan gittim. Bu ilk gidişim değildi. O ilk sandı.