"Hazır mısın, Cabello?"
Koç'u kafamla onayladım ve arabanın bagajını açıp çantamı içine bıraktım. Ağır bagajı tekrar kapatıp ön koltuğa ilerledim.
"Her zamanki kayıtsızlığını görmek istemiyorum, Cabello. Kendine güvenmen iyi, ancak kendini beğenmişlik yaparak kupa almaya devam edemezsin."
Böyle biri olmasaydım, muhtemelen Bay Hill'e kırılırdım. Ancak öyleydim, kendini beğenmiş ve küstahtım. Koç da buna kırılmayacak kadar umursamaz olduğumu biliyordu.
"Pekala, söz veriyorum, maçı dikkatle izleyeceğim."
Yüzünde, inanmadığını belli eden bir gülümseme belirdi ve arabayı çalıştırdı.
**
Koçla koltuklarımıza kurulurken, huzursuzca saatime bakıp duruyordum. Şimdiden sıkılmıştım. Antreman maçı olması sebebiyle salon neredeyse boştu.Sonunda iki rakip de gelirken, gözüm sağımda kalan kıza takılmıştı.
Bu, geçen maç tribünde gördüğüm kızdı. Rakibimdi ve beni izlemeye gelmişti. Koç'un bunu söylememesine şaşırsam da, sessiz kalmayı tercih etmiştim.
İtiraf etmeliydim ki, dış görünüşü etkileyiciydi. Güzel bir kızdı.
Mavi olduğunu tahmin ettiğim gözleri, soğuk bakışlarla tribündeki insanları inceliyordu.
Bakışları beni bulduğunda, yüzünde tatmin olmuş bir ifade vardı. Ah, buraya hiç gelmemeliydim. Oyununu merak ettiğimi düşünecekti.
Göz temasını bozmadan, sessizce onu izledim. Kendimden emin bakışlarla onu izliyordum. Gözlerimi kaçırmayacaktım.
Uzun süre soğuk bakışlarla birbirimizi süzdükten sonra yanındaki kızın onu dürtmesiyle önüne dönmüştü.
Maç başlamadan, koçu olduğunu tahmin ettiğim adam, Lauren'a doğru yürümüş, aynı zamanda başıyla bize selam vermişti. Lauren'a büyük bir dikkatle bir şeyler anlatırken, gözümü salonda gezdirmeye başladım. Salonun bir tarafında kırmızı, diğer tarafında mavi koltuklar vardı. Yaklaşık 800 koltuk olduğunu tahmin ediyordum. Bu kadar koltuk olmasının sebebi bu alanda basketbol maçlarının da yapılıyor olmasıydı.
Hakem maçı başlattığında, dikkatimi masaya vermiştim.
Sikeyim, tüm dikkatim Lauren üzerineydi. Maçı izleyemiyordum.
Çok güzeldi, ama etkilenmemeliydim. Rakibimden hoşlanamazdım.
Sonunda maça odaklandığımda, Lauren 7-2 öndeydi.
Ve hayır, rakibi kolsuz değildi.
Top hızla Lauren'in ters köşesine düştüğünde zevkle gülümsedim. Bu topa asla yetişemezdi.
Lauren, görünüşünden beklenmeyecek bir çeviklikle masanın öbür ucuna zıplayıp topa vurmuş, sayıyı almıştı.
Şaşırmadan edemedim, gerçekten iyiydi.
Maç ilerledikçe şaşkınlığım artıyordu. Lauren müthiş oyunuyla beni etkilemişti.
Ah, keşke sadece oyunundan etkilenseydim!
Refleksleri harikaydı, aynı zamanda korkutucu. Sadece masadaki duruşuyla rakibini korkutabilirdi.
Yine de ondan korkmuyordum. İyi olduğu, benim en iyi olduğum gerçeğini değiştirmezdi.
Maç sona erdiğinde, koç, Lauren ve onun antrenörüyle konuşmamız gerektiğini söylemişti. Yanlarına doğru ilerlerken, Bay Hill zafer kazanmışçasına konuştu.
"Ee, biraz da olsa endişelendin mi?"
Her zamanki ego barındıran gülüşümü ortaya çıkardım.
"Asla."
Koç kıkırdadı ancak yanlarına vardığımız için bir şey demedi.
40'lı yaşlarında olduğunu düşündüğüm adamın yanına vardığımızda, koç Hill'in bağırışıyla irkildim.
"Pharrel! Uzun zaman oldu!"
İsminin Pharrel olduğunu öğrendiğim adam, koça sarıldı ve anlayamadığım birkaç şey söyledi.
Adam bana kendini tanıttığında nazik bir şekilde elini sıktım.
Bu sırada Lauren yanımıza gelmişti. Beni süzen gözleri kalçamda takılı kaldığında kendimi beğenmiş bir şekilde gülümsedim.
"Bu arada, sanırım resmi olarak tanışmadınız?" Cevap bekler gibi baktığında ikimiz de kafamızı hayır anlamında salladık.
"Lauren, bu Camila Cabello-eliyle bir kraliçe tanıtırcasına beni gösterdi, ya da ben egoma yenik düşmüştüm- ve Camila, bu da Lauren. Eminim birbirinizin ismini daha önce duymuşsunuzdur."
Lauren'a çarpık bir gülüş gönderdim.
Siktir, bana göz mü kırpmıştı?
Oyun istiyorsan, oynayalım, Jauregui.
"Dürüst olmak gerekirse, Lauren'in ismimi duyduğundan eminim, ancak dün koç final maçını onunla yapacağımı söyleyene kadar ismini duymamıştım."
Pharrel bozulsa da Lauren aldırış etmemişti.
"Evet, ismini duymuştum. Ne kadar egoist olduğunu da."
Gülümsedim ve sakince yanıt verdim.
"Doğru duymuşsun."
Koç ortamdaki gerginliği hissettiğinde araya girdi.
"Düşündüm de, uzun süredir görüşmüyoruz, Pharrel. Yemek yemeye ne dersiniz? Her şey benden! Böylece Lauren ve Camila da kaynaşma fırsatı bulur."
Kaynaşma kelimesini vurgulayarak söylediğinde gözlerim Lauren'a gidip, tekrar koça dönmüştü.
Pharrel ve Lauren onayladığında derin bir nefes alıp kafamı salladım.
"Gidelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
table tennis/camren
Cerita PendekCamila, aşkı hırsı yüzünden nefret ettiği birinde bulacağını düşünemezdi. Lauren da Camila'nın birine aşık olabileceğini.