ALBAYIN KARARGAHI

68 2 0
                                    

"Bir olayı çözmek düğüm çözmek gibidir. Düğümü nasıl yanlış yerden çözmeye başlayıp, düğümü karıştırırsan; olayı yanlış yerden çözmeye başlarsan olayı da karıştırırsın."
                                         Genç Dedektif..
     Genç Dedektif sadece resmi polislerle değil kendisi özel olaylara da bakardı.
     Bir mayıs ayı sabahı Genç Dedektif camdan bakıyordu. Pırıl pırıl olan güneş ışıklarını cama yansıtıp, parlatıyordu. Genç Dedektif ellerini bel hizasında bağlamış dışarıyı seyretmektedir. Asistanı Pelin ise onun sandalyesinde oturmuş masasındaki bazı kitapların sayfalarını karıştırmaktadır.
   Genç Dedektif derin bir iç çekerek camdan ayrılır. Pelin yerinden kalkacakken Genç Dedektif eliyle "otur"
anlamında işaret yapar.
   Pelin:
   - Amaan, sen de niye üzülüyorsun ki canım. Şu zamana kadar kaç olaya baktın. Biraz dinlen.
   Genç Dedektif deriden yapılmış kanepesine oturmuş kafasını kaldırıp tavana bakmaktadır.
   Bu arada zil çalar. Genç Dedektif "Hah" diyerek ayağa kalkar.
   Pelin:
   - Dur, dur. Heyecan yapma.
   Genç Dedektif, gelen adamı büyük bir özenle içeri aldı. Gelen adam 40-45 yaşlarında orta boylarda, hafif göbekli, siyah saçlı, mavi gözlü bir beydi.
   Genç Dedektif hemen gelen konuğunun karşısındaki sandalyeye oturur. Pelin de yanındaki sandalyeye oturur.
   Gelen bey heyecanlı heyecanlı konuşmaya başlar:
   - Albaya bir şey olmuş olabilir.
   Genç Dedektif:
   - Albay kim? Siz kimsiniz? Düzgün anlatın, lütfen.
   Bey:
   - Albay Kemal, kayıp.
   Genç Dedektif:
   - Bakın, en baştan tane tane anlatın ve sorularıma cevap verin. Öncelikle siz kimsiniz?
    Bey:
    - Ben Levent. Taksiciyim. Albay Kemal'in özel şoförüyüm aynı zamanda. Ondan bir haftadır haber alamıyorum.
   Genç Dedektif:
   - Daha önce hiç bu kadar uzun süre gelmediği veya haber alamadığınız oldu mu?
   Bey:
   - Evet, bazen bir ayı bile geçerdi.
   Genç Dedektif:
   - Bakın, Levent Bey. Sizin bu kadar telaş etmenize gerek yok.
   Levent Bey:
   - Bakın, Dedektif Bey. Olayı anlattığımda  siz de işin ilginç olduğunu anlayacaksınız.
   Genç Dedektif:
   - Anlatın madem.
   Levent Bey:
  - Geçtiğimiz hafta Albay Kemal Bey beni aradı. Bir yere götüreceğimi söyledi. Onu aldım. Arka koltuğa oturdu. "Çengelköy'e götür." dedi. Götürürken de yolda muhabbet etmeye başladık. O zaman önemli gelmediği için bazılarını hatırlayamıyorum. Konuşma şöyleydi: "Ah Levent ah. Şu kadınları anlayamıyorum. Hediye alsan da almasan da kızıyorlar. Sen evlisin nasıl anlaşıyorsun karınla?" Ben de, "Valla albayım, karımla iyi anlaşıyoruz. Paramız olmasa da saadetimiz var." dedim. O da gülümsedi. Konuşmayı vallahi hatırlayamıyorum. Giderken bir caddede durdurdu. Orada bir seyyar simit satıcısına gitti, konuştu. Sonra üniformasının cebinden bir şey çıkardı. Yüzük ya da broş olduğunu düşündüm. Taksiye binerken "Eğer iki gün içerisinde benden haber alamazsan tehlikedeyimdir. Onu beni çok iyi tanıyan birine ver." dedi. Taksiye bindi.
   Çengelköy'de bir binanın önünde indirdim. İnerken "Yarın seni arayacağım. Gelip, alırsın." dedi. "Peki." diyip ayrıldım. Ertesi gün albaydan haber gelmeyince meraklandım. Akşama doğru telefonla aradım. Belki de 10 kere. Hiç açmadı. Geri de dönmedi. Bir hafta sonra yani bugünden iki gün önce o simitçinin bulunduğu caddeye müşteri bıraktım. Simitçinin önünden geçerken albay aklıma geldi. Tam köşeyi dönecekken simitçinin peşimden koştuğunu gördüm. Durdum. Bana bunu verdi.
   Taksici avucunu açar. Avucunun içinde zümrüt taşlardan yapılmış bir küpe vardır.
   Simitçi, "Albay tehlikede, tehlikede." dedi. Ona bir şey demeden taksiye bindim bıraktığım yere gittim. Çevreyi aradım. Albay her yere gitmiş olabilirdi. Daha sonra aklıma siz geldiniz.
   Genç Dedektif:
   - Neden hemen gelmediniz?
   Levent Bey:
   - Adresinizi bilmiyordum. Araya araya buldum.
  Genç Dedektif:
  - Haklısınız haklısınız. Aslında bu olay önemli bir vaka. Bir kayıp vakası! Şimdi ben ve asistanım sizin taksiye binerek önemli yerlere gideceğiz. Peki masraflarımızı nasıl karşılayacaksınız?
   Levent Bey:
   - Onu, onu bilmiyorum. Taksime ücretsiz binersiniz. Hem de her seferinde. Başka bir şekilde karşılayamam. Albayı sağ bulursanız ve onun başı tehlikedeyken kurtarırsanız o verebilir.
   Genç Dedektif:
   - Peki, peki bir bakalım da. Şimdi, önce şu küpenin verildiği simitçiye gidelim.
   Yarım saat içinde simitçinin yanındadırlar.
   Levent Bey:
   - Kolay gelsin.
   Simitçi boş gözlerle onlara bakar.
   - Buyrun.
   Genç Dedektif:
   - İyi günler. Ben Genç Dedektif. Sizi albay konusu hakkında soru sormaya geldim.
   Simitçi:
   - Albay daha gelmedi mi?
   Genç Dedektif:
   - Nereden?
   Simitçi:
  - Yani, lafın gelişi. Bulunamadı mı? Kayıp mı daha hala?
  Genç Dedektif:
  - Öncelikle isminiz ne ve albayı nereden tanıyorsunuz?
  Simitçi:
  - Ben İbrahim. Albay Kemal benim eski müşterimdir. Onu iyi tanırım. Tanışmışlığımız 15 yıl öncesine dayanır. Ben o zaman ordu kantininde çalışıyordum.  Oradan buraya geldim. Beni burada bir gördü, bir daha hep benden simit aldı. Albayı en son geçen hafta gördüm. Bana bir küpe verdi. Ben de iki gün önce küpeyi şu taksici beye verdim.
  Genç Dedektif:
  - Size tehlikede olabileceğini söylemiş. Bu ne demek oluyor?
  İbrahim Bey:
  - Iıı, bir fikrim yok. Bir anlam veremiyorum.
Genç Dedektif kartını vererek:
- Bir şey hatırlarsanız ya da bir sorun olursa beni arayın.
  Genç Dedektif, Pelin ve taksici Levent, taksiye biner ve taksi albayın indiği yere gelir.
  Levent Bey:
  - Burada indirdim.
  Parmağıyla ileriyi göstererek:
- Şu tarafa doğru yürüdü.
  Genç Dedektif taksinin durduğu apartmana doğru yürüdü. İçine girdi. Kapı kapalıydı. "Aygün Apartmanı No:13".
  Genç Dedektif:
  - Burası. Kat 3.
  Levent Bey:
  - Nasıl olur? Albay Kemal ileri gitti, dedim.
  Genç Dedektif:
  - Geri dönmüş ve buraya gelmiş olamaz mı?
  Genç Dedektif bu arada elindeki maymuncukla apartman kapısını açar.
  Levent Bey:
  - Ama neden buraya girmedi?
  Genç Dedektif:
  - Sizden saklamış olabilir.
  dedi, Genç Dedektif merdivenleri çıkarken.
  Levent Bey:
  - Neyi?
diye sordu.
  Kısa bir sessizlik olur.
  Genç Dedektif üçüncü katın kapısını maymuncukla açar ve içeri girerler.
  Genç Dedektif:
  - Karargahı.
  Levent Bey:
  - Ne karargahı? Kimin karargahı?
  Genç Dedektif:
  - Albayın karargahı.
  Levent Bey:
  - Albay Kemal Bey'in mi?
  Genç Dedektif:
- Evet.
Levent Bey:
- Benden neden saklasın ki?
Genç Dedektif:
- Komutanlar, generaller, albaylar karargahlarını gizli tutarlar.
  Apartman dairesinin geneli boştu. Kapının yanında koyu kahverengi bir dolap duruyordu. Dolabın üzerinde bir bot bir de ayakkabı duruyordu. Ev de üç oda daha vardı. Genç Dedektif, Pelin ve taksici Levent Bey başka bir odaya geçtiler. Odada kırmızı bir kanepe, bir sandalye ve yuvarlak bir masa duruyordu. Masanın üzerinde de bir harita ve üzerinde işaretli  bölgeler duruyordu. İkinci oda ise tamamen  bomboştu. Üçüncü odanın kapısı ise kapalıydı. Genç Dedektif eldivenlerini giyerek kapıyı itti fakat açılmadı. Genç Dedektif kapının kilitli olduğunu anlayınca hızlı ve sert bir tekme attı. İki beyaz kapı  ardında kadar açıldı. Kapı açılır açılmaz taksici Levent Bey bağırdı:
- Albayım!
   Albay Kemal yüzüstü hareketsiz şekilde yatıyordu. Yerde kanlar vardı.
  Taksici Levent Bey, Albay Kemal'i çevirdi. Sol kasığından vurulmuştu. Ölmüştü.
  Odada uzun bir masa vardı. Masanın üzeri bomboştu ama tozluydu.
  Koskoca adam Levent Bey dizlerinin üzerine çökmüş hüngür hüngür ağlıyordu. Pelin ise donup, kilitlenmişti.
  Aradan vakit geçince verilen haber üzerine polisler gelip incelemeye başladı.  
Genç Dedektif:
  - Çalıştığı askeri bölgeye haber vermeliyiz.
Başkomiser Kadir Bey:
- Tamam. Siz verebilir misiniz?
Genç Dedektif:
- Tabii ki. Hem birkaç tane de soru sorarım.
Başkomiser Kadir Bey:
- Ailesi, eşi, çocuğu var mı?
Genç Dedektif:
- Hayır, yok. Biz orduya haber verelim.
Başkomiser Kadir Bey bir köşeye çöküp hala üzgün olan Levent Bey'in yanına gidip omzuna dokunur.
Başkomiser Kadir Bey:
- Artık yıpratmayın kendinizi. Biraz hava alın.
Levent Bey de Genç Dedektif'in ve Pelin'in ardından çıkar.
Genç Dedektif ve asistanı Pelin askeriyeye giderler. Genç Dedektif durumu hemen oradaki komutana anlattı. Hemen bir kriz masası kuruldu.
  Genç Dedektif oradaki çavuşlara, albaylara ve komutanlara anlatmaya başlar:
  - Bugün bana bir bey geldi ve Albay Kemal'in kayıp olduğunu söyledi. Samimi müşterisiymiş. Biz de onun sık gittiği yerlere gittik ve karargahına ulaştık.
  Albaylardan biri:
  - Ne karargahı?
  Genç Dedektif:
  - Albay Kemal'in gizli bir karargahı varmış. Orada da onu ölü bulduk.
  Komutan:
- Bu olanaksız bir şey! Peki, ne yapıyormuş karargahında?
Genç Dedektif:
- Bunu bilemeyiz. Haritalarını delil olarak alacağız. Biz müsaade isteyeceğiz.
Genç Dedektif tüm çavuş, komutan ve albaylara tokalaştıktan sonra giderler.
Genç Dedektif olay yerine gittiklerinde hızlı bir şekilde içeri girdi.
Genç Dedektif:
- Hiçbir şeye dokunulmadı değil mi?
Başkomiser Kadir Bey:
- Hayır, Genç Dedektif. Ne oldu bir şey mi oldu?
Genç Dedektif büyütecini çıkardı ve yere eğildi. Bir taraftan eliyle yerleri yokladı.
Genç Dedektif, polis memurlarına:
- Şu masayı çekelim, lütfen.
Polis memurları masayı çektikten sonra masanın altında parlayan bir şey ortaya çıktı. Genç Dedektif cebinden çıkardığı kumaş mendille yerde duran kol düğmesini aldı.
Genç Dedektif:
- İşte aradığım şeyi buldum.
Başkomiser Kadir Bey:
- Neyi buldum?
Genç Dedektif:
- Kanıtı. Böylelikle de katili.
Başkomiser Kadir Bey:
- Kim?
Genç Dedektif:
- Albay Yavuz.
Başkomiser Kadir Bey:
- O da kim?
Genç Dedektif:
- Bugün askeriyeye gittiğimizde farketmiştim kol düğmesinin olmadığını.
Başkomiser Kadir Bey:
- Nasıl yani, emin misin?
Genç Dedektif:
- Evet. Olay aynen şöyle gerçekleşti: Albay Kemal ve Albay Yavuz iyi anlaşamıyorlardı. Albay Kemal gizli bir karargah kurmuştu. Albay Yavuz ise onu takip ederek yerini öğrendi. Onu tehdit etti. Çünkü, gizli karargahın ordu tarafından öğrenilmesi albayın tüm rütbesinin alınmasına sebep olabilirdi. Aynı zamanda albay sizlere de bir şey hissettirmemek için de türlü yalanlar uydurmuş. Size kadınlardan falan bahsetmiş. Yani siz de onun bir kadına gittiğini düşündünüz. Öte yandan simitçiye küpeyi vermesinin anlamı  uzun yıllara dayanıyor. Bu onların arasında bir şifre olmalı. Ama simitçiye değil. Çünkü, simitçi küpeyi yanlış kişiye yani size verdi. Kime vermesi gerektiğini bilemeyiz. Neyse, olay anına gelelim. Albay Yavuz karargahı öğrendi ve onu takip etti. Bir münakaşa ettiler bu bir tahmin ve daha sonra Albay Yavuz, Albay Kemal'i öldürdü. Bu kol düğmesi de ona ait. Bir kol düğmesinden cinayet ancak böyle çözülür.
   Bundan bir saat sonra Albay Yavuz gözaltına alınır. Suçunu itiraf ettikten sonra da tutuklanır.
  Genç Dedektif de eve dönüp bir cinayeti çözmenin verdiği gururla kahvesini içer.

GENÇ DEDEKTİF 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin