gözlerimi geleceğimle dinlendiriyorum...

127 5 0
                                    


Karısının naif sesi ve kendisini minik dürtmeleri ile yavaşça araladı gözlerini karısının şişmiş gözleri ve aralık dudakları şuan ömer için tam öpülesi bir resim yada tapılası bir hayat gibiydi hayatını hayatına katması gereken bir hayat....

hazırlanıp bir kez daha alnından öptü karısını bu bugünkü altıncı öpüşüydü ama napsın seviyordu hala ilk günkü gibi seviyordu ve sevecektide son nefesine kadar sevecekti

evden çıktığında bugün düne nazaran daha iyiydi hava, soğuğu keskindi sertti ama alışmıştı o da her erzurumlu gibi yazı bile içleri titretir kışları soğuk havaya erkenden kucak açardı erzurum severdi karı,kışı ama bu gün o sert soğuk hava bile alamamıştı içindeki derdi sıkıntıyı bir sokak arası diğerine açılırken ömer bile bilmiyordu kaçıncı köşe başından döndüğünü sonunda güvenlik kulübesinin önüne geldiğinde ise yine aynı manzara karşısındaydı faruk yine aynı faruktu uzatmış ayaklarını uyuyurdu bu nasıl nöbetti birşeyler çalsalar ruhu duymayacaktı kulubenin kapısını açıp içeri yavaşça süzüldü belkide bu yapacağı şaka sonrasında nefesi kesilebilirdi faruk tarafından yada gözünde bir morluğun imzasını taşıyabilirdi ama herşeye değerdi kabanını çıkarıp yerine astı ardından usulca uyuyan faruğa yaklaştı avına yaklaşan kaplan edasıyla yaklaştıkça yaklaştı kulağının dibine girdiğinde ise son sesiyle

-sen faruk güngör yine uyuyor musun bu kaçıncı

-yok efendim ne uyumasa kuru iftira vallahi sadece gözlerimi dinlendiriyordum

dayanamayıp saldığı kahkahası bulunduğu ortamı doldururken faruğun yüzü önce korkudan bembeyaz sonrada sinirden kıpkırmızı olmuş gözü dönmüş bir avcı misali avını ızliyordu sonra faruğun aklına dolan mazi sinirinin bir nebze uçup sobanın dağıttığı sıcak havaya karışmasına yardımcı olmuş az önce şekerleme yaptığı sandaliyeye bu defa yaralı ceylan misali atlarken ömer cay demlemek icin sobanın üzerine çaydanlıkla suyu koyup sakladığı yerden tavlayı çıkarıp masanın üzerine gelişi güzel koyuyor faruğun kulaklarına dolan takırtı bir tek tavla mın habercisi olabilirdi zaten kendisi yenilmeye ömer de yenmeye bıkmamıştı ah bu adam hiç bir zaman değişmeyecekti

bu adam kocaman göldeki sazlık gibiydi her rüzgara karşı eğilip bükülür ama asla yenilmez diye geçirdi içinden karşısındaki sandaliyede oturan arkadaşına bakıp sobanın üzerindeki kaynayan suyla demledi çayını bu gün ömerde bir farklılık vardı ama hayırlısı dedi hayırlısı...

yine bilindik bir son olmuş ömer sayısız kapı açmış ama faruk hiçbirinden kurtulamamış mars olmuştu ve yine tavla onun koltuk altına sıkıştırmıştı farukta kadere boyun eğip biten çay bardakları kenara koymus sonrada sonrada tavlayı yerine saklayıp montunu giymiş ve çıkmadan asker selamınıda unutmamıştı
bir saniye,bir dakika,bir saat derken bir nöbetin daha sonuna gelmiş patronu son saniyelerde geçen ay ile birlikte bu ayında maaşını vermek üzere fakirler tekkesine gelmiş ve muhabbet ediyorlardı ama ne muhabbet adam sahibi olduğu inşaat firmalarını göğsünü kabarta kabarta anlatıyor ama bilipte görmezden geldiği şey o ne kadar göğsünü kabartsada ondan önce giden bir göbeği var...derken açılan kapıdan faruk içeri süzülmüş patronu burada görünce küçük dilini gösterecek kadar açmıştı ağzını ama adem bey ağzını açmasına izin vermeden ikisinin elinede zarfları bırakıp yağan yağmurda şemsiyesiyle yol almaya bile başlamıştı sol yanını sıkıştıran kalp ağrısının yanında mani olamadığı ve önüne geçemediği özlem duygusu ele geçirdi vicudunu

hızlıca asılı montu üzerine geçirip şemsiyesinide eline almış selamınıda verip çıkmış yağan yağmura karışıp bataklığa dönen yolda bakkalın tabelasını görmüş bir haftadan fazla zamandır bu pala bıyıklı adama yakalanmamak için uzun yoldan yürümüştü ve bunun sebebi korkması değil ödeyemediği borcuydu bakkala girip zarftan borcu olan kadar para cıkarıp uzattı adama çıkarken filedeki plastik toplar çekti dikkatini bir tane pembe bir tanede sarı top alıp poşete koydurmuş dolaptaki ekmeklerden de iki tanesini paketlettirip borcunu ödeyip çıkmış
dükkandan yol boyunca düşündüğü tek şey çocuklarının sevinci olmuş...

hızlıca asılı montu üzerine geçirip şemsiyesinide eline almış selamınıda verip çıkmış yağan yağmura karışıp bataklığa dönen yolda bakkalın  tabelasını görmüş bir haftadan fazla zamandır bu pala bıyıklı adama  yakalanmamak için uzun yoldan yürümüşt...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
 BABAM...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin