?sensiz pardon sissiz?

99 6 0
                                    


Bir köşe başını daha dönerken içinde canlarının parçalarını görmenin heyecanı ile döndü ama gördüğü tek şey cayır cayır yanan evdi...
işte oradaydı evi cayır cayır yanıyordu mutlulukları,acıları,sevinçleri,göz yaşları,yılları,canlarıydı yanan çıkan dumanlarda kızının gülüşleri çatırdıyorduya da her an harlanan ateşin harlanma sebebi karısının sevgi sözcükleriydi bilemiyordu bildiği tek şey hayatının bir daha eskisi gibi olmayacağıydı
Çamur yolun ortasında önce elindeki poşet kaldıramadı bu hüznü ve yerle buluştu ardından kendi benliğini taşıyamayıp dizlerinin üzerine çöktü ardından bir zamanlar karısının yanaklarını avuçladığı elleriye avuçladı çamuru sıktı dayanamadı bi anda çöktüğünü zaman ve dünya nın kendisine dar geldiğini hissetti kalbine düşen kor düşüncelerini yaktı kalbini sardı alevi sonra aklına düşen minik bir umut tanesi herşeyin tekrar filizlenmesine sebep oldu- ya evde değillerse ya kurtulmuşlarsa...
hızlıca kalktı yerden önce umutlarını topladı kucağına topladığı umutlarla yanan eve yaklaşmaya başladı her adımında bir tane
-belki ile başlayan cümlesini düşürdü yere gözüyle görmesede yüreğiyle hisseti her düşürdüğü belki de parçalanan harfler battı yüreğine eve yaklaşabileceği en kısa mesafeye ulaştığında kenarda duran bir kova suyu boşalttı üzerine karısına ilk günkü gibi gidecekti sırılsıklam ve kucağında birkaç umutlu cümle ile tek fark ona onu sevdiğini söylediği ilk gün aşkından sırılsıklamdı şimdi ise umutlarının gözyaşlarıyla doldurulan bir kova su ile ıslanmıştı...

içeri adımını attığı ilk anda az önceki soğuk havayı ve ıslaklığın vermiş olduğu titreme yerini mayışaya bırakırken ardındaki öksürük krizine giren kişi bir kişinin daha girmeye cesaret ettiğini göstermişti derken duvar kenarına sinen çiçek bahçesi ile meleklerini gördü tek sorun hareketsiz yatışlarıydı nefes almıyor oluşlarıydı ömer o an cayır cayır yanan evin ortasında durup düşündü

-bu kadar mı çekilmez adamım ki sizde terk ettiniz beni...

sevdiği kadını sırtına şühedayıda kucağına almış ardından giren kişiyede yusufu bırakmıştı zor bela alevlerin içinden çıkarıp yatırdılar yere adam karşıdaki yağmur yağmasına rağmen inatla daha çok alevlenmek için direnen ateşe nefretle baktı bu ateş ondan altın parçalarını almıştı artık ateşe de düşmandı adam...
duyulan siren sesi şehrin diğer ucundan gelen ambulanstan geliyordu ne fark ederdi ki karısının başından bir dakika olsun ayrılmamıştı ayrılmıcakti belki adamı serin geceler örtücek kadını soğuk topraklar örtücekti ama değişen bişey olmayacaktı çünkü biliyordu ki kadını o olmadan uyuyamayacaktı...
belki kollarının arasında onu dinleyen kızı olmayacaktı ama ama o kızına bu masalı her gün anlatıcaktı ve o da yalvaracaktı dağa taşa

-ben onsuz naparım diye haykıracaktı ...
belki her geldiğnde hoş geldin diyecek bir oğlu olmayacaktı ama o oğluna her gün nasılsın diyecek onunla saatlerce muhabbet edicek ti gerçi bir yuva olması için onlar lazımdı ve onlarda olmadığına göre yuvam yuvalarıydı...

 BABAM...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin