-1-

52 9 4
                                    

Ruhu bedenini yokluyor, virane haline şuh kahkahalar atıp onu alaşağı ediyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ruhu bedenini yokluyor, virane haline şuh kahkahalar atıp onu alaşağı ediyordu. Bedeninin pervasız tınısı bitap ruhuyla birlik olmuş yaşam sevincini yok etmişti. Yüzünde şavkıyan parıltılar olan ruhu şimdi yıkık dökük haldeydi. Kayıpları çok fazlaydı. Kirli sahifelerin üzerine mürekkep damlamış ve bu kir ruhuna bulaşmış ardından amansızca yakılmıştı. Acılarına gem vurmuştu lakin gözlerinin feri sönmüş, meşrebine hazan çökmüştü. İsyankar kahırlarını bir küçücük gülümseyişle sıyırdı genç kız tenindeki hazan kırıklarını tutup savurdu ve sesinin titrememesi için üstün bir çaba harcayarak fısıldadı.

"Ben geldim."

Gönlündeki hazandan kurtulmaya damlalar yetmedi hıçkırarak bağırmaya başladı. "Ben geldim anne!" güçlü olacağını kendine tembihledi ve devam etti. "Seni çok özledim." genç kız annesinin toprağını severek gözlerini gökyüzüne kaldırdı "Beni duyuyor musun? sen çok üşürdün şimdi de üşüyor musun?" içinde alevler kor tuttu yüreği titredi kızın. "Hala canın yanıyor mu?" dedi fısıldayarak ardından hemen annesinin yanındaki küçük mezara bakarak, onun da toprağını okşadı. "Sen nasılsın meleğim?"

Ağzına girecek toprakları düşünmeden eğildi ve ikisinin de mezarını öptü. "Gözünüz arka da kalmasın ben iyiyim siz rahat uyuyun." dedi ardından gözlerinden fütursuzca akan gözyaşlarını sildi, eski soğuk pervasız bakışlarını düşürdü gözlerine. O hep böyleydi. Bakışları her zaman soğuk ve acımasız olurdu. Dengesizlikleriyle bilinen korkusuz ama korkak bir kızdı. Kendine bile güvenmez, değer vermezdi. Sadece ailesi olarak kabul gördüğü insanlar vardı onun için. 

Hayat, onunla hep maytap geçmiş, büyük kazığı düşlerine geçirip onu alaşağı etmişti. Onu bir çay gibi fokurdatarak en zifirisinden bir zehre çevirmişti. Hayaline ve umutlarına giden ölüm biletini hoyratça yırtarak bitap hale düşürmüştü. Annesini ve kardeşini kaybetmişti bu onu derinden sarsmıştı. Annesinin çocukluk arkadaşı ona sahip çıkmış, hayatına ışık tutmuş ve bulunduğu girdaptan kurtarmıştı. Ancak ruhu ağır yaralanmış o çoktan yozlaşmıştı.

Bugün anne ve kardeşini kaybettiği gündü. Bugün o aşağılık herifin onları ondan aldığı, öldüğü gündü. Cebinden sigara paketini çıkarıp dudaklarına yerleştirdi ardından çakmağıyla sigarayı yaktı. Zehirden içine derin bir nefes çekerken bedeni gevşedi. Arkasına dönüp son kez annesi ve kardeşinin mezarına baktı gözlerindeki enkazla, gözünden bir yaş düştü amansızca onu hızla silip önüne döndü ve sert adımlarla mezarlıktan çıktı.

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○

Şuh kahkahalara mesken olmuş bu barda yaralı dizlere sahip ruhumla bekliyordum. Çocukluğuma geçirilen hançerin körelmiş ucu zihnimi yakarken bu bekleyiş daha da katlanılmaz oluyordu. "Hadi be oğlum, alt tarafı bir içki getireceksin!" ruhun en gamlı tellerinde çınlayıp yankı uyandıran sesimle sesimle barmenin ters bakışlarına maruz kalmıştım. Onu umursamadan alayla gülümsedim. Kafamı kaldırdığımda hantal vücutlu bir adamın bana iğrenç  bir sırıtışla yaklaştığını gördüm. 

İflah olmaz bakışları gözlerimin süzgeçinden geçerken ifadesi biran sarsıldı ama kendisini çabuk toparladı ve adımları duraksamadan ilerlemeye devam etti. Hantal vücut yanıma vardığında içkimde henüz gelmişti. Gözlerimdeki kabzası çekilmiş silahı avare bakan gözlere çevirdim. Parıltılı harelerle riyakar ifadesini sarsmadan bana bakıyordu. İçimdeki zifiri boşlukları kamçılayan bu adam bozuk meşrebiyle yanımdaki deri koltukta yerini aldı. "Sen burada yenisin galiba?" bana lanse ettiği safsata kelamlarına karşın serkeşlik ifademi takındım. "Evet?" dedim sorarcasına. 

Fıtratından sıyrılmış ayarsız bakışlarını fütursuzca vücudumda gezdirip "Bu halinle bile yeterince dikkat çekiyorsun." dediğinde çatık bakışlarım üzerimi buldu. Siyah dizleri yırtık yüksek bel pantolon, gri yakası açık büstiyerim ve yeşil kapüşonlumla pek dikkat çekici bir yanım yoktu, gayet spor giyinmiştim. "Birde üzerindekiler olmas-" daha sözünü bitirmesine izin vermeden elimdeki bardağı sertçe masaya koydum. "Yavaş!" diye tısladım "Yavaş ol, haddini bil!" yüzünde yine iğrenç bir sırıtış peyda olurken "Hırçınsın, bunu sevdim." dedi, iğrenç kelamları lal  olmuş ruhuma koyulan son katreydi. 

Ruhumun mahzeninde yankı bulan vaveylalar en büyük serzenişim olmuştu. Bugünün anlamı altında tarumar olmuş ruhum bu darbeyi kaldıramamış adeta pimi çekilmiş bomba gibi içimde patlayan öfkeyle masadaki içki şişesini kavradım ve adama (!) atıldım. Cam şişe kafasında parçalanırken ruhumun mahzeninde yankı bulan vaveylalar biraz olsun durulmamıştı.

Öfkeme gem vuramıyordum. Göğsüm hızla inip kalkarken "Aşağılık!" diye tısladım dişlerimin arasından. Hantal bedeni bir lobut gibi yere serilirken müzik durmuş bir çok çehrenin odağı olmuştuk. "Ne bakıyorsunuz?!" derbeder bir zafiyete beden olmuş serkeş sualimle çoğu önüne dönmüştü. Güvenlik kabaca kolumu tutmuş "Olay çıkarma patron gelmeden siktir git!" diye kükremişti. Zemzeme sokulmuş adap yoksunu kelamlarıyla öfkem durulmak yerine daha da bilenmişti. "Olay ha!?" dedim pervasız bir tınıyla. Alaylı bir kıkırtı kaçtı ağzımdan. Güvenlik deliymişim gibi bana bakarken kolumu hızla pençelerinden kurtardım ve arkamdaki cam masaya bir tekme savurdum masa ters dönüp parçalanırken insanların kaçışmasını, güvenliğin hızla bana atılmasını umursamadım. Bar taburelerinden birini elime alarak bana gelen güvenliğe sıpıttım boş alaydan ibaret kahkahamla "Olay ha!?" diye bağırdım, durmadım. Bir tabure daha alarak bu kez cama fırlattım "Al sana olay!" puslu zihnimin etrafındaki sisler yavaş yavaş dağılırken yaptıklarımı yeni yeni kavrıyordum.

 Koltukta baygın yatan herife, yerde baygın yatan güvenlik görevlisine ardından telefonla konuşan diğer güvenlik görevlisine baktım. Kanımla sulanan korku tohumları içimde filizlenirken kapıdan bana doğru gelen izbandutları gördüm. Ayaklarım benden bağımsız acil çıkış kapısına hızla koşmaya başladı. Arkamdan ettikleri küfürleri ve bağırışları duyuyor lakin dönüp cevap verecek cesareti bulamıyordum.

Soğuk hava fütursuzca kaskatı kesilmiş yüzüme vururken koşmaya devam ediyordum. Yol ayrımına geldiğimde çıkmaz sokak yerine ürkütücü görüne karanlık sokağa girdim. Onlardan kurtulmam gerekiyordu ancak sayıları fazlaydı. Karşı da arkası dönük telefonla konuşan adamı görünce mantığın gişelerinden geçemeyecek bir şey yaptım, adam telefonu cebine koyduğunda onu tutup kendime çevirdim ve duvara yaslandım. Adamın hantal vücudu onun yanında oldukça küçük kalan vücudumu gizliyordu.

Adamın şaşkın bakışları beni merceği altına aldığında parmağımı dudağıma götürüp "Sus." diye fısıldadım. Koşarak uzaklaşan adım sesleri duyduğumda gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Adamı kendimden uzaklaştıracakken boş sokakta yankılanan telefon sesiyle duraksadım. Adam şaşkınlığı üzerinden atıp telefonu cevapladı. "Söyle." sesinin sert ve tok tınısı tüylerimi ürpertirken karanlıkta belli olmayan yüzüne baktım. O sırada telefonu aşıp dışarı ulaşan sesi duydum. "Abi gitmiş!" adamın kaşlarını çattığını hissettim. "Ne gitmiş?" dedi soğuk bir sesle. "Abi mekan gitmiş, içeri bir girdim güvenlik Hüseyin'in kafayı sarıyorlar, camlar kırılmış, bizim cam masa parçalanmış!" adam hiddetle "Mekanı mı basmışlar lan!" diye kükrediğinde olduğum yere sindim ve korkuyla dudağımı dişledim. "Yok lan hatunun biri yıkmış ortalığı 'dur o kim lan pişt sen kimsin?' ohoo uçmuş bu, bunu da dövmüş galiba. Bu hatun ne cesarettir senin mekana girmek!" son dediğiyle kıkırdadım.

 "O kim lan nerdesin sen gelmiyor musun?" adamın koyu gözleri beni odağına aldığında sertçe yutkundum. Telefondaki adam yine konuştu "Neyse abi bizimkiler zaten peşine düşmüş o kadar kişi yakalarlar herhalde!" sanırım bu adam o mekanın sahibiydi. Yağmurdan kaçayım derken doluya tutulmuştum. Yavaşça kolunun altından geçmeye çalıştığımda kolunu biraz daha aşağı indirerek geçmemi engelledi. "Tamam Erim, ben zaten birazdan ordayım." dedi gözlerimin içine bakarak. Telefonu cebine koydu ve diğer kolunu da duvara yasladı. "Büyük cesaret ufaklık!"

  ● ●●●●●● ●●●●

İlk kitabım umarım beğenmişsinizdir...

ŞAVKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin