2.Bölüm "Kale"

159 13 0
                                    

"Ürüng?"

...

Ürüng, sese aldırmadı. Bu iki etmiş, İççinin konuşma çabasına yine karşılık gelmemişti.

"Türk kahveniz."

Ürüng kafasını bile kaldırmadan Abra ve Yutbayı temizlemeye devam etti. Dünkü olanları düşünüyordu. Hala aklını kurcalamakta olan bazı şeylerin olduğu belliydi.

"Geç kaldın Ürüng."

O yama, Kamın yerine dek gelmiş Ürünge adıyla seslenmişti. Yamanın yem olduğu ortadaydı. Birileri Ürüngü açıkça uyarıyor, ayağını denk alması gerektiğini söylüyordu. Onu asıl meraklandıran şeyse bunu kimin yaptığıydı. Ürüng bu bilinmezliklerde gidip gelirken durdu. Odadan çıkmak üzere olan kıza seslendi:

"Ne düşünüyorsun Kiştey?"

Kiştey yirmili yaşlarında, kısa boyu, dolgun yapısı ve uzun siyah örgü saçlarıyla aşırıya kaçan sevimli bir kızdı.

Ürüngün "kale" olarak adlandırdığı şato görünümlü, eskimeye yüz tutmuş taştan bozma evinde onunla kalır, arkasını toparlar ve geri kalan işleri hallederdi. Kiştey yuvarlak gözlüklerini ileri iterek Ürünge baktı.

"Umarım parmaklarımı dolduracak boşlukları vardır."

Ürüng elindeki işe ara vererek kafasını yukarı kaldırdı. Arçuru diliyle yana iterken iki yana yaydığı dişleri gözüküyordu. Devamında büyük bir gürültü içinde attığı kahkahaları tüm kalede bir biri ardına yankılanırken ekledi:

"Nefesimi kesiyorsun."

Kiştey onu duymamazlıktan gelerek odadan çıktı. Onun bu tavrı ve her hali Ürüngün nefesini kesmeye yeter de artardı. O Ürünge göre asla başkalarıyla bir tutulmaması gereken biriydi. İkisi arasında ifade edemediği bir bağ, ona karşı sebebini bilmediği bir zaafı vardı. Kiştey, Ürüngün her zaman yanında olmuş, başı sıkıştığı her an onu kurtarmıştı. O olmasa belki şuan Ürüng ölmüş bile sayılabilirdi.

Kişteyin takındığı sessiz ifadenin aksine içinde uyanmayı bekleyen vahşi bir elezer yatmaktaydı. Onun yaşamında ne hataya ne de bağışlamaya yer yoktu. Ona göre olumsuzluk ortaya çıktığı anda yok edilmeli, nedeni gibi gereksiz bir şeyle asla zaman kaybedilmemeliydi. Ayrıca evcilleştirmiş olduğu kanij ve uyvar adında iki yaması vardı. Kanij; sol eline taktığı siyah metal eldivendeki boğa şeklini almış bir yamayken, Uyvar ise saç tellerine hapsetmiş olduğu yılan şeklinde bir yama idi.

Kiştey kalçalarına dek uzanan topuklu çizmesiyle önünde duran koca koridorda ilerlerliyordu. Üzerinde sadece kalçalarını zar zor kapatan kapşonlu hırkası vardı. Bozulmuş perdelerden sızan ışığın arasında sessizliği altüst eden topuk sesleri yerini başka topuk sesleriyle devam ettirdi. Bu dar kırmızı göğüs dekoltesi olan elbisesinin üzerine geçirdiği Keryadla ilerleyen Kamdı. Aynı renk rugan ayakkabılarıyla yürürken yüzünün yarısı karanlıkta kalıyordu. İki kadın ifadelerini hiç bozmadı. Birbirlerine doğru duraksamaksızın yaklaşırken yan yana geçiştiler. Bir anlık iğneliyici sıratmalarını gösterdilerse de suskunluklarını bozmadan farklı yönlerde kayboldular.

Ürüng bileğine dolamış olduğu şeyin hareketlenmesiyle kimin yaklaştığını anladı. Kulakları tırmalayan kapı gıcırtısı eşliğinde Kam Ürüngün karşısına oturmuştu.

ÜRÜNG TOYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin