☆BÖLÜM 6☆

25 3 2
                                    

Keşke hep küçük kalsaydım,büyümeseydim, insanlari tanımasaydım,konuşmasaydım....
Bana göre büyümek beraberinde sadece dert getiriyordu. Başka bir artısı yoktu. Büyüyünce yüreğine de söz geçiremeezsin. Bir beden karşısında delice çarpar. Tuhaf hissedersin,ayağın yerden kesilir bir süreliğine,her şey gözüne olduğundan daha özel ve güzel görünür, gökyüzündeki bulutlar gibi bağımsız olduğunu düşünürsün. Ta ki dolup taşıncaya kadar. İçindekileri daha fazla tutamazsın ve sakladığın yağmuru başlarsın akıtmaya. Acıta acıta dökülür yaşlar gözlerinden,her damla da canından bir parça gider. Ilk defa sevilmediğini iliklerine kadar hissedersin,daha önce yaşadıklarını unutursun bu acının yanında. O seni bırakmıştır,ona verdiğin herşeyle beraber gitmiştir. Arkasına bakmadan...
Zaten çoğu insanın aşkı daha iyi bir vücut bulana kadar sürer ve güvenin biter. Kendini karanlığa hapsedersin. Kendi yağmur bulutunun suyunda boğulmak istersin. Kimse yardımcı olamıyor. Açılan boşluğun kimseyle dolmayacağını düşünürsün. En büyük yanılmayı burda yaparsın. Kırgınsın ve ilgiye ihtiyacın var. Çevredekilere farklı bir gözle bakmaya başlarsın. Insanlık öldü,katili çıkarlar! Küçükken gözüne toz pembe görünen dünya kararmıştır. Ve bu kararan dünyayı sadece yeni bir yağmur renklendirebilir.. Iyi ki varsın içinde en çok yaşanmışlıkları saklayan, siyah renginin olmadığı gökkuşağı.

Sabah yine her zaman ki gibi günlük işlerimi halledip iş yerine geçtim. Sıradandı. Herhangi bir şey yoktu. Başım ağırıyordu. İlaçlarımı almayı unutmuştum ve üstüne yasak olmasına rağmen bir çok kez sigara içmiştim. 6. sınıftan beri içiyordum ve bırakmaya da niyetim yoktu. Öğlen vakti paydosum Eylül'ün bana attığı mesajla yarım kalmıştı.
-'Çok kötüyüm. Sana ihtiyacım var' yazmıştı. Cevap bile vermeden hemen eve gitmeye başladım. Bu kızın okulda olması gerekmiyor muydu? Evde ne işi vardı?

Mesajın atıldığı saatten bu yana henüz yarım saat geçmişti ki ben eve varmıştım bile. Hemen içeri girdim ve gördüğüm görüntü sayesinde donup kalmıştım:
-'Eylüülll!! Naptın kendine,bu ne hal böyle ?' Tepki vermedi. Yaptığı tek şey bana sarılmak ve ağlamak oldu. Upuzun saçlarını omzuna kadar kesmişti. Kendi yaptığı belliydi. Yamuk yumuktu ama bu haliyle bile güzeldi. Salonun ortasında ki masaya gözüm kaydı. Içki şişesi doluydu. Şüphelenmiştim bir sorun olduğundan ama bu kadar ciddi olacağını tahmin etmemiştim. Yazık ya. Benim arkadaşımı bu hale düşüren neydi?

Eylül sakinleştikten sonra onu üçlü koltuğa oturttum ve bende yanına oturdum. Derin derin nefesler alıyordu. Ağladığı; kızarmış ve şişmiş gözlerinden belli oluyordu.
-'Neden bunu kendine yaptın?'diye bir soru yönelttim.
Dalmıştı ve adım kadar eminim ki konuştuğumu farketmemişti. Sorumu tekrarladım:
-'Neden bunu kendine yaptın?'
Gözlerini halıdan çekip bana baktı. Bakışlarında yorgunluk ve çaresizlik vardı.
-'Sevmiyormuş be Elif,yapamıyormuş benimle.'dedi acı çektiğini belli eden bir ses tonuyla. Ne diyeceğimi bilemedim. Susmakla yetindim ve o da devam etti:
-'Başkasıyla öpüşürken gördüm okulun bahçesinde. Yerimden kıpırdayamadım. Dilimi yutmuştum. Ve bu iğrençliği yaptığı kişi kimdi biliyor musun?
Tuğçe! TUĞÇE!! T-U-Ğ-Ç-E!!!
Onları üniversitenin arka bahçesinde yiyişirken gördüm. Hiçbir tepki veremedim. Bir de gelmiş yanıma diyor ki göründüğü gibi değil. Lan neyi göründüğü gibi değil yanlışlıkla mı öptün kızı pezevenk. Tuğçe onu itiyordu ve sonunda ona tokat attı. Beni görünce ağlamaya başladı.'
Şok olmuştum. Demir'den bunu beklemezdim. O,Eylül'ü seviyordu. Yani öyle diyordu ve her halinden sevdiği belliydi. Niye böyle bişey yapsın ki?Akıl işi değildi. Ben olanları sindirmeye çalışırken Eylül yeni bir içki şişesini açtı ve içmeye başladı. Engellemeye çalıştım ama olmadı. Eylül'ü ilk defa böyle görüyordum. Demir, Eylül'ün ilk aşkıydı. Çok seviyordu. Öyle ki babasını ve annesini karşısına almıştı. Sadece abisi onu anlayışla karşılamıştı.
.
Bir akşam evde oturuyorken kapı çaldı. Gelen Eylül'dü. Ağlıyordu,hemen içeri aldım ve bana neler olduğunu anlatmasını istedim. Eylül'ün babası Demir ile olan ilişkisini öğrenmiş. Ona tokat atıp,sen benim gibi bir babayı hak etmiyorsun demiş ve annesi de babasına sırt çıkmış. Eylül'de bu olaylar karşısında daha fazla duramamış ve benim yanıma gelmiş.
☆☆☆
Eylül benim yanıma taşındıktan 3 gün sonra Demir ile karşılaştım. Eylül'ü sordu. Durumu ona da anlattım. Demir'in birseyden haberi yoktu. Çünkü Eylül ne okula gitmişti ne de telefonlara cevap veriyordu. Demir'i de alıp benim evime gitmeye başladık.

EYLÜL'ÜN AĞZINDAN...

Mutfakta kendime kahve yapıyordum. Kapı çalınca elimdeki fincanı tezgahın üstüne bıraktım ve kapıya yöneldim. Kapıyı açtığım gibi 1-2 adım geriledim. Elif ve Demir karşımda duruyordu. Içeri geçtiler. Demir beni gördüğü gibi sarıldı. Sımsıkı bir sarılmanın ardından tekrar ağlamaya başladım. Olayları Demir'e de anlattım. Gözleri dolmuştu. Ne diyeceğini bilmiyor gibiydi. O üzülünce içim parcalanıyordu sanki..

Benim saçlarım uzundu ve Demir saçlarımı öpmeyi ve koklamayı çok severdi. O yüzden kestirmeme izin vermiyordu.

Ölmek İsterdim Sana Sarıla Sarıla..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin