Bölüm 11

3 1 0
                                    

İçi gözükmeyecek şekilde camlarına siyah film çekilmiş olan minibüs polislerin önünden geçti ve altı sütunlu büyük binanın bulunduğu caddeye döndü. Araç binanın önünde hiç yavaşlamadan arka tarafa ilerledi. Şoför bir kaç kez farlarını yakıp söndürdü. Arka kapının yavaş yavaş açılmasını bir süre bekleyen minibüs bahçeye giriş yaptı ve iç avluda bulunan binalardan en gösterişsiz olanının önünde durdu. Minibüsün ön kapısından inen takım elbiseli adam bir eliyle göğsündeki silahını tutarken diğer eliyle sürgülü arka kapıyı açtı. Önde oturan adamla aynı kıyafetleri giymiş başka bir tanesi araçtan indi. İçeri doğru uzandı ve aracın ortasında yerde yatmakta olan bir genci ayaklarından dışarı doğru çekti.

"Dikkat et, düşürmeyelim." Minibüsün içinde, yerdeki genci kollarının altından kavramış olan adam anladığını belirtti.

"Sende orada durmada, taşımamıza yardım edecek bir şeyler getir içeriden."

Ön kapıdan inen adam hızlı adımlarla binanın içine girdi ve bir sedye ile dışarı çıktı. Yerde baygın bir şekilde yatan genci kollarından tutan takım elbiseli hızlı bir hareketle minibüsten indi. "Çok pis kokuyor bu." diye söylendi.

"Ne bekliyordun? Sokaklarda yaşayan birisi işte."

"Bu piçi niye buraya getirdik ki?"

"Patronun doktoru öyle istediği için."

"Of aman, o adamdan bahsetme bana. Her gördüğümde tüylerim diken diken oluyor."

"Hadi gevezeliği bırakın da, şu çocuğu koyun sedyenin üzerine. Doktorun çalışma katına, bodruma götüreceksiniz onu."

"Hangi doktor bodrumda çalışır ki?"

Genci sedyeye yerleştirmeye çalışan diğeri omuzlarını silkti.

"Umurumda değil. Şu iğrenç evsizi bir an önce bırakıp gidelim buradan."

Adamlardan biri sedyenin önünde diğeri arkasında yola koyulduklarında önlerinden yürüyen adam belini işaret etti. Hemen arkasındaki belinden kelepçesini çıkarıp, bir ucunu sedyede yatan gence diğer ucunu sedyeye geçirdi.

"Tamam mı?"

"Tamam, hadi bakalım. Daha yapılacak çok iş var."

Önde yürüyen adam sırayla kapıları açtı. Bir kaç silahlı güvenliğe selam verdikten sonra asansöre yöneldiler. Üç adam ve sedyedeki genç yavaş yavaş alt katlara inmeye başladı. Yerin altında üçüncü kata geldiklerinde asansör durdu. Kapılar açıldığında havasız kalmış kattan keskin bir koku etrafa yayıldı. Üç adam aynı anda yüzlerini buruşturdu.

"Hangisi daha kötü kokuyor anlayamadım. Getirdiğimiz piç mi, yoksa burası mı?"

"Hadi oyalanmayın. Doktor bizi bekliyordur."

Adamlar sedye ile birlikte asansörden indiler. Taş duvarlar, içerisinde bulunduğu komplekse göre daha eski ve daha gösterişsizdi. Ustalık denen şeyde nasibini almamış, sanki gelişi güzel üst üste yığılmış taşlardan oluşan bir bölüm gibiydi. Eski, yamuk taşların arasına yerleştirilmiş metal kapı, yapının geri kalanına göre teknoloji harikası gibi gözüküyordu. Sedyenin önünde yürüyen adam cebinden çıkardığı tek anahtarla demir kapıyı açtı. Girdikleri koridorda sağlı sollu demir kapılar, her bir kapının üst tarafında, demir parmaklıklar ile bölünmüş küçük açıklıklar vardı. Kapıların alt tarafında yaklaşık yirmi santimlik açılıp kapanabilir bölümler bulunuyordu. Koridor o kadar az aydınlatılmıştı ki, bir kaç kapı ilerisi ancak gözüküyordu. Muhteşem binaların, özenle dekore edilmiş avluların, her biri sanat eseri edasıyla yapılmış süslemelerin bulunduğu bir kompleksin altında böyle bir yer olması şaşırtıcıydı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 04, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sonsuz SavaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin