Pangnar 22/4M762, Louma-A3
Bu nasıl olabilirdi? Hepsi bir rüya mıydı? Hayır rüya olamayacak kadar gerçekti. Yatağın yanında duran sehpanın üzerine bakıp zehri gördüm. Yatağa baktım, babam uyuyordu. Ne olduğuna bir türlü açıklık getiremiyordum. Geleceği mi görmüştüm? Yoksa sadece bir rüya mıydı? Bunu anlamanın tek bir yolu vardı.
Hazırlanıp, zehri alıp ormanın yolunu tuttum. Kendi kendime düşünmeye başladım, gördüklerim ya gerçekse? Ya gerçekten kurdun kanı kuyuya akacak ve Lilionna ölecekse? Gördüğüm olaylar hiç de olanaksız değildi. Böyle bir şeye ihtimal veremezdim.
Neyi gördüğüme bir türlü anlam veremesem de, zehir kullanırsam Lilionna'nın ölümünün kaçınılmaz olacağı fikri zihnimi köreltmişti. Korkudan mantıklı düşünemiyordum. Zehri alıp sinirle nehre doğru fırlattım. Bunu neden yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu ancak rahatlamış hissediyordum. O zehir bize 11 altına mal olmuştu. Ragun büyük ihtimalle beni öldürecekti ama yapmak zorundaymış gibi hissediyordum.
Ormanın girişine vardığımda saat 04:31'di. Ragun'u buldum ve ondan ekipmanlarımı aldım. Yavaş yavaş ormanda gezinmeye başladık. Ragun gördüğüm rüya ile aynı tarafa gidiyordu. Hiçbir şey söylemeden peşine takıldım. Anlatsam da bana inanmazdı. Bir süre sonra attığımız adımların da aynı olduğunu fark ettim. Aynı meşe ağacına rastladım. Meşe ağacını izlerken sesi duydum, 'Çıt!'. Yere baktım ve aynı dal oradaydı. Ragun bana döndü ve aynı işareti yaptı "Şşt!". Tam 04.58 de bir kurt bulduk. Gördüğüm kurdun aynısıydı. Hemen sol tarafımıza baktım ve kuyu oradaydı. İşte o an olaylar gittikçe daha da korkunç bir hal almaya başladı. Aynı saat, aynı yer, aynı kurt.
Ragun bana baktı. Sonuçta hiçbir şeyden haberi yoktu. Geriye ava katılmaktan başka seçenek kalmıyordu. Olayların gördüğüm gibi sonuçlanmamasını dileyerek sırtımdaki yayı elime aldım. Ragun pozisyonunu aldı ve bana baktı. Başımı sallayıp yayı gerdirdim. Ragun, "Zehir nerede?" dedi telaşlı bir şekilde. Ona söyleyemezdim, gördüğüm şeyin biraz bile doğruluk payı varsa Lilionna ölecekti. Bu riski göze alamazdım "Unuttum." deyip oku bıraktım. Ragun bana kızamadan kurda doğru koşmaya başladı.
Ok kurdun bacağına saplandı. Anlamıyordum her şey rüyamdaki gibi gidiyordu. Tıpa tıp aynısı. Yoksa geleceği mi görmüştüm? Kurt da Ragun'a doğru koşmaya başladı. Ragun ağır bir darbe ile kurdun karnında derin bir yarık açtı. Ragun gerileyip kuyuyu fark etti ve bağırdı, "Aola kuyu!" Eğer her şey aynı şekilde ilerliyorsa, bolayı aynı yere atarsam tekrar ıskalayacaktım. Ancak gördüklerimin gerçek olup olmadığını bilmiyordum. Buraya kadar aynı ilerlediyse buradan sonra da aynı ilerler diye düşünmüştüm. Rüyamda kurdun önüne düşmüştü, bu sefer biraz daha geri atarsam tutulacaktı. Bolayı aynı yerin biraz gerisine salladım. Fakat işler yine düşündüğüm gibi gitmedi. Bola tekrar isabet etmedi. Demek ki gerçekten her şey aynı ilerliyordu.
Kurt Ragun'un üstüne atladı ve göğsüne bir darbe indirdi. Ragun'un göğsünde açtığı yara aynı derinlikte, aynı uzunluktaydı. Kurt pençesini kaldırıp Ragun'a doğru baktı. İçime bir rahatlama sindi ne de olsa kurt zehirden bayılıp düşecek, Ragun'da ölmeyecekti, telaş edecek bir şey yoktu. O zamana kadar her şey rüyamdaki gibi ilerliyordu. Buradan sonra da aynı ilerler diye düşündüm.
Ama bir şeyler ters gidiyordu. Aniden aklıma geldi. Geçen sefer bola kurdun önüne düşmüştü çünkü kurt zehrin etkisinden tahmin ettiğimden daha yavaş koşuyordu. Bu sefer ıskalamamın sebebi ise kurdun hızını yanlış tahmin etmemdi. Kurt zehir olmadığı için daha çevik hareket ediyordu. Ragun'un ölmesini engelleyen de zehirdi. Fakat bu sefer zehir yoktu!
"Ragun!" diye bağırdım, kurt pençesini Ragun'un kafasına indirdi. Ragun'un bedeni yere serildi. Kurt Ragun'un açtığı yaradan dolayı inleyerek ormanın derinliklerine kaçtı. Kendi kendime kızmaya başladım. "Hani her şey aynı ilerliyordu? Hani hiçbir sorun olmayacaktı?" diye. Hemen Ragun'un yanına koştum. Zar zor nefes alıyor, konuşamıyordu. Şah damarından oluk oluk kan fışkırıyordu. Ne kadar kanamayı durdurmaya çalışsam da başarılı olamadım. Lilionna'yı kurtarmaya çalışmam Ragun'un ölümüne sebep olmuştu.
Ellerimkana bulanmıştı. En yakın dostumun kanına. Oturup düşünmeye başladım.Kronografı 03:50 ye kurmuştum fakat 04:05'de uyandım. Dolayısıyla 04:26 dadeğil de 04:31'de ormanda olmuştum. 10 dakika hazırlanmayı çıkartırsak ortalamaaynı saate ormanda olmuştum. Fakat av yine aynı saatte başlamıştı. Çünkü Ragungelmezsen ben başlarım demişti. Saçma sapan bir rüya yüzünden göz göre göreRagun'u ölüme itmiştim. Ayağa kalkıp silkelendim. Ragun'un bedenini sırtlayıpLouma'ya doğru yöneldim. Attığım ilk adımda bir şeye bastığımı fark ettim. Kronografa basmıştım. Yere eğilirken cebimden düşmüş olmalıydı. Kronografı elime alıp bakmaya başladım. Sadece bakıyordum. Sadece, bakıyordum...
Tekrar kronografın sesine uyandım. Saat 04:20. Kafamı kulübeden dışarı çıkardım yukarıda dolunay vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kronograf
Science FictionAola 17 yaşındaki bir sokak çocuğudur. Şans eseri kronograf adında zamanı kontrol etmeye yarayan bir alete rastlar. Yaşadığı birçok acı tecrübeden sonra Amarus adında gizemli bir adam belirir ve ona aleti tam olarak kullanabileceğini, zamanın efendi...