2.BÖLÜM -KARAOKE-

237 16 6
                                    



   Ve saat tam 20.00'ı gösteriyordu. Selim ve Defne Tatlım Kafe'ye geleli 10 dakika olmuştu. Sabah rezervasyon yaptırdıkları masaya geçmiş, aralarında sohbet etmeye başlamışlardı. Fakat Yiğit yine ortalarda yoktu.

   Selim: ''Nerde bu Yiğit ya, saat sekiz olmuş hala ortalarda yok.''

   Defne: ''İnşallah gelmemezlik yapmaz yine. Yoksa ben ona yapacağımı bilirim.''

   Selim: ''Valla bu sefer daha kötü rezil ederim onu. Sınıfta yaptığım şakayı mumla aratırım.'' dediği anda Yiğit, Selim'in ensesine hafif şiddetli bir şekilde vurur ve:

''Yapma ya. Selim efendiye bak sen hakkımda sinsi planlar yapmaya başlamış bile. Sana bundan sonra sadece Selim demeyelim. Sinsi Selim diyelim, adının hakkını o zaman daha iyi vermiş olursun.''dedi ve masadaki üç arkadaşta gülmeye başladı.

   Yiğit masadaki boş sandalyeye oturdu ve garsona bir el işareti yaparak yanlarına gelmesini istedi. Yanlarına gelen garson siparişleri aldı ve gitti.

   Defne ve Yiğit kendilerine birer sütlü kahve söylediler. Her daim aç olan Selim ise bir büyük boy pizza, bir büyük boy patates ve bir büyük boy kola siparişi verdi.

   Bunu gören Yiğit daha fazla dayanamadı ve Selim'e dönerek:

''Oha be oğlum. Tatlı olarak da bir büyük boy çikolatalı zıkkımın kökünü ye bari de anca doyarsın.''

   Selim: ''Ne yapayım ya, midem kazındı.''

   Defne: ''Maşallah ne mide. Belediye bile bu kadar kazı işleriyle uğraşmıyor.''

   Selim: ''Ne abarttınız ha. Alt tarafı üç beş bir şey yiyeceğiz şurada.''

   Yiğit: ''İnanmıyorum sana ya. Hala üç beş bir şey diyor. Selim sen bir ay diyet yapsan, dünya da açlık ortadan kalkar farkında mısın?'' deyip tekrardan gülmeye başladılar.

   Tam bu sırada oturdukları masanın arka tarafında çalmakta olan canlı müzik son parçalarını da çaldıktan sonra karaoke yapma vaktinin geldiğini anons ettiler.

   Yiğit: ''Eyvah! Karaoke başlayacak, inşallah güzel sesi olanlar çıkar sadece sahneye de kulaklarımıza yazık olmaz bugün.''

   Selim: ''İnşallah iştahımı kaçırmazlar.''

   Defne: ''Dünyada hiçbir şey senin iştahını kaçıracak düzeyde olamaz, o yüzden endişelenme sen tosunum benim.'' deyip Selim'in yanaklarını sıktı.

   Selim: ''Öyle deme Defne, geçen hafta şarkı söylemek için sahneye çıkan kızı hatırlamıyor musun?''

   Defne: ''Hatırlatma Selim. Allah'ım o neydi öyle valla kendi sesime dua ettim.''dedi ve garson siparişleri masaya koymak için müsaade istedi.

   İşte tamda o anda müzik başladı. Müziğin girişiyle anladılar ki çalan şarkı Sıla'dan – 'Tam Da Bugün' parçasıydı.

   Yiğit: 'İnşallah fazla berbat etmez şarkıyı da şarkıdan soğutmaz beni' diye içinden geçirdi.

   Ve sahnedeki kişi şarkıya giriş yaptı.

   Şarkı, Yiğit'in hoşuna gitmişti. Düşündüğü gibi kulak tırmalayan bir ses değildi bu hatta çok tiz bir sesti duyduğu. Yiğit bu kadarını beklemediğini ve söyleyen kişinin sesinin gerçekten de güzel olduğu konusunda kendini ikna etmişti. Fakat arkadaşları onun gibi düşünmüyor görünüyorlardı.

   Selim, önüne gelen pizzasından büyük bir ısırık alıyor, ağzındaki pizza parçasını bir iki diş darbesiyle öğütüyor daha sonra elini patateslerin arasına daldırıyor ve avuç dolusu patatesi ağzına tıkıyor. Onları da dişledikten sonra kolasına uzanıyor ve büyük bir fırt çekiyor. Bu görüntüyü nefes almadan sürdürüyor.

   Yiğit'in iştahını kaçıran bu görüntü karşısında daha fazla dayanamıyor ve Selim'e dönerek:

'' Önünden alan mı var lan. Düzgün yesene oğlum şunları olmayan iştahımı da sen kaçırdın çok şükür.''

   Selim:'' Acıkmışım abicim. Tok, açın halinden ne anlar zaten.''

   Defne:''Boğulacaksın oğlum Yiğit haklı düzgün ye şunları.''

   Selim:''Tamam ya siz benle ilgilenmeyin dinleyin şarkıyı işte bak hem geçen haftaki kızın yanında bu kız baklava gibi kalır. Ayy baklava dedim de canım Antep Baklavası çekti. Şöyle bol antep fıstıklı, az şerbetli, üzerinde dondurma ne güzel olurdu. Ben dayanamıyorum söylüyorum arkadaşlar.'' dedi ve garsonu yanına çağırdı. Baklavanın tam da istediği gibi olması için garsonu sıkı sıkı tembihledi.

   Bu sırada sahnedeki kız şarkısını bitirmişti ve arkadaşları ikinci bir şarkı söylemesi için tezahürat yapmaya başladılar. Kız da kafasıyla tamam işareti yaptı ve arkasına dönüp gitariste bir şey söyledi ve gitarist şarkıya giriş yaptı.

   Sahnedeki kız şarkıya giriş yapmasıyla Yiğit'in kalbine sanki bir şey dokundu. Sanki bir tür elektrik akımı Yiğit'in vücuduna verilmişte kalbinden geçmiş gibi hissetti. Kendi kendine, çalan şarkıdan dolayı mı yoksa söyleyen kişinin sesinden dolayı mı böyle oldu diye düşündü.

   Cevabını kendisi de biliyordu aslında. Aşağı yukarı her gün dinlediği bir şarkıydı bu çünkü; bu şarkıyı çok severdi. Ama hiçbir zaman şarkının böyle bir etkisini görmemişti. Kızın sesi Yiğit'i çok etkilediği kesindi.

   Yiğit daha fazla dayanamadı ve arkasını dönerek sahnede ki kıza biran önce bakmak istedi. Ve o an kalbinin sesini duyduğuna yemin edebilirdi.

   Yiğit karşısındaki uzun sarı düz saçları olan, yeşil gözlü, 1.70 boylarında, üzerinde muhteşem beyaz elbisesi, mavi topuklu ayakkabısı ile büyüleyici bir makyaj ve şık takıları ile göz kamaştıran çok güzel bir kıza kitlenmiş kalmıştı.

   Yiğit kalbinin ilk kez böyle attığına şahit oluyordu. Sahnedeki kız şarkısını bitirdi ve arkadaşlarının olduğu masaya doğru gitti. Kalabalık bir grupla gelmiş gibi görünüyordu. Masalarında üç erkek beş kız vardı. Sahneden inen kızı, ayağa kalkmış 1.90 boylarında, sarışın, oldukça güçlü duran, şık siyah takım elbiseli bir çocuk karşıladı ve sahneden inen kızın yanağından öptü.

   Yiğit bu manzarayı gördüğünde kalbinin tıpkı bir cam vazonun yere düşmesi gibi en ufak parçalara kadar kırıldığını hissetti. Az önce deli gibi çarpan kalbinden eser yoktu şimdi. Geriye sadece yıkılan hayaller ve ağrıyan bir kalp kalmıştı. İlk defa biri için kalbi bu kadar atmıştı ama sonucun bu kadar kötü olacağını nereden bilebilirdi ki.

   Olayları tüm detayına kadar gözlemleyen Defne Yiğit'e döndü ve:

''Bu şimdi güzel sesli prenses mi Yiğit? Şarkıyı bir tarafımla söylesem daha iyi söylerdim be abartmayın bu kadar.''

   Olaylardan habersiz Selim, Defne'nin bu lafını duyunca büyük bir iştahla yemekte olduğu baklavayı bir kenara iterek:

''Bir tarafına bu kadar çok güveniyorsan çık sahneye sıradaki şarkıyı sen söyle o güvendiğin bir tarafınla'' dedi ve masadakilerle beraber gülmeye başladılar.

   Yiğit:''Zaten böyle kızlar nerede bir hödük, gider onu severler bizim gibilerine bakmazlar.''

   Olayı anlamaya çalışan Selim, az önce sahnede şarkı söyleyen kız hakkında konuşulduğunu anladı ve kızın olduğu masaya doğru baktı. Az önce yanağından öpen çocuğun yanında oturuyordu kız.

   Selim:''Hödük dediğin adam bu mu Yiğit? Oğlum sen manyak mısın adamın üzerindeki takım elbise senin bütün malvarlığın lan. Adama hödük diyor birde. Ne yapsın kız demek ki hayvan sever değilmiş yoksa senin gibi bir öküzü fark etmemesi imkansızdı.''

   Defne ve Selim kahkahalar ile gülmeye başladılar ama Yiğit'in canı fena sıkılmıştı. Neden diye düşündü.

   Neden sevebileceği bir kızın sevdiği başka biri var? Neden?

PARATONER AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin