Bölüm 1.1 "Casus"

53 5 0
                                    

Bölüm şarkısı olarak Inna- More than friends'i uygun gördüm. Eğer dinlerseniz güzel bulacağınızı düşünüyorum. Medyaya koydum. İyi okumalar. Bu arada ilk bölümlerdeki anlatım yetersiz ve acamice olabilir.

   En son hatırladığım, konser gecesi, sonsuz parıltı, acı, ve karanlık... Karanlık ve ardından, sıcaklık. Sıcaklık hissettim. Ve kalp atışları. Hızlı kalp atışları. Sonrası yok.

   Gözümü açtığımda eski çağlardan kalma antik bir odadaydım. Antik eşyalarla dolu, antik bir oda...

   İyi ama burası neresi? Eda, Eda nerede?

   Gözlerimi tam anlamıyla açıp görüşüm netleştiğinde, gücüm de geri gelmişti. Kafamı kaldırıp etrafı incelemeye başladım.

   Çok geçmeden Eda'yı görmüştüm. O da yeni ayılmıştı. O da beni farkedince sevindi. Fakat sarılmak için şuan uygun bir zaman değildi.

   Etraf çok tuhaftı. Üzerinde yattığım koltuğun yanındaki duvarın üzerinde, belli aralıklarla, sırasıyla, geyik başı, ayı heykeli, at eğeri ve nalı, ve ahşap çerçeveler içerisinde resimler vardı. Bir grup. Bir grup vardı. Sırasıyla beş tane oğlan ve iki kız vardı. Hepsinde farklı pozlar. Ve olamaz! Bizim de vardı!

   Ortaokuldayken evimize geldiğinde Eda ile prenses tacı takıp, prensesler gibiydim ben baba evinde diye bağırdığımız zaman, ilkokuldayken sınav olacağı zaman perde ve kalorifere yazdığımız kopya, lise birdeyken ilk noelde Baran ile sarılırken fotoğrafım, lise sonda mezuniyet fotoğrafı ve daha fazlası...

   Ama... en son... inanamıyorum! Konser elbiselerimiz ile kurak bir yerde yatarken! Uyuyor muyuz? Bir dakika! Bu bayıldığımızda...!

   Hızlıca Eda'ya baktım, o da bana... Hemen ona baktık. Fotoğrafa...

   Fotoğrafta konser elbiselerimiz vardı.

   Ayağa kalkmayı denedim fakat olmadı. Gücüm, kanatlanıp uçmuştu. Koltuğun kollarına tutunup zar zor ayaklarımın üzerine doğruldum. Fakat tek bir adım atamazdım daha tutunmadan duramıyorken. İçimi bir dehşet kaplamıştı. Terliyordum ve o eski tahtanın beni daha ne kadar tutabileceği hakkında en ufak bir fikrim yoktu.

   Aptallık yapıp bir adım atmayı denediğim zaman ise yere çullandım. Ama hiçbir acı hissetmedim. Acaba algılarım mı bozuldu?

   Anladım ki düşmemişim. Beni birisi tutmuş. Tam Eda' ya teşekkür edecektim ki onun Eda olmadığını fark ettim. Bende diyorum Eda bu kadar kası ne ara yaptı.

   Ben ağzım yarım karış açık ona bakarken o beni koltuğa tekrar oturttu. "Merak etme. Geçici. Yaşadığın baskının etkisi. İlk seferde o kadar bile ayakta durman, hatta kalkman bir mucize. Güçlü ve inatçısın. Bu işimize yarar." dedi. Ne?

   Ne?

   Nasıl?

   Ne zaman?

   Nerede?

   Niçin?

   Kim?

   ... ve... NE?

   Dilim tutulmuştu şokun etkisiyle. Hemen Eda'ya baktım. O da ne olduğunu anlayamamıştı. Sonra yanımdaki karakter kalktı ve diğerlerinin yanına geçti. Diğerleri?!

   Çerçevedeki beş oğlan. Fotoğrafta yanıma gelen en solda duranın üzerine atlamıştı. Eğlenceli birine benziyordu. 'Cidden şu durumda bunu mu düşünüyorsun?' bakışı attı bana Eda, anlaşılan telepati yolu hep işe yarıyordu.

Kovboy Kent ☀ Zaman Savaşları Serisi -1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin