Hayatta her şey üst üste gelir. Kaçamayız bundan hayatın işleyiş tarzı budur. Üst üste geldiği zaman ya canın yanar ezilirsin yada üstte kalır zaferde olursun. Ama ikisinin ortasındaysan hayat öylece durur. Yanından geçenler,sadece yüzüne çarpar rüzgar ve onun dışında her şey durur gibi gelir.Durmaz her şey ilerler sadece sen öyle durursun. Şu an benim gibi her şey ilerliyor ama ben öylece kalmış gibi hissediyorum. Dün gecede onu düşünüyordum şu an karşımda ama ben öylece donmuş duruyorum.
Yanımdan geçen Doğukan'ı fark ettim. Kafamı kendime gelebilmek için iki yana salladım. Doğukan ile o yine burun burunadılar. O an kötü şeyler olacağını anlamıştım. Doğukan sinirli bir şekilde bir şeyler sordu o da cevapladı. Peki ben neden onları duymuyordum? Duymak için bir hamle yaptım ki Selin hocanın sesini duydum.
"Çocuklar zil çaldı haydi sınıflara. Doğukan,Aras,Hayat hadi."dediğinde Doğukan arkasını döndü sinirli adımlarla içeriye girdi.
O da yanındakilerle beraber içeriye girdi. Yanında o akşam taksiden inen uzun boylu çocuk vardı. Öbür yanındakini tanıyorum Akın'ın eski sevgilisi Ceydaydı. Onların hemen arkasında ben, Öykü ve Akın vardık.
İçeri girdiğimizde o ve yanındakiler müdürün odasına girdiler. Akın ve Öykü de sınıfa gittiler. Ben ise lavoboya. Yüzüme iki kere su çarptıktan sonra kuruladım. Saçlarımı düzelttim yüzüme birkaç tokat atıp allık görünümü vermemek çalıştım. Ben ne yapıyordum? Hemen oradan çıktım. Bütün okul dersteydi. Ben hariç. Koridorlar bomboş ve sessizlik içindeydi.
Kendimi yangın merdivenlerinin olduğu bölgeye attım. Yalnız hissettiğim zaman böyle yapardım kimsenin olmadığı hiç kimsenin girmediği bir yere girerdim. Duvara yaslandım yere oturdum ve gözlerimi kapattım.
Çantanın ağırlığından ağrıyan belimi yasladım. Aslında çantamın ağırlığından değil omzundaki yükten. Sevgisizlikten, ailemden ağrıyordu. Sadece biraz sevgi görmek istiyordum. Bu yüzden belim değil gönlüm ağrıyordu. Bir anda bir
ses geldi.Gözlerimi panikle açtım ama kimse yoktu. Bunu bildiğim halde neden oraya gitmek istediğimi bilmiyordum. Ayağı kalktım çantamı takıp kameraların görmediği ve kimsenin girmedigi karanlık yere doğru yürümeye başladım. İkilem arasında gidip geliyordum fakat çoktan içeri girmiştim.İçeri girdiğimde "Kimse var mı?" diye bağırdım.
İleri kadar gittim ama kimse yoktu. Arkamı döndüm uzaktaki ışığı gördüm ama uzakta. Kendimi mağaranın içinde kalmış ve sonunda ışığı görmüş gibi hissediyordum. Artık iyice paranoyak olmuştum. Çıkışa bayağı yaklaşmıştım ki biri kolumdan tuttu, beni kendine çekti. Bağırmaya çalıştım ama elini ağızıma koydu. Kocaman bi el kelimelerimi hapsetmişti.
Bağıramıyordum, kıpırdayamıyorum bir eliyle belime sıkıca kavradı diğeriyle ise ağzımı kapatıyordu. Çırpınıyordum ama boşunaydı.
Sonra bi koku geldi burnuma. Kehribar ve kahvenin bir araya gelmiş koku. Sonra nefesi geldi ve konuşmaya başladı. "Sakin ol "dedi. Öylece durdum sonra elini ağzımdan çekti. Ona doğru döndüğümde elini belimden de çekmişti.
" Sen ne ne_ _"diyemeden parmaklarını dudaklarıma koydu. Konuşmamı engellemişti. Gözlerimin içine bir süre baktı. Sonra arkasına döndü ve ilerlemeye başladı. Ne yani beni daha çok korkutmak için mi böyle yapmıştı? Ama başarmıştı.
"Böylece gidemezsin!"dedim. Arkasını döndü baktı sonra durmadan devam etti. "Kime diyorum? İlk önce durdur kendine çağırır. Sonra korkut ve bırak git!" Geri yeniden döndü hızlı adımlarla bana yaklaştı.
"İstediğim gibi giderim gitmem seni ilgilendirmez!"
"İlgilendirir konuda bende varsam tabii ki ilgilendirir!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHUMUN TEBESSÜMÜ
Teen FictionCehennemde bile bile yanmak ister mi insan? Bu zamana kadar sevgisini kimseye vermemiş biri güvenebilir mi? Hiç tanımadığı birine. Hayatın baştan aşağı yalan olduğunu öğrendiğin an kalmak mı istersin yoksa ardına bakmadan gitmek mi?