Across the ocean, across the seaStartin' to forget the way you look at me now

200 4 11
                                    

"Ve o başıma gelen en güzel şeydi..." genç adam iki yıldır yaptığı şeyi tekrardan yapıyordu. Byrdene'in cenazesinde okuduğu o metni tekrar okuyordu. Ve her okuduğunda onun gözlerine son baktığı an,kollarının arasında nasıl can verdiği gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçiyordu. Evet acıyı hissediyordu fakat bu acı artarak devam ediyordu. Her sabah uyandığında kapıdan çıkmak için uydurduğu bahaneler tükenmiş,her sabah uyanıp kır çiçekleri toplayarak ulaştığı kapı kapanmıştı. Kızın ailesi o olaydan sonra ne bir kimseyle konuşmuş,ne de kendileri dışında biriyle yüz yüze gelmişti. Ve ondan tamamen bu kadar uzak olmak genç adamı oldukça yormuştu. Ve bir zamanlar asla yapmayacağı bir şey yaptırmıştı. Oturdukları yerden okyanuslar ve denizler ötesinde bir yere üniversite için taşınmıştı. Kızdan kalan son hatıraları da bavuluna koymuş ve yeni bir hayat için buraya gelmişti.

Başta İngiltere'nin nasıl olacağı belli olmayan hava durumu,Avrupa ülkelerine nazır insanları oğlanın kafasını meşgul etse de tüm bu yorgunluklar bittikten sonra kendisiyle baş başa kalmıştı. Ve her kendisiyle yüzleştiğinde de bu metni okuyup dururdu. Çünkü o acısını asla unutmak istemiyordu. On dokuz yaşında genç bir adam da olsa,kapıya çıktığı anda onlarca kızı peşinden koşturabilecek biri bile olsa asla Byrdene'i unutmak istemiyor ve onun hatıraları ile yaşıyordu. Hatırasını sonuna kadar diri tutuyordu.

Evinin penceresinden İngiltere'nin şehir ışıklarına baktı. Gözlerini etrafta gezdirirken saatin vurması ile gözlerini pencereden ayırdı ve mutfağına doğru ilerlemeye başladı. İngiltere'de yaşadığı sürece öğrendiği bir şey varsa o da her çay saati çay içmenin güzel olduğuydu. Mevsimden dolayı o çayını hazırlayıp içinceye kadar geçen sürede günün kararmasını ve yerini yapay ışıklara bırakmasını izliyordu. 

Çayı hazırlaması bittikten sonra kupayı eline aldı ve ağır adımlarla pencerenin olduğu yere doğru ilerlemeye başladı. Sandalyesini çekti,yerleşti ve çayından ilk yudumunu aldı. Şehrin yapay ışıkları yavaş yavaş açılırken genç adam bilgisayarının tuşuna bastı ve açılmasını beklerken çayından birkaç yudum daha aldı. Son zamanlarda yaptığı gibi kanserden sevdiklerini kaybedenlerin girdiği o siteye girecekti. Orada bir arkadaşı vardı ve beraber konuşup dertlerini paylaşıyorlardı. Zaten diğerleri ya ölenlerin ailesiydi ya da onları gerçekten sevmeyen ve öldüğü için pişmanlık duyan sevgilileri. Ama Justin emindi ki bu arkadaş öyle değildi. O da öleni en az onun Byrdene'i sevdiği kadar sevmişti.

JustinBieber:Günün nasıldı?

Kız ile konuşmaları birbirlerini tanımadıkları için biraz resmi geçse de ikisi böyle olmasını seviyordu. Zaten farklı şekilde olsaydı Justin Byrdene'e haksızlık yapıyor gibi hissedip bu kim olduğunu bilmediği arkadaşı ile konuşmayı keserdi. 

BaileyAddison:Güzel

BaileyAddison:Yani olamsı gerektiği gibi...

BaileyAddison:Senin?

JustinBieber:Okul ile uğraşıyordum

JustinBieber:İngiltere'ye geleceğini söylemiştin

JustinBieber:Bu tam olarak ne zaman olacak?

BaileyAddison:Uçak biletimi iki gün sonraya almıştım

BaileyAddison:Ama vize ne zaman hazır olur bilemiyorum

JustinBieber:Üzücü...

JustinBieber:Yüz yüze daha güzel olacağını düşünmüştüm.

BaileyAddison:Bende

Be AlrightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin