Startin' to forget the way you look in my eyes

67 5 0
                                    

"O kıza herhangi bir şey hissetmiyorum." dedi Justin ve Byrdene'in oturduğu koltukta tam yanına oturdu. Kızın burada,tekrardan onunla olmasından memnun olmuştu. Gözlerini kıza çevirdi ve ona bakan iki çift gözle karşılaştı. Kız gülümsediğinde o da gülümsedi. Diğer kızların Justin için bir anlamı olmamasının sebebi buydu. Justin'in içini ısıtan gülümseme hala daha kızın gülümsemesiydi.

"Biliyorum. Ve zaten onun için gurur duymuyorum. Gurur duymamın sebebi hayatına devam etmeye başlaman." kız başını Justin'in omzuna yasladı ve ona bakmaya devam etti. "Hem zaten ona bir şey hissetmemen de işime gelir. Biliyorsun...sen,benim sevgilimsin." dedi kız ve güldü. Justin gözlerini kızın gülümsemesine çevirdi. Üst ön dişlerinin birbirinin üstüne çıkmış görüntüsü,alt dişlerinin hafif yamuk görüntüsü bile kızın mükemmel gülümsemesini lekeleyemiyordu. 

"Hayatım boyunca tek sevgilimsin."  dedi Justin ve kızın eline uzandı. Fakat tuttuğu kızın eli değil, boş koltuk olmuştu. Justin tuttuğu yeri sıktı ve daha sonra başını arkaya atarak gözlerini kapadı. Ona dokunamamaktan nefret ediyordu. Onunla konuşamamaktan ve en önemlisi gözlerinin içine nasıl baktığını unutmaktan nefret ediyordu. Hayatını bomboş bir şekilde geçirmekten nefret ediyordu ve bir daha aşkı bulamayacak olmaktan nefret ediyordu. Ama toparlanmak zorunda olduğunu biliyordu. Byrdene'in de böyle istediğini biliyordu ve bu yüzden üzüntüsünü kalbine gömmeye çalıştı ve televizyonu açtı.

Telefonu çaldığında Justin daha yeni uyanmıştı ve kendine kahvaltı hazırlamaya başlamıştı. Hazırladığı kahvaltıyı öylece bıraktı ve telefonunu almak için yatak odasına geri döndü. Telefonu kırışmış beyaz çarşaflar arasında gördüğünde eline aldı ve arayana baktı.

"Bailey Addison arıyor..." bu yazıyı okuduğunda alttaki yeşil simgeye tıkladı ve telefonu kulağına götürdü. "Alo?" dedi ve karşı taraftan ses bekledi.

"Nasılsın Justin?" dedi bir kız sesi. Justin bunun Bailey olduğunu biliyordu. Yüzünü hiç görmediği,sadece sesini bildiği,kelimeleri ile arkadaş olduğu ve acıları ile bağlandığı arkadaşı Bailey...

"Ah,iyiyim sen?" dedi Justin. Elini ensesine attı ve aynada kendine bir göz gezdirdi. Aynada kendine baktığında odanın köşesinde beyaz bornozu ile konuşmayı dinleyen Byrdene'i gördü. Ona gülümsedi fakat kız ona gülümsemedi. "Ölüler de kıskanır..." diye geçirdi içinden.

"Bende iyiyim. Vizem çıktı,onun için aradım." dedi kız neşeli bir ses tonuyla. Justin başını salladı ve Byrdene'e bakmaya devam etti. "Yarın İngiltere'ye uçuyorum." kız sözlerine devam ettiğinde Justin yatağa oturdu ve Byrdene'in kızgın bakışlarına bakmaya devam etti. Bailey hafifçe öksürdü ve sözlerine devam etti. "Ne o sevinmedin mi?" Bailey'nin bu sorusuna kafasını iki yana sallayarak bir cevap verdi fakat onun telefonda olduğunu ve bunu göremeyeceğini fark etti.

"Hayır tabii ki. Yani,sevindim manasında." dedi Justin ve bakışlarını aşağıya çevirdi. Omzunda bir el hissettiğinde başını yukarı çevirdi ve ona bakan Byrdene'i gördü. Artık kızgın bakmıyordu. Gülümseyerek ya da herhangi bir mimik yaparak da bakmıyordu ama gözlerinin içi gülüyordu.

"Bugün biraz farklısın." dedi Bailey telefonun öbür ucundan. "Bir sorun mu var?" kızın bu sorusunu duyan Byrdene gözlerini devirdi ve Justin'in cevabını beklemeye başladı. 

"Hayır." dedi Justin kesin bir şekilde. "Sonra konuşsak olur mu? Hem yarın geliyorsun." diye ekledi. Byrdene gözlerini Justin'den ayırdı ve aynada kendine bakmaya başladı. Justin Bailey'nin konuştuğunu idrak edebiliyordu fakat aynada kendine bakmakla meşgul sevgilisini izlemekten kızın ne dediğini anlamıyordu. Bugün Byrdene'in değiştiğini fark etmişti. Dünkü on yedi yaşındaki kız havasından çıkmış ve on dokuz yaşındaki kız havasına bürünmüştü. Justin yüzündeki değişimleri ve tavırlarındaki çocuksu olgunluğu fark etmişti. Eğer Byrdene yaşasaydı bu şekilde gözükecekti ve Justin'in daha çok gözlerini kamaştıracak ve onu kendinden uzaklaştırıp hayatının merkezine yerleşecekti. Justin kızın yaşamasını o an çok fazla istedi. 

Kapanmış telefonu yatağa fırlattı ve Byrdene'in yanına yaklaştı. Ona dokunmaması gerektiğini biliyordu. En ufak bir şeyde kaybolup gideceğini de biliyordu bu yüzden ona yakın fakat bir o kadar da uzak bir yerde durdu. Byrdene Justin'in onu izlediğini bildiği için o mükemmel gülümsemelerinden birini aynaya karşı yolladı ve saçlarını karıştırıp odadan çıkmaya başladı. Justin kızın düzelmiş dişlerini gördü ve böyle daha da mükemmel olan gülümsemesine tekrardan hayran oldu. 

"Kahvaltıyı hazırlarken yardım etmek isterdim ama biliyorsun." dedi kız ve gülerek sandalyeye oturdu. Justin onun ölümü ile dalga geçen tek ölü olduğunu düşündü. Karşısına oturdu ve yemeğini yemeye başladı.

"Sadece burada olduğun süre boyunca ölmemişsin gibi davransak nasıl olur?" dedi Justin omletini yemek için keserken. Kızda onun gibi omletini kesiyordu.

"Olabilir." dedi Byrdene ve omletini ağzına attı. Yediğini yuttuktan sonra konuşmaya başladı. "Bailey ile olan konuşmana verdiğim tepki için üzgünüm ama herkes kıskanır biliyorsun. Yani anlıyorum arkadaşın fakat ben ona kendimi yakın hissetmiyorum." diye ekledi.

"Farkındayım." diye cevap verdi Justin. "Ama yanımda olduğu gerçeğini değiştiremiyoruz. Sadece konuşurken bazı şeyleri unuttuğum bir arkadaşım ve iyi hissettiriyor. Yaşadığım şeylerin normal olmadığını biliyorsun." diye ekledi.

"Bazı şeyler neler?" dedi Byrdene elindeki nutellalı bıçağı geriye doğru atıp tek kaşını muzip bir şekilde kaldırırken. Bunun cevabını biliyordu ve bu yüzden yapıyordu. Amacı Justin'e kötü hissettirmek değil,kendince eğlenmekti. Ve bu yüzden Justin ona bu şansı verecekti.

"Bazı şeyler senin ölmen." dedi Justin bu sanki dünyanın en normal şeyiymiş gibi. Byrdene'in elindeki bıçağı aldı ve kendi ekmeğine sürerek onu yemeye başladı. Byrdene inanamıyormuş gibi abartılı bir biçimde ona bakıyordu. Ellerini havaya kaldırdı ve yüksek sesle konuşmaya başladı.

"Kahvaltının başında ölmüşüm gibi konuşmayacağımızı sen söylemiştin." dedi ve Justin'e doğru yaklaştı. "Beni..." dedi ve bir süre sustuktan sonra konuşmaya devam etti. "...KIRIYORSUN!" onun bu laflarına karşı Justin yamuk bir şekilde güldü. Kız ona kızgın bir şekilde baktıktan sonra bu bakış muzip bir bakışa döndü ve Byrdene kafasını arkaya atıp kahkaha atmaya başladı. 

O dakikalar son iki yılın en iyi dakikalarıydı...

Be AlrightHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin