Şaşkınlıkla ve kafamda yüzlerce soru işaretiyle telefonuma uzandım.
Telefonu elime aldım ve hırs yaparcasına açtım. Kulağıma dayadım. Duyduklarıma inanamadım.
Damla telefondan bana şöyle bir cevap verdi: "Selene! Selene! Bana yardım et! Heyecandan ölmek üzereyim!"
Ben de şaşkın ve garipsemiş bir ifadeyle: "Damla sakin ol. Allah aşkına daha bir dakika bile olmadı bu ne heyecanı? Sen sadece kütüphaneye git ve eğer Ali oradaysa sadece selam ver ve yanına gidip çalışmaya falan başla. Kendini üzme bu kadar." dedim.
Damla bana utanmış bir biçimde "Tamam." dedi ve telefonu kapattı.
O an her şey o kadar çabuk geçmişti ki "Ben daha demin ne yaptım ya?" demeden edemedim.
Yavaş olmamakta ısrar eden ve Damla'dan daha heyecanlı adımlarım beni hemencecik eve götürüverdi.
Umarım Damla'nın şansı yaver giderdi de bir aksilik çıkmazdı.
Evin merdivenleri göründü. Merdivenleri çıktım ve yorgun yorgun kapıyı açtım. Merdivenlerden yukarıya çıktım ve üstümü değiştirdim. Kıyafetlerim değiştirilmemişti. Genellikle eve geldiğimde hep yeni bir kıyafet masamın üzerinde olurdu. Ama bu sefer yoktu. Ben de başka bir çarem olmadığı için dün giyindiğim kıyafetlerimi giyindim.
Salonda her zamanki hava vardı. Nemli ve kendine has kokusu.. buna bayılırdım.
Anneannem ve dedem evde yoklardı. Yine sadece annem ve ben vardık. Babam da işten geç gelirdi muhtemelen.. Bu sefer o heyecanlı, telaşlı ve meraklı ifadeyle anneme bakmadım. Çünkü zaten ne amaçla gittiklerini tahmin edebiliyordum.
Anneme doğru yönelip: "Anneannemin hamileliği için gittiler değil mi?" dedim bilmiş bir edayla.
Annem de benimkinden az olmayacak kadar zarif bir tavır ile "Evet canım. Sen geç otur kenara. Sana bir şey söylemeliyim." dedi
Meraklı bakışlarla koltuğa oturdum.
"Anneannenin bebeği, anneannen anne olmak için biraz geç bir yaşta doğum yaptığı için riskte." dedi.
Ben de odaklanmış bir şekilde başımı salladım ve annem devam etti.
"Anneannen birkaç hafta hastanede kalacak. Yanında deden de olacak tabi. Senden isteğim eve geldiklerinde anneannenin yerine yemeği yapmamda ve evi toparlamamda bana yardım etmen. Ne de olsa ben de hamileyim." dedi her zamanki gibi 'nazikçe' bir tavırla.
Ben de öylece başımı salladım.
Annem bana açıkça "Anneannen hamile ve hamileliğinde riskler de var. Bu sebeple onun çalışması doğru değil evde dinlenmesi gerek. Bana yardımcı olmanı istiyorum." demek istemişti.
Ben de anneannemin ve bebeğinin (aynı zamanda teyzemin veya dayımın) sağlıksız olmasını, zarar görmesini tabii ki istemezdim. Ama bu aynı zamanda daha çok iş, daha çok uğraş demekti. Üstelik daha yaklaşık 9 ay vardı! Bunları nasıl yapacağımı düşünmek bile istemezken zaman akıp geçmişti ve artık gece olmuştu bile.
Anneme "İyi geceler." dedikten sonra yavaşça merdivenlerden çıktım ve odama gittim.
Yatağıma uzandım. Ne yapacağımı düşünüyordum; neler yapacağımı.. Bunların hepsine zaman karar verecekti.
Sabah olup uyanınca ilk defa böyle bir şeye denk geldim: Kahvaltımı kendim hazırladım.
Maalesef anneannem evde değildi ve annemle kendi kahvaltılarımızı kendimiz hazırlamak zorunda kalmıştık. Ben kahvaltımı hazırlayıp bitirinceye kadar epey bir zaman geçmişti. Bu yüzden okula doğru her zaman olduğundan daha hızlı koşmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış Güneşi
Ficción General16 yaşındaki genç kız Selene'in annesi ve anneannesi erken yaşta kızların ve erkeklerin zorla evlendirildiği, dolayısıyla çok erken yaşlarda doğum yaptıkları bir kültürde dünyaya geldikleri için anneannesi, eşini, kızını, damadını ve torununu alarak...