Küçük Bir Mucize- BİRİNCİ BÖLÜM

356 55 69
                                    


"Acı" nasıl bir kelimeydi öyle. Söylerken bile içini yakardı...

Ezanın huzur veren sesiyle uyandı genç kız. Gözlerindeki mahmurluğu atmak için lavaboya doğru yol aldı. Abdestini huzur ile alıp namazını kılmak için gerekli olan feracesini ve başörtüsünü giydi özenle. Seccadeyi alıp tarifi olmayan bir huzur ile eda etti namazını. Sabah namazının yeri ayrıydı onun için. Daldığı düşünceleri bölen yine Erva olmuştu.

"Vuslatttttt!!! Uyan artık. Geç kalacağız. Zaten hoca bize takmış durumda. Hadi giyin kahvaltıyı hazırlıyorum ben de. " diye bağırdı sitemle karışık ses tonuyla Erva.

Erva, Vuslat'ın kardeşi gibidir. Acı tatlı her anda birbirlerinin yanında oldular. O da bi nevi Hayat gibi yetim ve öksüzdü. Annesi babası yurt dışında yaşadıkları için kızları Erva ile pek ilgilendikleri söylenemezdi. Ama Vuslat öyle değildi. Küçükken yaşadıkları trafik kazasında hayatını kaybeden anne ve babası onu bu dünyada bir başına bırakmıştı. Sadece bir abisinin olduğunu ve onun ise başka bir yetimhaneye verildiğini biliyordu genç kız. Çok aradı ama bulamadı abisini. Öyle çok severdi ki abisini. "Gülüm" diye severdi. Nasıl da özlemişti. Allah'tan umut kesilmez dedi. Sabırla bekliyordu o güzel günleri. Çünkü Yüce Allah hiçbir kuluna yüklenemeyeceği yükü vermezdi omuzlarına. Yetimhanede bir süre büyüyen Hayat'ı , Erva daha 5 yaşındayken ailesinin başka çocuğu olmaması itibariyle tek başına büyümemesi adına evlatlık almışlardı. Gerçi Erva'yla öz kardeşten öte olduklarını ortada bir durumdu.

"Tamammmm!!! Geliyorum hemen. " diye cevap verdi Hayat. Dolabının önüne geçip bugün giyeceği kıyafetleri seçmeye başladı. Haki renginde bol bir elbise ve üzerine de siyah büyük bir eşarp aldı. Odada hızlıca giyinip siyah babetletini kapının önüne koydu.

🎈Vuslat'tan 🎈

Babetlerimi kapının önüne koyup Erva'mın yanına geçtim. MaşaAllah döktürmüş yine. Sen de olmasan diye geçirdim içimden.

"Vuslat  derse geç kalacağız senin yüzünden. Hoca zaten manyak. Bir senedir bize takmış durumda farkında mısın bilmem ama!!! " dedi Erva kızgınlıkla. Haklıydı hoca biraz bize takmıştı. Hoca olmuş kaç üniversite bitirmiş mastır yapmış doktoralar yapmış ama adam olamamış. 

"Haklısın Erva'm benim pek iştahım yok aslında. Gidelim de bahçede biraz otururuz. Bana da dondurma alırız değil mi?" Dedim annesinden dondurmacıyı görüp de dondurma için ağlamaklı olan küçük kız çocuğun bakışını yolladım.

"Alırız ama hızlı gitmemiz gerekiyor tamam mı? " dedi. Yok canım ne hızlısı(!) Işınlanacağız sadece. 😂😂

"Tamam ben feracelerimizi alıp geliyorum o zaman sen de ayakkabını giy. " dedim telaşla. Ahhh dondurma alacağız. Uzun süre oldu yemeyeli. (Külliyen yalan efenim. Daha dün gece bir kutu bitirmiş olabilirim ama... Yine istiyor canım.)

Vestiyerde asılı duran feracelerimizi koluma asıp telefonumu aldım. Ayakkabılarımı da giyip dışarı çıktık. Erva da feracesini giydi ve otobüs durağına yol aldık.

Şansımız varmış ki otobüs çabuk geldi yoksa şu İstanbul'un sokaklarına dolaşmak hayatta istediğim en son şeylerdendi. Kısa bir sürenin ardından ineceğimiz durakta indik. Tabi duraktan biraz daha yürümemiz gerekecekti üniversite binasına girmemiz için. İki senedir alışkanlık olduğu için pek sıkıntı olmuyordu. İki sene sonra bu sıkıntı da bitecekti nasıl olsa.

"Vuslat  ben şu markete gidip dondurmaları 😍 alıp geleyim bekle beni bahçede tamam mı?" Dedi Erva başımı onaylancasına aşağı yukarı salladım. Hızlı adımlarla ilerlerken birden onu gördüm.

Küçük Bir MucizeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin