Bakın ben çok etliye sütlüye karışan biri değilim ancak bazen insanların beynini uçurmak istiyorum.
Okulun bahçesine konulmuş bankaların önünden geçiyorduk. Gözlerimde lensler, ağzında bant vardı. Ve insanlar dik dik bakıyordu. Artık alışmış olmalarını beklerdim. Dört sene geçmiş, mezuniyet bile yaptık. Hâlâ saçma salak bakışlar.
Hangimizin üzerinde olduğunu çözemediğim bakışlar. Ancak o ya da ben, ne fark ederdi? Bizi hedef almıyor muydu?
İşte buna karar kıldığım an, olduğum yerde durdum. Ki bu yer üç banktan, ikincisinin başına denk geliyordu. Bağırarak şiir okumama bir şey demediğine göre, insanlara bakmama da bir şey demezdi. Hem onlar kahveye oturan, boş gezenin boş kalfası amcalık yapıyordu! Asıl lafı onlara olmalıydı.
Bedenimle beraber sola döndüm. Bana bakan suratlara bakmaya başladım. Birkaçı yavaş yavaş aşağı indi; birkaçı yanındakine döndü. Bakışların tamamen üzerimizden çekilmesiyle eski halime dönüp yürümeye başladım. Yanımda hissettiğim adımlar, adımlarıma uyarken içimdeki saatlerce yürüme hazzını ertelemedim.