Yirmi İkinci Bölüm

6.2K 578 145
                                    

Ölüm sadece ruhun bedenden ayrılma eylemi olarak sınırlandırılabilir miydi? Bence hayır, yaşama sevinci azalan insanlar yaşarken ölümü tadanlardır. Benim yaşam enerjim bitmişti. Kendimi gerçek ölüme teslim etmem gerekiyordu, ben de ölmeyi denedim ama sadece denemekle kaldım. Gözlerimi açtığımda gördüğüm beyaz tavan bunun kanıtıydı. Bileklerimde sargı bezi vardı. Acaba kaç dikiş atılmıştı? Yaşamam için kaç dikiş yetmişti? Hem bu doktorlar neden  yaşamak isteyenlere değil de benim gibi ölü bir kadına yardım etmişti?

Kaldığım odanın kapısı ruhumun sessizliğine bir ses eklemek istercesine açıldı. Ruhsuz ve hissiz bakışlarım, kapının açılışı ile içeriye giren doktora yöneldi. Yüzü asık değildi, ama çok da güler yüz sergilemiyordu. Beyaz önlüğünün yakasını düzeltti ve boğazını temizledikten sonra konuştu.

"Peri Hanım, uyanmışsınız. Nasıl hissediyorsunuz?"

Hissetmekten uzak bir kişiye sorulabilicek en saçma soruyu sormuştu doktor.

"Yaşıyor gibi."

Doktor gülümsemek istedi, fakat ortamdaki acınası hava buna izin vermiyordu sanki. Gözlerini beyaz sargıların sardığı ama asla kapatamadığı bileklerime indirdi yavaşça. Ve konuştu.

"Tam zamanında." dedi keskin bir ses tonuyla. Anlamadığım için kaşlarımı çattım ve devam etmesini bekledim.

"Sizi getiren kişi tam zamanında yetiştirmiş. Bir dakika bile geç kalmak sizi ölüme sürükleyebilirdi."

Başımı salladım sessizce. Benim amacım o değil miydi zaten? Bir dakika bile geç kalmak, beni kurtarmaya yetebilirdi içimdeki ateşten. Zihnimdeki milyonlarca sorudan sadece bir tanesi batıyordu içime.

Beni kim kurtardı?

"Ayrıca, size müdahale edilirken yakınlarınıza ulaşamadık. Üzerinizde telefon yoktu. Ulaşabileceğimiz biri varsa lütfen söyleyin."

Yakın, bu kelime çok garip geliyordu. Hiçbir zaman kimin bana yakın kimin uzak olduğunu hiç bilememiştim. Sadece bildiğimi sanmıştım.

"Yok." dedim kendimden emin bir sesle. Bütün acılarımda yanımda olmayan insanların şimdi yanımda olmasını istemiyordum.

"O zaman bu durumu sizinle konuşmalıyım. Psikolojik destek almanızı tavsiye ederim. Psikoloğumuz Şeyma Hanım'a yönlendirebilirim isterseniz sizi. Ya da başka bir psikoloğa gidebilirsiniz. Hem konuşmak size iyi gelebilir."

Konuşmam değil, haykırmak gerek. Aşkımı ona haykırmam gerek. Ama bunu doktorun bilmesine gerek yoktu.

"Teşekkür ederim tavsiyeleriniz için."

"Rica ederim. Bugün de misafirimizsiniz yarın öğleden sonra taburcu olursunuz. Geçmiş olsun."

Doktor odadan çıkınca bakışlarımı bileklerime çevirdim. Sarmışları, keşke ruhumdaki yaraları da sarabilselerdi.

Odanın kapısının açılış sesi kulaklarımı doldurdu. Yine doktor gelmişti büyük ihtimalle ya da hemşire gelmiş olabilir.

"Geçmiş olsun." dedi. Bir erkeğe aitti bu ses. Kalındı ama bir o kadar naifti.

Kafamı kaldırdım gelen kişiye baktım. Bu olamazdı, karşımada kişi hiç tahmin etmediğim biriydi. Hep gelmesini dilediğim o adamdı. Belki bir rüyaydı.

...........

Ölü Adama MektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin