AYAZ
Onurdan arabanın anahtarını aldım ve arabaya atladım. Gitmem gereken bir yer vardı Zaten görmüştü birkere 2. karşılaşmamız da böyle süpriz bir şekilde olmamalıydı.Sürmeye devam ettiğimde Onur'dan zorla aldığım Miray'ın adresine gelmiştim bile.Aşağı indiğimde karşımdaki 2 katlı eve baktım.Burası olmalıydı işte no:50. Kapıya doğru yaklaştığımda heyecanlanmama engel olamamıştım.Konuşacaktık ve ondan sonra ya benimle birlikte devam edecekti yada sonsuza kadar ayrılacaktık.Artık benim için herşey açık ve net olmalı.
Zile bastıktan sonra beklemeye başlamıştım ama açan olmadı 1 kere daha bastığımda yine açan olmamıştı.Evde değilse nerdeydi?Doğru ya. Gitmem gereken bi adres daha vardı. Birlikte yaşadığımız ev.Yeniden arabaya atladığımda bu sefer oraya doğru sürmeye başlamıştım.
Yaklaşık 15 dakika sonunda gelebilmiştim asansörü beklemek yerine merdivenleri 2'şer 2'şer çıkmaya başladım.
Miray
Koluma bezi sımsıkı bastırdığımda beyaz bez parçası kırmızaya bürünmüştü az önce ne saçmalamıştım ben artık kendimi tanıyamıyordum en azından bedenime zarar verebilecek kadar kendimi kaybetmemeliyim.
Ben böyle düşünürken kapının zili çalmıştı.Kim gelmişti diye düşünmek yerine Hande'nin peşimden geleceğini tahmin etmiştim ama şuan burdan kalkacak halim bile yoktu.2 saattir susmayan telefonuma baktığımda 43 cevapsız arama 21 mesaj gelmişti.Telefonu tamamen kapattığımda kapı ısrarla çalıyordu.Yavaşca önümdeki sehbadan destek alarak doğruldum ve kapıya doğru yürümeye başladım.Kapıyı açtığımda yine Onu görmüştüm işte burda ne işi var diye düşünürken o benim koluma odaklanmış ve büyümüş gözleriyle bakıyordu. Kolumu arkama doğru çektiğimde "Miray iyimisin koluna noldu?" dedi endişeyle sahiden yıllar sonra gelip kolumdaki 2-3 sıyrık için mi meraklanıyordu.O gittikten sonra benim kalbim daha harap haldeydi ama.
Kapıyı yüzüne kapatmak için hamle yaptığımda ayağıyla kapıyı sıkıştırdı ve kapıyı itekleyerek açtı."Miray konuşalım.Lütfen" dediğinde "Git" demiştim kırık ve titrek çıkan sesimle O ise çoktan içeri girdi ve kapıyı kapattı.Bu sefer gitmeyeceğini anlayınca ben bir atak yapıp kapıya yaklaştım ama kapıya geçip anahtarla kapıyı kilitledi. "Ne yapıyorsun" diye sorduğumda "Konuşalım" dedi.Ne konuşaktık ki ne kaldı bizden geriye.Neyi kurtarırdık ki artık. "Konuşulacak hiçbirşey yok artık ve bende seni dinlemeyeceğime göre çekil önümden" dedim."Hayır" dediğinde ona bakıyordum gerçekten ne saçmalıyordu "Ne saçmalıyorsun sen gerçekten seni dinleyeceğimi mi sanıyorsun 2 yıl sonra gelip bana konuşalım mı diyorsun tamam ne konuşalım söyle hadi mesela beni neden terkedip gittiğinden başlayalım istersen hah" dediğimde sağ tarafımda duran cam bibloyu yere fırlattım ve bağırmaya devam ettim."Niye.Gerçekten sadece merak ediyorum.Beni sevdiğini söylüyordun.Bana umutlar verip niye terkettin beni(!) " diye bağırdığımda göğsüne yumruk atmıştım şuan onu kırmak istiyordum paramparça etmek.Gözlerimden akan yaşı elimin tersiyle sildim."Niye Çünkü ben aptal gibi sana güveniyordum. Salaktım ben kendimden çok seviyordum seni değil mi Bunaldın sende bu yüzden ya da hiç sevmedin belki dimi ben senin hayatını paylaşacağın kadın değilim ya hani sen söylemiştin bunu da hatırlıyor musun? ".dediğimde Onunda gözleri dolmuştu. Neden acaba? "Özür dilerim.Gitmek zorundaydım" dediğinde. Gitmek zorundaymış "Asıl şimdi git seni görmek istemiyorum artık bendeki sen bitti anlıyor musun?"dediğimde sol gözünden düşen yaşı hızlıca sildi "Geç dimi?" dediğinde kafamı salladım "Geç". dediğimde bana sımsıkı sarıldı ittirmeye başladım ama çok güçlüydü "Bırak dokunma bana" dediğimde "Son kez" dedi.Ne sanmıştım ki zaten gidecekti tabi savaşmadan yenilgiyi kabullenip kaçacaktı yine belki bu sefer onu hayatım boyunca göremeyecektim.Kaçmak kolaydı tabi zor olan yüzleşmek değil mi?.Kokumu içine çektiğinde bende sarıldım kokusu bana huzur veren kokusu hala aynıydı. Yaklaşık 1.5 dakika sarıldıktan sonra geri çekildim.
Acının tarifi yoktu ya hani.Her ruh onu farklı şekilde telaffuz ederdi.Şimdi acınınne olduğunu gerçekten biliyordum.Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu.Acı,insanın yüreğini paralayan ve sırrını kimseye anlatmadan birlikte ölmesi gibi şeydi.Kollarda, başta vücutta en ufak güç bırakmayan, ona doğru bir adım atma cesaretini bile yok eden şeydi.
Evden yavaşca çıktığımda arkamdan gelen kırılma sesleriyle birlikte bir kez daha veda ettim ona.
İçim acıyordu.Ama neresi olduğunu tam olarak ben de bilmiyordum.Yerini belli edemiyordum."Sol yanım" diyemiyordum mesela.İçim işte.Her zerrem, her nefesim.İçim acıyordu, dayanamıyordum.Nasıl tarif edilir bilmiyordum.Hem tarif etmeye gerek var mıydı ki? Tarif ettiklerim değil,"İçi acıyan" anlardı ancak bunu.
Aslında bu kadar acı çekmemem gerekiyordu.Ama neden hayatı elinden alınmış biri gibi hissediyordum? Kaybetmiş biri gibi?Tek cümlede olsa yorumlarınızı bekliyorum. :) ve vot lamayı unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Neydi Engel Aşka
Chick-LitSarılmak istiyorum,sımsıkı sarılsın istiyorum kokusunu doyasıya koklamak.. Gitmesin istiyorum, bizim masalımız hiç bitmesin. Aramızda yaklaşık 10 santimlik mesafe varken bu sefer fısıldayarak söyledim 'gitme' gözlerime öyle baktı ki sanki çok kötü...