Bomboş gözlere etrafa bakarken,evet,Sinem için bara gelmiştim. Yürürken birkaç kişiye çarpıyor ters bakışlarımla onları delip yoluma öyle devam ediyordum. "kimse kimseyi sevmiyordu ama herkes herkesle samimiydi." Oldukça yapmacık bulduğum bu ortamdan topuklarımı kalçama vura vura kaçmaya can atıyordum doğrusu. Sinemleri görünce o tarafa doğru ilerledim. Yanında iki adam vardı. yüzlerini tam seçemedim ama birisi pek alakadar değildi. Yanlarına geldim. Sinemin beni görünce gözlerinin ışıldadığını gördüm. "mükemmel olmuşsun. " sarıldı. Tabi ki abartıyordu. Sıradan giyinmiştim. Gülümsedim. "işte Gece." Dedi sevgili yapmaya çalıştığını tahmin ettiğim çocuğa dönerek."merhaba Gece. " sesi tok ve kalındı. Uzun boyu,siyaha yakın gözleriyle uyuşuyordu. Gülümseyip kafamla selam verdim ben de. "Gece işte bahsettiğim arkadaşım. Mert." "evet tabi. Memnun oldum." Dedim ve etrafa bakmaya devam ettim. Mert ismini bilmediğim kişiyi göstererek "Bu da Korhan. Kuzenim." Dedi. Baktım. Umursamaz bir tavırla Mert'e baktı. "biz içecek alıp geliyoruz." Dedi Sinem ve Mertle gülüşerek barmenin yanına gittiler. Yan profilimde bir bakış hissedince ben de karşılık verdim. Adının Korhan olduğunu öğrendiğim çocuk bana bakıyordu. Yalnız bir an gözlerimi gözlerinden çekemediğimi hissettim. Yeşil gözlerinde koyu çizgiler vardı ve çok hayır çok çok güzeldi. "Gece." Dedi tok ve kalın sesiyle. "güzel isim." Tüm bunları söylerken mimik kıpırdamıyordu. "teşekkür ederim. Seninki de fena değil." Dedim gözleriyle temasımı kesemeden. Allah'ım bu neydi böyle? Gözleri hem mavi hem yeşil okyanus gibiydi. Sanki hiç beklemediğim bir anda arkamdan biri beni ona itmişti. Zehir ve şifayı içinde taşıyan bir yeşildi sanki.Toparlayıp bakışımı çevirdim. Fazla konuşmadı.ama tüm gece bir şekilde birbirimize baktığımızı biliyordum. Aslında o gece kabus gibiydi. Mert ve Sinem'in sevgili tavırları,içkiler,absürt danslar...Nihayet sonuna geldiğimizde barın kapısının önündeyken içtiğim fazla içkinin etkilerini de baş dönmesi,bulanıklık gibi görmeye başlayıp ama asla kimseye çaktırmamaya çalışırken "Ben Sinem'i bırakayım. Sen de Gece'yi bırak." Diyen bir adet Mert ile karşılaştım. "Yok gerek yok ben giderim."dediğimde lafımı balla falan değil bildiğiniz urfa isotu gibi kesen canım sazan arkadaşım "olmaz evin uzak.bıraksın." diye itiraz etti. "tamam gidin siz. "dediğinde bakışlarımı Korhan'a çevirdim. Bana bakmıyordu. Hiç kimsenin anlayamayacağını düşündüğüm küçük bir sarsılma geçirip düşecekken Korhan kolumdan tutup beni kurtardı diyebilirdim. Şaşırmıştım ama renk vermedim. Sinemle Mert gittikten sonra arabaya bindik. Kabul ediyorum. Fazla içmiştim. Ama uzun zamandır sarhoş olmuyordum. Ama tabi yeri değildi. Korhan çok hızlı kullanıyordu arabayı. "yavaşlasana . "dedim. "korktun mu?" dedi sesindeki buzları koruyarak. "ne korkucam " diye kafa tuttum. "güzel. Şimdi evini tarif et dansçı." "evim..." "tabelalara baktım. Evim nerdeydi ya? "şurda." Dedim alakasız bir yeri göstererek. "bir evini unutman eksikti? Kaldıramayacaksan ne diye o kadar içiyorsun?" "sana ne be. Durdur ben giderim." Durmadı. Tepki de vermedi. "sen beni duymuyor musun? Durdur diyorum aa!" "tamam sus. " sesi aynıydı. Bu adamın sesi hep aynı mıdır? "durdur." Yeşil gözleri gözlerimi bulduğunda yılan zehirli dilini göz bebeklerime sürtüyor sandım."tamam Gece. Sus şimdi güzel dansçı." "sensin güzel." Dudakları hafif kıvrıldı. Ya da ben öyle sandım. "biliyorum." Dedi sesinde eğlendiğini belli eden bir tınıyla. Yol uzun sürdü,gözlerim kapandı ve rüyaların kollarına doğru ağır ağır yürüdüm. Arabanın durduğunu hissettim. Biri kapımı açtı ve beni kucakladı. O kadar hafif bir şey taşıyormuş gibi rahatça taşıyordu ki neredeyse beni hissetmiyordu diyebilirdim. Mükemmel bir çağrıya kulak verirmiş gibi kokusuna tepki veremeden edemedim doğrusu. Acı çikolata kokusu vardı. acı çikolatayı bilirsiniz. Acıdır ama zevk verir. Ayrılmak istemezsiniz. Korhan da böyle miydi? Kafamı boynuna gömdüğümde kasıldığını hissettim. Şuan yaptıklarımı ben yönetmiyordum. Ben değildim. Ya da bendim. Ama fazlaca bendim . bilmiyorum. Beni yumuşak bir yatağa uzandırdığında o gibi kokan yastığına sarıldım. Ayakkabılarımı çıkardı. Bana kısa bir bakış attığını hissettim."bela oldun." Dedi sesindeki anlayamadığım bir tonla. Yavaşça doğrulttu ve üstümü çıkardı. Tişörtü çıkarırken gözlerimi açıp baktım.gözlerime bakıyordu. Yutkunduğunu hissettim ya da hayalden ibaretti. Odasına ay ışığı renginde sokak lambası vuruyordu. Yüzünün bir tarafı karanlıkla kucaklaşırken bir tarafı aydınlıktı. Bu adamdaki farklılığı anlamıştım. Hem karanlığı hem de aydınlığı içinde taşıyordu. Elim sakallarına gitti. Çok güzeldi yüzü. Kasıldığını hissettim. Üstüme başka bir tişört geçirdiğinde parmak uçlarım sakallarına sürtünerek ondan ayrıldı. Göz kapaklarımın üstüne fil oturmuştu sanki. Kapanıyordu ve ben kapanmaması için o fille savaşıyordum. Pantolonumu da çıkardıktan sonra beni dizlerime kadar saklayan tişörtle kalmıştım yorganı üstüme örttü. Yastığa sarılmaya devam ettim. Uykunun karanlık kollarına kendimi bırakmadan önce bir şey duydum. Anlamakta zorlanıyordum ama duyduğuma emindim. "Ona nasıl bu kadar çok benzeyebilirsin?" kime? bana mı demişti? Kime benziyordum? Bütün bunları düşünecek gücü kendimde bulamayınca uykuya bıraktım kendimi. Beni karanlığın sarmasını beklerken bu adamın gezegenleri kuşatmaya başlamıştı zihnimi.
Zihnim?
Gardını almadın mı?
�
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kafes
Teen FictionKızın uzun siyah saçları uçurumun kenarında rüzgarla eserken denize bakıyordu. İstemiyordu. Yaşamak istemiyordu. Bu olanlar nasıl olmuştu? Bu ana nasıl gelmişti? Yaşadığı her an onun ölümüydü. Yaşadıkları onu ölüme getirmişti. Arkasından bir ses duy...