Şakaklarımdaki savaş beni uyandırdığında ağrıyla kaşlarımı çattım.gözlerimi kapatıp bu baş ağrısına küfürler yağdırırken içimden,dün gece ne olduğunu hatırlamaya çalışıyordum. Gözümü açtım. Siyah duvarları,geniş denizi gören camı,kıyafetlerin,ayakkabıların içinde olduğunu tahmin ettiğim bir odası olan bir odada ve gri geniş bir yatağın üstündeydim. İrkilerek kalktığımda üstümde tişörtü görünce de şok olmuştum. Tam o sırada kapı açılınca yeşil gözlerle buluşan gözlerimi takip eden kalbim deli gibi çarpmaya başlamıştı. "ne bakıyorsun öyle ördek gibi?" yüzümü buruşturdum. "Ördek mi?" "güzel aklından neler geçiyorsa unut. Hiçbiri olmadı. Şimdi gel de kulaklarımızı sağır etmeden aç karnını doyur." "sen ne kibarsın öyle?" tepki vermeden aşağı indi. Gözlerimi devirdim. Onu takip edip aşağı indiğimde üstünün olmadığını anladım.karnımdaki ve kalbimdeki garip tepkilerle boğuşurken kaslarını izlemeye devam ediyordum. "beni gözünle becerdin,dansçı." Bakışımı hemen çevirdim. "hiçte bile." Masaya oturduğumuzda bana bakmıyordu. Telefonuyla ilgileniyordu. Aslında bakmak istemiyor gibiydi. Her nedense bu sol yanımda bir ağrıya sebep olmuştu. Çirkin falan mıydım? Kes saçmalamayı der gibi düşüncelerimi bir yana savurdum, çok az bir şeyler yemekle meşgul oldum. "Kuş kadar mı yersin hep?" ne? İzlemiş miydi? Bir şey demedim.kendi tabağımı falan toplayıp kaldırdım."teşekkür ederim. Gerçekten çok sağ ol. Dün için ve şimdi için." Dedim tek seferde pek de bakmayarak. O tam tersi tüm bakışlarıyla bendeydi. "sorun yok." "üstümü değiştireyim." Diyip odaya doğru çıktığımda bakışlarını sırtımda hissediyordum. Üst kata geldiğimde bir an odayı şaşırdım. Sallayarak bir odaya girdiğimde kadın eşyaları görmeyi beklemiyordum. Gözüm bir fotoğrafa takıldı. Lanet miyop tam görmemi engellerken benim gibi gür uzun saçları esmer bir kız ve Korhan vardı resimde. Korhan' a dikkatle baktım. Gülümsüyordu. Kız kollarıyla boynuna dolanmıştı ve yanağından öpüyordu. Bu karnımda bir şeylerin kasılmasına sebep olurken irkileceğim bir şey oldu. Korhan kolumdan sertçe tutup beni odadan çıkardı ve kapıya sertçe yasladı. Kaşlarımı sırtımın acısıyla çattığımda gözlerim kısa bir süreliğine kapandı. Tekrar açılıp zehir yeşilini bulduğunda kaşlarım bu kez sinirle çatıldı. Korhan.. suratında kızgın bir demirden daha yakıcı bir ifade vardı. kaşları çatılmıştı dişlerini sıktığını yüzündeki kemiklerin belirginleşmesinden anlayabiliyordum. Kolumu çok sıkıyordu. "senin orda ne işin var!!" diye bağırdığında alnında belirginleşen damarına baktım. Sonra daha sert bi ifadeyle gözlerine döndüm "odaları karıştırdım! Ne işim olabilir!" kolumu çektiğimde tuttuğu yerin kızardığını fark ettim. Karıncalanmıştı. O kadar iğrenç bir duruma düşmüştüm ki Korhan'ı itip diğer odaya gittim hemen giyindim ve aşağı indim. Hiçbir şey demiyordu. Ortalıklarda da yoktu. Evden çıkıp ilerlediğimde ağlamak isteğiyle dolduğumu fark ettim. Saçmalama ! dedim içimden. O kim ki ağlayacaksın! Asla ağlamayacaksın! Taksiyle eve geldiğimde telefonumu şarja taktım. Kapanmıştı ama kimse aramamıştı zaten. Merak edenim hiç olmamıştı sanki. Müthiş bir yalnızlıktan doğmuştum ve karanlık beni evlat edinmişti. İnsanlardan bir şeyler beklememeyi tamamen öğrendiğimde,yalnızlık ve karanlıktan oluşan ailemi tamamen seveceğimi biliyordum. O günü bekliyordum. Yatağıma uzanıp gözlerimi kapattığımda yorgunluğum uyku kılığına girip zihnimi ele geçirdi.
Kendimi arabada annemle babamı izleyen 3 yaşımdaki kız çocuğuna bakarken bulduğumda bakışlarım etrafı taradı. Yoldaydık. Babam arabayı kullanıyordu ve annemle tartışıyorlardı. Babam parayı sıkıntı ediyor çalışmadığı halde annemin çalışmasını yetersiz bulup sürekli bağırıyordu. Arkalarındaki küçük kızın farkında değillerdi. Gözleri dolu dolu onları izleyen küçük kızı gördüğümde elini tuttum. Bana bakmıyordu."Para yetmiyor. Yetmeyecek anlamıyor musun sen be ! yetmiyor! " "ne yetmiyor Sinan! İflas falan etmedik sadece bir iş kuracağız ekstra bu kadar niye abartıyorsun ! neden gözün doymuyor senin?" susun diye bağırmak istedim. Babamın kafasını direksiyona çarpmak istedim. Arkada küçücük bir kız bunları yaşıyordu. Babam annemin saçından tuttuğunda benimle birlikte minik bir bedenin de gözlerini kapattığını hissettim. Ve işte o an! Araba kontrolünü kaybeden babam yüzünden yuvarlanmıştık ve sürüklenmiştik. Denize döküldüğümüzde gözlerim açıldı. Küçük kız da açmıştı. Boğuluyorduk. Daha kötüsü annem arabada yoktu. Küçük kıza sarıldığımda onu kollarımdan alan insanlara engel olmadım. Onu ve babamı aldılar. Annem? O nerdeydi? O yoktu? Yüzeye çıktığımda annesi elinden alınmış bir kız çocuğunun acı dolu bakışlarıyla karşılaştım. Uzaydan daha boştu. Öylesine hiç. Hiçmiş gibi.
Gözlerimi açtığımda çok terlemiştim ve nefes nefeseydim. Yine aynı kabustu. Doğrulup nefesimi düzeltmeye çalışırken yatağın başına yaslandım. Dizlerimi kendime çektim etrafa boş gözlerle bakarken. Gözlerimden akan yaşlara engel olmadım. Sessizce ama avaz avaz,hiçliği hıçkırarak ağlamaya başladığımda kendimi durduramadım. Bir süre ağladım,sonra boş gözlerimi bir yere dikip öylece durdum ve sonra da zaten ölmüş bir ruha kafes olan bedenimi kaldırıp banyoya girdim. Çıplak bedenime su tüm gerçekliğiyle vururken öylece durmuş bakıyordum. Annesi elinden alınmış bir kız çocuğu içimde ağıtlar yakarken,terk edilmiş kilisede umut adına yanan tek mumumun da sönmesine az kalmıştı. İçim tüm acılara yuvaydı sanki. Cami avlusunda bırakılan bebek,terk edilen insanlar,gidenler... ama en çok annesi elinden alınanlar. Zihnimdeki cam kırıklarıyla oynamaya devam ettim. Kanasın. Kafam daha çok kanasın.. kan kaybı sebep olurdu da düşüncelerimden ölürdüm belki.
Yaşadıklarımdan öldürün beni...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kafes
Teen FictionKızın uzun siyah saçları uçurumun kenarında rüzgarla eserken denize bakıyordu. İstemiyordu. Yaşamak istemiyordu. Bu olanlar nasıl olmuştu? Bu ana nasıl gelmişti? Yaşadığı her an onun ölümüydü. Yaşadıkları onu ölüme getirmişti. Arkasından bir ses duy...