Son sınıf öğrencilerinin dersleri daha ağır olmasına karşın daha serbesttiler. Kılık kıyafet konusunda, davranışlar konusunda. Okul içinde güç kullanmak yasak olmasına karşın son sınıflar olgunlaşmış olan güçlerini sergileme gereği duydukları için belli başlı saatler onlar için düzenlenirdi.
Jase, gibi askerler güçleri konusunda sorun yaşamazlardı. O bir komutandı en nihayetinde. Bu yüzden bir sorun çıkmadan rahatlıkla kendilerini kontrol edebilirlerdi ama Janet gibi yarı tanrılar bunda sıkıntı çekiyorlardı.
Melekler ve Tanrılar, hemen her konuda mükemmel bir kontrole sahiptiler ancak yarı tanrılar, periler ve cinler bu konu da zorlanıyorlardı. Janet, belli bir süre içinde suya dönüşmeli ya da suyun yakınında bulunmalıydı.
Janet, derin bir nefes aldı ve gülümsedi. Yeterince odaklandığında yapabileceği şeyler olduğunu biliyordu. Sadece su onun kontrolü içinde değildi. Sıvı olan her şey öyleydi ama su gerçek yeteneğini gösterebiliyordu. Bir keresinde toprağın derinlerinden kaynak suyu çıkarmayı başarmıştı.
Odaklandı ve ağaca doğru bir bakış attı. Bitkiler içindeki öz suları ve topraktan aldıkları minerallerle çok zengin bir sıvı rezerviydi. Bir süredir onların içindekini çekerek kendi suyunu yaratmaya çalışıyordu. Bu şekilde zor durumda kaldığında kendini korumak ya da savaşmak için yeterli malzemeye sahip olabilecekti.
Bir keresinde teyzesi Maura’ ın ağaçtaki suyu tamamen çektiğini ve onunla çeliği ikiye böldüğünü görmüştü. Bir tanrının çocuğu olarak Janet, bir periden daha güçlüydü ama dengesiz bir güze sahipti.
Babasının şarap tanrısı olması nedeniyle Baküsler, (Dyanisos’ un aşkıyla delirmiş olan kadın) babası için kutlama yaptıkları her seferinde güç içinde tutamayacağı kadar büyür ve Janet, sarhoş olurdu. Bir keresinde bu yüzden bütün okulu su basmıştı. Çünkü Janet’ in gücü okul vanalarını patlatmıştı.
Janet, kaşlarını çattı ve tüm gücüyle ağaca odaklandı. Elini kaldırdı ve sert kabuğun altındaki suyu kendine çekmeye başladı. Ağacın yaprakları olmayan bir rüzgârın etkisiyle sarsıldı. Ufak damlalar yere düştü. En sonunda da tüm bir su ağaçtan çıktı. Ağaç kurudu ve öldü.
Su, Janet’ in etrafında döndü ve ona başarısını gösterdi. Janet, gülümsedi ve tam o anda büyük bir ışık dalgası gözlerini kör etti. Su, kontrolünden çıktı ve yere döküldü.
Janet, ışık sönünce dönüp arkasına baktı. Meleklerin olduğu bir bölümde gülüşmeler vardı. Rin, ışığı etrafında döndürüyor ve onunla oyun oynuyordu. Son derece kontrollü ve zarif görünüyordu.
Melekler, gülüyor ve şakalaşıyordu. Jase’ in de içinde bulunduğu elit bir gruptu bu. Rin, ışıkla oyunlar yaratırken daha çok gülüşüyorlardı. Janet, derin bir nefes aldı ve yere dökülen suyuna baktı. Bir haftalık çalışmanın sonucu toprağa gitmişti. Üstelik yalnızca birkaç saniye içindi bu başarı. Koca bir ağaç birkaç saniyelik bir şey için ölmüştü.
Janet, tekrar odaklamaya çalıştı. Ağacın toprağa dökülen mineralli suyunu toparlamaya çalıştı ama Rin’ in ışığı tüm dikkatini dağıtıyordu. Şimdi bembeyaz kanatlarını iki yana açmış güzelliğiyle herkesi büyülemeye uğraşıyordu.
Janet, öfkeli bir şekilde ona bir bakış attı ama sonra arkasını döndü. Meleklerin içinde yalnızca Jase, kahkaha krizine girmemiş görünüyordu. O da nadiren gülerdi zaten. Janet, başını iki yana salladı. İçinden gelen öfke selini tekrar içeri attı. Rin, baş meleklerden birinin kızıydı ve son derece popülerdi. Janet, ona karşı koysa bile Jase dâhil herkes onu tutacaktı hiç şüphesiz.
Suni, yanına geldi ve ona gülümsedi. “Ben senin başardığını gördüm” dedi nazikçe. “Önemli değil. Bir kez yaptın. Bir daha yaparsın.”
Janet, başını iki yana salladı ve uğraşmayı bıraktı. “Hayır” dedi. “Birkaç dakikalık başarı için yüzyıllık bir ağacı daha öldürmem” dedi. Ardından ağaca yürüdü ve ellerini kuru kabuğuna koydu. “Çok üzgünüm” diye fısıldadı. Güç tekrar içinde patladı.
Arkasındaki insanların sesleri kesildi aniden. Ancak Janet, bunu önemsemedi. Odağında ağaç vardı. Annesi pek çok kez bu şekilde bitkileri canlandırmıştı. ‘Ama bir onları öldürdük anneciğim’ demişti Janet. ‘İçindeki tüm suyu çektik. Ölmüş olması gerekmez mi?’
Annesi, nazikçe onun yüzünü okşamış ve ufak bir yıldız çiçeğine uzanmıştı. Annesinin az önce kuruttuğu çiçeklerden biriydi. Annesi, ona dokunduğu nezaketle çiçeğe dokunmuş ve çiçek aynı anda kuruyan yapraklarını kaldırıp yükseltmişti. ‘Biz suyuz, Janet’ demişti. ‘Su hayatta kalmanın temel gereksinimidir. Su öldürür ve aynı zamanda canlandırır da’
Janet, toprağa odakladı gücünü. Bugün kaynak sularında o kadar zaman geçirmişti ki artık her bir bedeni hissediyor her bir ter zerresini dahi kendi suyu gibi kabul ediyordu.
“Tanrım onu canlandırıyor” dedi bir öğrenci.
Öğretmenleri Bayan Russel, “Bu bir mucize” diye fısıldadı.
Herkesten bir ses yükselmeye başlamıştı. Ancak Janet, onları önemsemedi. Parmak uçlarının ağacın sertliğini hissetmesini istiyordu. Elleri karıncalanıyordu ama önemsemedi ve gücü içinden çıkıp dışarı aktı.
“Janet”
Janet, gözlerini açtı ve yaslandığı ağaca baktı. Bin yıllık ağaç eskisinden daha da güçlü ve güzel bir şekilde dimdik duruyordu. Yaprakları sağlıklı bir yeşildi ve mevsimi olmamasına karşın elma vermişti. Janet, şaşkınlıkla ve gülümseyerek ağaca baktı.
Belki de gerçekten yaşamdır, diye düşündü.
Sonra duyduğu sesi hatırladı ve ani bir hareketle döndü. Adını söyleyen kişinin Jase, olduğuna emindi. Onun sesini kafasının içinde duymuştu. Melekler, dimdik bir şekilde ona bakıyorlardı. Rin, halinden hiç de mutlu görünmüyordu. Diğerlerinde şaşkınlık ve umursamazlık biraz da haset var gibiydi. Ancak Jase, ona bakmıyordu.
Erkek başını başka bir yöne çevirmişti ve düşünceli bir şekilde hatta biraz da sıkılmış bir şekilde gökyüzüne bakıyordu. Janet’ in hayal kırıklığı büyüdü. İkinci büyük başarısı tüm rengini kaybetti.
Jase ve o ayrılmışlardı. Jase, Rin ile gayet mutlu görünüyordu. Janet, onu unutmuştu. Neden hala saçma şeyler düşünüyordu ki? O, Jase’ di. Lucifer’ ın oğluydu. Cehennem ordularına komutanlık yapmıştı. Janet, annesini bile koruyamayan bir piçti. Babasını tanımıyordu ve içmediği bir şarap için bile sarhoş oluyordu.
Bu okulda onun gibi su perileri ve yarı tanrılar çoktu. Rin gibi ışık melekleriyse yok denecek kadar azdılar.
Suni, ona koşup sıkıca sarıldı. “İşte bu gerçek bir başarıydı” dedi gülümseyerek. “O ağaca ne yaptığının farkında mısın? Bir ölüyü dirilttin!”
Genç kız, hafifçe gülümsedi. Ardından tekrar ağaca döndü. Kimsenin inkâr edemeyeceği kadar büyük bir başarıydı bu belki de. Belki de kendini annesinin de dediği gibi küçümsüyordu. Tekrar Rin’ e baktı.
Hayır, küçümsemiyordu. Aslında tam da olması gerektiği yerdeydi. Hiçbir yerde…
Janet, arkasını döndü ve oradan uzaklaşmaya başladı. Annesini özlüyordu. Belki de teyzesi ile görüşebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrılar Okulu #1
FantasySıcak sular fokurduyordu. Sıradan bir insanın ya da bir meleğin giremeyeceği kadar sıcaklardı. Ancak Janet yarı tanrıçaydı. "Ah Tanrım" diye mırıldandı zevkle. Gözlerini kapadı. "Bu şekilde bakınca zevkten kendini kaybettiğin zamanı hatırlıyorum" de...