“Bunu yaptığına inanamıyorum. Aferin sana tatlım. Bunu göldekilere anlattığımda çok heyecanlanacaklardır. Bugüne kadar hiçbir su perisi devasa bir ağacı yeniden canlandıramamıştı.”
Janet, teyzesi konuşmaya devam ederken susmuş sadece onun sesini dinliyordu. Teyzesi her zaman çok konuşurdu ve bunu hiç durmadan yapabilirdi. Özellikle de heyecanlandığında. Annesi ise tam tersiydi. O susup dinlemeyi severdi.
Janet, teyzesinin konuşmasından memnundu. Onun sesini duymak kendini iyi hissettirmişti. Derin bir nefes aldı. Altındaki telepat uyarırcasına titredi. Bunlar okulun iletişim ağını sağlayan küçük canlılardı. Janet, nazikçe okşadı yaratığı ve yaratık tekrar sakinleşti.
“Ama sen iyisin değil mi? Yani bu muazzam bir güç demektir. Belki de öğretmenlerin bir iki gün dinlenmene izin verirler ha?”
Janet, kendini konuşmaya odakladı tekrar. “Hayır” dedi sakince. “Gerek yok ben çok iyiyim. Sadece son zamanlarda biraz sarsağım. Baküs zamanı yaklaştığı için olmalı.”
Aniden öfkeli sesler topluluğu sardı odayı ve telepat gücünün zorlanmasından dolayı sarsıldı.
Su perilerinin öfkeli homurtularını duymuştu Janet. Hepsi babasından nefret ediyordu. Ancak bunun ne önemi vardı ki? Dyanisos, bunları önemsemezdi. Kendi dışında hiçbir şeyi önemsemezdi o. Janet, teşekkür etti ve odadan çıktı.
Teyzesini seviyordu ama o her seferinde kendisinin su perisi olduğunu iddia ettikçe Janet, nasıl bir ucube olduğunu hatırlıyordu. O bir Yarı Tanrı’ idi.
Janet, onu koridorda bekleyen Suni’ nin yanına gitti. “Teyzenle görüştün mü?”
Janet başını salladı. “Her zaman ki gibi son derece sağlıklı ve zindeydi.”
Suni, onun ne demek istediğini anlamıştı ve birlikte temel zihin kontrolüne giderken yol boyunca kıkırdadı.
Aslında temel zihin kontrolü adındaki bir ilizyondan başka bir şey değildi. Melekler dışında, hayır, sadece şeytanlar bir başkasının zihnini işgal edebilir ve onun zihnini kontrol edebilirdi. İblisler ve cinlerde buna dâhildi.
Suni, bir cin olduğu için bu dersi alıyordu. Janet ise boş derse ihtiyaç duyduğu için alıyordu. Derse herkes gelirdi ama ders sadece sınıfın yarısıyla işlenirdi. Jase’ de o sınıftaydı. Aslında Janet ile her dersleri aynıydı. Ancak onun zihin kontrolüne ihtiyacı yoktu. O, zaten bunu rahatlıkla yapabiliyordu.
Janet, dudaklarını büzerek sınıfa girdi. Çantasındaki ufak bir kitabı çıkarıp gülümseyerek Suni’ ye gösterdi. “Bunu kütüphaneden yeni aldım” dedi. “Auralarla ilgili bir şey. Çok ilginçtir diye düşünüyorum ama kütüphaneci onu bana sadece iki gün için verdi. Daha sonra benim için gidip bu kitabı alır mısın? Bitirmek istiyorum da.”
Suni, başını salladı. “İki günü geçir ve bana gel hallederiz”
Janet, gülümseyerek arka sıralardan birine geçti. Suni’ de ön sıraya oturdu. Janet, gibi bu derse gerek görmeyenler daima arkada otururlardı. Bazı perilerin bu derse ihtiyacı yoktu sonuçta ve bazı şeytanların. Aslında Janet, yedi şeytan- Jase’ de buna dâhildi- arasında tek yarı tanrıydı.
Genç kız, en dibe geçti ve arkasına yaslanıp kitabını eline aldı. Bacak bacak üstüne atarak kitabı bacağına dayadı. Yan tarafındaki sıralardan ders boyunca sesler yükseleceğini biliyordu. Onlar, zihin kontrolünü becermeye çalışanlarla dalga geçecek ya da güleceklerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrılar Okulu #1
FantasySıcak sular fokurduyordu. Sıradan bir insanın ya da bir meleğin giremeyeceği kadar sıcaklardı. Ancak Janet yarı tanrıçaydı. "Ah Tanrım" diye mırıldandı zevkle. Gözlerini kapadı. "Bu şekilde bakınca zevkten kendini kaybettiğin zamanı hatırlıyorum" de...