Gitara uzun zamandır ara vermiştim. Arada sırada çalıyordum zevk için ama ben gitar çalarken aileme maddi yönden de katkı yapmak istiyordum. Okuldan dolayı maalesef bu mümkün değildi. Pazar günüydü. Gamze ve ben kahvaltı yaparken danışmadan beni çağırdılar. Sebebini bilmiyordum. Gidince öğrendim. Annem aramıştı! Hemen telefonu aldım:
"Anneciğim nasılsın?"
"Kızım benim, çok iyiyim sağ ol. Asıl sen nasılsın?" dedi sevinçli bir şekilde. Ben de aynı şekilde cevap verdim.
"Çok sağ ol anneciğim. Burada çok iyiyim. Bir sıkıntım yok."
" Çok şükür... Ben de seni bir müjdeli haber için aramıştım."
" Hayrola?"
" Maaşıma zam geldi."
O sırada sevinçten havalara uçtum resmen.
"Ciddi misin? Ay anneciğim! Çok güzel bir haber bu! Ne kadar peki?"
"200 lira canım. Artık 1000 lira oldu aylık gelirimiz. Allah'ıma bin kere şükürler olsun..."
"Anne harika bir durum bu! Tuğra'ya verir misin telefonu?"
"Tabi canım."
Telefonda çıkan hışırtı sesi kulağımı tırmalamış olsa da Tuğra'nın "Alo!" sesini duyunca unuttum.
Ablacığım, ne yapıyorsun? Tuğra'm benim derslerine çalışıyor musun?" diye konuştum ahenkle ve zevkle.
"Evet abla. Biliyor musun, öğretmenim ben sınavdan 100 aldım diye bana çikolata aldı."
"Afferim benim kardeşime! Derslerine çalışmayı hiç ihmal etme tamam mı ablacığım?"
"Tamam Yeşim ablam." dedi masumca.
O masumluğunun içine tereyağı bal sürüp yemek istiyordum. Tuğra telefonu anneme verince yine annemin sesini duydum:
"Hadi Yeşim, başka bir şey diyor musun kızım?"
"Yok anneciğim. Kendine iyi bak. Tuğra'yı da öp benim yerime."
"Tamam kızım, hadi güle güle..."
Telefonu danışmaya bıraktıktan sonra kafeteryaya döndüm. Gamze kahvaltısını yapmaya devam ediyordu. Onun sağındaki sandalyeyi çekip oturdum ve ben de kahvaltımı yapmaya devam ettim.
"Ne oldu? Niye çağırdılar?" diye sordu Gamze.
"Annem aramış."
"Hayrola bir sorun mu var?"
"Yok çok şükür. Her şey yolunda." dedim gülümseyerek.
"İnşallah da hep öyle gider." dedi Gamze.
"İnşallah." dedim ve kahvaltımı yapmaya devam ettim.
Kahvaltıdan sonra bahçeye çıktık. Bahçede diğer arkadaşlarımızdan biri olan Berat'ı gördük. Yanlış anlaşılmasın, o bir kız. Ailesinin neden ona daha çok erkeklere verilen bir ismi koyduğunu bilmiyoruz. Bilmek istiyoruz ama belki kırılabilir diye sormuyoruz. Kumral, hafif dalgalı saçları, orta boylu, zayıf, biraz şen bir kız. Çok geçmeden bizi gördü. Oturduğumuzun bankın yanına geldi.
"Oturabilir miyim?"
"Tabi." dedim.
Yanımıza oturdu. Derin bir nefes aldı ve "Eee, daha daha nasılsınız?" diye sordu. Bu onun tarzıydı. Şımarık değildi ama şen şakraktı. Bir de bazı soğuk esprileri vardı ama iyi bir kızdı. Bazen böyle konu açmak için "Daha daha nasılsınız?" diye muzipçe sorardı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
HIRÇIN GOSBATAR
ChickLit"Aileniz ve aşkınız İçin her şeyi göze alabilir miydiniz?" Yeşim, Ankara'nın orta halli insanları bulunan bölgesi Etimesgut'ta sıradan bir şekilde hayatını sürdürürken, lisede burslu olarak Ankara'nın en sosyete bölgesi Çankaya'daki bir koleje geç...