10. BÖLÜM

39 8 15
                                    



   Bir süre hiçbir şey konuşulmadan yürüdük Kızılay'ın sonsuza uzayan oynak kaldırımlarında. Gözlerinin içine bakmaya çekiniyordum. Siyah, dümdüz, uzun saçlarım belimde öylece şelale misali akıyordu. Onun ise saçlarının önü yukarı kıvrılmıştı. Kirpi gibi değildi. Bugüne dek hiç jöle kullandığını görmemiştim. Çoğunlukla vaks sürer veya fön vururdu. Bunca ayrıntıya ne ara dikkat ettiğimi hatırlamıyorum. Muhtemelen bir gün onun deryalarına dalmışken, her damlasını ezberlemeye çalışmışımdır...

Adımlarımız aynı değildi ama ikimiz de hızlı yürüyen insanlardık. Ağır çekim değildik. Onun yanındaydım ama görünmeyen bir duvar vardı aramızda. Samimi olamıyorduk. Ben ondan çekiniyordum, o benden. Bir anda durdurdu beni kolumdan tutarak.

"Şu kafede biraz oturalım mı? Sadece 15 dakika..."

"Peki..." –Yine uykusuzluktan dolayı özel gücüm yani Hırçın Gosbatarlık gücümü kullanamıyordum.-

Kafeden içeri girdik ve masaya karşılıklı oturduk. Ona karşı mesafemi koruyordum. Kesinlikle yalakalık gibi pas verecek davranışlarda bulunmuyordum. Gerçi onun öyle birisi olmadığını biliyordum ama sonuçta ERKEKTİ. Bir erkeğe karşı her zaman araya biraz mesafe koymam gerektiğini annem bana öğretmişti. Bunun anlamı feminist falan olduğum değildi. Sadece bir erkeğe karşı kendimi basitleştirmiyordum. Onun karşısında dururken kollarımı göğsümde kavuşturup bir tür savunma imajı vermiştim.

Garson geldi ve ne sipariş edeceğimizi sordu. İkimiz de birer çay aldık.-Bütün muhabbetlerin bahane kaynağı çay...- Çaylar geldiğinde ilk muhabbeti ben başlattım.

"Bana biraz kendinden bahseder misin? Özellikle neden birkaç kere Etimesgut'da gördüğümü ve bugün yaptıklarının sebepleri ve aşamaları..." diye konuştum.

Sesli bir nefes alıp yere verdi ve konuşmaya başladı.

"Benim annem bir iş kadını. Babamla birlikte bir holding işletiyorlar. Maddi durumumuz çok iyi. Yalnız dayım için aynı şeyi söyleyemeyeceğim..." dedi.

"Dayın ne alaka?"

"Dayım çok zengin birisi değil. Aylık gelirleri 1200-1300 civarı. Anneme bu duruma bir el atmasını defalarca kez söyledim fakat beni dinlemedi. Ya Allah aşkına insan kardeşine karşı cimrilik yapar mı? Annem olduğu için saygı duyuyorum, sesimi çıkarmıyorum ama cidden para onun gözünü kör etmiş ve git gide egoistleşiyor. Vicdani duygularını kalbinin en ücra köşelerine atmış bir insan. Ben de babamdan dayıma yardım etmesini istedim ama ondan da bir yara gelmedi. Neymiş, annenin ailevi meselelerine biz burnumuzu sokamazmışız... Annem ailesi biziz, nasıl karışmayalım?! En sonda annemden ve babamdan ümidi kestim."

"Peki ne yaptın?"

"Holdingdeki benim payım olan aylık 5000 lira bütçenin 2000 lirasını dayımlara vermeye başladım. O gün de beni markette gördüğünde onlar için ev alışverişi yapıyordum."

"Peki bu yardımını ve aile içindeki bu olayını kimler biliyor benden başka?"

"Hiç kimse. Kimseye tam olarak güvenemedim."

"Peki bana niye bu kadar güveniyorsun? Sonuçta tam olarak tanımıyorsun beni."

"Senin kalbini seviyorum." Dediği an bahsettiği organım yerinden fırlayacak gibi oldu.

"Beni tanımadan nasıl kalbimi sevebilirsin?" diye mantıklı bir soru sordum. Çirkefleşeceğime mantıklı sorular sormayı tercih ettim.

"Yeşim, yengem bana senden bahsetmişti. Senin ne kadar namuslu ve iyi bir kız olduğundan bahsetti. Sizin de durumunuz pek iyi olmadığı halde yine de elinizdekinin bir kısmını verdiğinizi anlattı. Senin ne kadar harika bir kız olduğunu anlattı."

HIRÇIN GOSBATARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin