Oda'nın içine göz gezdirmeyi bırakarak sıkıntıyla iç çekerek kendimi yatağın üstüne attım."Güzel. Çok güzel. Ne yapıcaktım şimdi?" kafam'da o kadar çok soru işareti vardı ki hangisine cevap vericeğimi bilmiyordum. Biyolojik annem ve babam beni şuanda Ingiltere'de zannediyorlar ama yanılıyorlardı. "Peki senin orda olmadığın anlaşılırsa ne yapıcaksın?" Bu sesde nerden geliyordu? Ahh. Evet yine iç sesim! Buda en olur olmadık zamanlarda çıkıyordu sürekli. Ben kendimle yüksek bir şekilde kavga ederken kapım tıklandı ve sessizce aralandı. " Iıı birşey'e ihtiyacın var sanırım" bu bir soru değil'di. Muhtemelen kendimle kavga edişimi, o birşey'e ihtiyacım olduğuna yormuştu. "Ha? Ahh şey aslında sanırım bir havluya ihtiyacım var" Bunu birden söylemiş ve hiç düşünmemiş olucağım ki " Dolabın içende olması gerekiyor" dediğinde neye uğradığımı şaşırmıştım. Şaşkın halimi anlamış olucak ki gülümseyerek çıkmıştı. Aynı geldiği gibi sessizce gitmişti.
***
Banyo'da temel ihtiyaçlarımı giderdikden sonra merdivenlerden aşağı sessizce indim. Kapının önünde heyecanlı ve bir o kadar'da mutlu sesler işittiğim'de içimde bir heyecanlanma oldu ve birazda kalp ritmim artmıştı. Seslerin ikisi'de hiç yabancı gelmiyordu bana, aksine ikisinide tanıyordum. Merakla kapıya doğru yaklaşırken fiziksel özelliklerini benim tarafımdan yiyecek şeylere benzettilen çocukdu. Ahh ne kadar tatlı bir çocuk! Ne diyordum ben böyle? Bu çocukla karşılaşmamdan bu yana içimdeki o arsız ses filizlenmişti ve hızla büyümeye başlıyordu. Beni ilk fark eden annemdi yani üvey aslında üvey'de değildi ama ona ne diyeceğimi bilmiyordum ve hiç düşünmedim. Sanırım ona anne diyecektim...
Çünkü ben anne sevgisini on'da tatmıştım. Ve hiçbir zaman gerçek annemdeki şevkati onda görememiştim. Çünkü o benden çok diğer kardeşimle ilgilenir, boş bir anını yakaladığımda ise işlerini bahane ederek uzaklaşırdı benden. Bir kere onu oturma odasında yanlız otururken yakalamış ve oyun oynamak umuduyla odama çıkıp iki tane en sevdiğim bebeklerimi alıp koşarak onun yanına inmiştim. O kadar çok hızlıydım ki ayağım kayıp merdivenlerden aşağı kayarak inmiştim ama umursamadım çünkü annemle oyun oynuyacakdım. Bundan mükemmeli ne vardı? O yaştaki masum bir çocuk daha ne istiyebilirdi ki ? Yanına gittiğimde " Anne oyun oynalım mı? Bakk idi dane bebek dedir..." daha cümlemi tamamlama'dan beni omzumdan iterek " Git başımdan Simay seninle şimdi uğraşamam" diyerek sessizce ayağa kalkarak "salak bu kız" demişti. Hâlâ neden öyle dediğini anlamamıştım. Ama işte o an beni kocaman salonda -salak bu kız- dediğinde dayanamarak ağlamıştım. O kadar çok ağladım ki sesim hıçkırarak çıkarken boğazım alev yumağı şeklini almıştı âdeta işte o zaman anlamıştım onların gözünde hiç birşey'i ima etmediğimi. "Ayşe? Ayşe?" Adımı duyduğumda o acı yüklü maziden hemen kurtularak "Evet" dediğimde annem "Nereye daldın böyle. Sana sesleniyoruz" Sesleniyoruz! Ahh Tabi ya isimsiz çocuk. "Kusura bakmayın dalmışım biraz" diyerek tebessüm ettim ve durumu kurtarmıştım. İkinci annem "Bak seni kiminle tanıştırıcam. Bu karşında gördüğün yakışıklı çocuk ve ailesi benim en yakın aile dostumdur ve ailesiyle birlikde bura'da Forks'da yaşıyacak. Kasabanın hemen girişinde görmüşsündür zaten oradaki evleri" dediğinde tebessüm ederek elimi uzattım. Ellerimiz buluştuğun'da sanki nefesim kesildi ve o zaman kalbim'de birşeylerin kımıldadığını hissettim. Ya da bu zamana kadar hiç bir erkek sineğin elini dahi tutmadığım'dan yadırgamıştım. Ama içimde her ne oluyorsa mutlu olmama neden olmuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk ADIM
Teen FictionTANITIM Herşey ilk adımla başlar... Hayat bitmek bilmeyen,tükenmeyen her basamağın'da yeni engellerin,yeni umutların,yeni mutlulukların hayat bulduğu bir merdiven gibidir. Derler ya herşeyin ilki mutlaka olmalı. O işte benim için geç oldu. Herş...