Yine dayanamadım yb'yi bugün yayımladım. Heyecanlı yerde kestim diye bana küstüm diyen Öykü'ye selam olsun. :D
"I dont understand! Can you repeat please?" dedim. Bu şaşırmış bir benim her zaman yaptığı şeydi. "Beni öpeceksin." deyip öpücük attı. "Sapık mısın lan sen? O ne öyle yakalarsam muck muck gibi." dediğimde kahkaha attı.
"İyi düşün. Ben kaybedersem herkesin içinde karizmam gidecek. Beni top sanacaklar. Sen kaybedersen, beni öpeceksin." dedi ve dudaklarını işaret etti. Daha sonra göz kırpıp gitti.
"Dizilerdeki gönül eğlendirenlerden mi lan bu?" dedim kendi kendime. Ayvayı yemiştim. Kocakarı ansiklopedisindekiler (bir youtube kanalı) gibi boyna intikam alıyoruz. Elimi alnıma getirdim. Ve ofladım. Ne yapacağım ben?
Okuldan çıkma vaktimiz gelmişti. "Bir şey soracağım." dedi Aslı. "Sor biriciğim." dediğimde gülümsedi.
"Mert sana kölelik yapacaksa, acaba yanında değilken nasıl olacak bu iş?"
Dudağımı 'Bilmem.' anlamında büktüm."Sizde kalacak ne olacak?" dediğinde boğazıma tükürük kaçtı ve öksürmeye başladım. Aslı yavaşça sırtıma vuruyordu. Birkaç dakika ölümden döndüm.
"Can you repeat please?" "Tabii tekrar ederim ama ölme." dedi. "Kızım ölüp ölmemem bana mı bağlı?" dedim bende.
"Sizde kalacak diyorum." dedi. "Ben istesem bile babam izin verme..." "Bence izin verebilir." "Nasıl?" diye sordum hemen.
"İddiayı söylersen kabul eder bence." dedi ve cebimden telefonumu çıkardı. "Ay telefon kılıfın çok tatlı." dedi Aslı. Sonra hemen ciddileşti. Bu haline Buse ile kahkaha attık. "Ara çabuk babanı.
Dur ben ararım." dedi ve telefonumun şifresini bildikleri için direk şifreyi kendisi girerek rehberi açtı. Aslında parmak izi vardı ama istersek şifreyi de giriyorduk. "My Mother, My Brother, My Sister... Ay bu benim." dedi Aslı sevinçle. "Kıskandım." dedi Buse. "Seni de şey diye kaydetmiş, My Love. Öyle olsun Melis."
"Of. Ara babamı yoksa telefonuma zor bir şifre koyar bulana kadar beynini yakmış olurum." dedim. "Tamam. My Father değil mi? Anladık senin. Senin baban, kardeşin, annen..." "Aslı sus!" dedim. Başıyla masumca onayladı ve telefonu elime verdi. Ay, çalıyordu.
"Alo kızım." "Baba, naber?" dedim. "Naber diye başladığına göre birşey isteyeceksin." babam biliyor huyumu.
"Baba, ben bir arkadaşımla iddiaya girdim. Birgünlüğüne kölem olacak. Bunun içinde yanımda olması gerekiyor. Bizde... kalabilir mi? Erkek." dedim utanarak. "Kalabilir kızım." dedi. What?
"Teşekkür ederim baba. Sen Dünya'nın en iyi babasısın." "Tamam. Yağcılık modun açıldı senin yine." dedi babam. "Affettin mi beni?" dedim hemen. "Affettim. Ama bir daha olamayacak." "Tamam. Olmayacak. Söz."
"Hadi eve gel akşam oluyor." "Biz alışverişe gideceğiz." dedim kapatmadan. "Tamam. Ama geç kalma." dedi. "See you." "See you." dedi babam ve kapattı. Bu bizim klasik telefon kapatmamızın bir parçasıydı.
"Tamam. Kabul etti." "Duyduk ve ben şok ben iptal. Beynim error verdi!" dedi Aslı. "Bende anlamadım." dedim.
"Mert, bizde kalacaksın." dedim hemen kısa keserek. Eğer eve geç kalırsam babam beni kesecek yoksa.
"Neden?" dedi. Hiç canım sıkıldı o yüzden! "Acaba yanımda değilken nasıl kölem olacaksın. Sürekli evden mi geleceksin?" dedim bende.
"Kıyamazmış da bana." dedi pis pis sırıtarak. "Aman ne demezsin! Ben bekleyemem hemen olsun isterim." dedim. "Tamam be aman." "Alışverişe gidiyoruz." dedim hemen.
***
"Allahım bir sus!" diye bağırdı Mert. Şu an arabadaydık ve ben şarkı beğenmiyordum. "Ama güzel şarkı yok!" dedim. Ve telefonumu kablo ile teyipe bağladım. Zara Larsson- A'int my fault açtım. Yüksek sesle çalıyordu. Başımı sağa sola çeviriyordum. Ellerimi de bir aşağıya bir yukarıya sallıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gıcık Şey
Novela Juvenil"4 dakika." "3 dakika." "2 dakika." "1 dakika." "Hayır lanet olsun!" dedim kendi kendime. Pes etmemişti bu zamana kadar. Onu öpmem şart artık. Ne yapsam? Ölü taklidi? Hayır. Hastanlanma numarası? Bu da olmaz. Peki ya, "Sarımsak yedim öpüşemem." dese...