Küçük kardeşimin "Yelkenler foraa." sesiyle gözlerimi kırpıştırım. Eline aldığı oklavayla yatağına gemi, bana ise düşman muamelesi yapıyordu. Gözlerimi devirip geri uyumaya çalıştım. Ama ne mümkün! Kaan seni öldürmeyi aklına koymuştu bir kere. Nasıl uyuyabileceğini düşünürsün Gökçe?
Pes ederek yataktan fırladım. Ani hareketime Kaan sıçramıştı. "Hindistan cevizi aşkına. Ölü canlandı. Korkmayın prensesim, sizi en güzel şekilde koruyacağım."
Ablam bir prenses ben ise düşmandım. Oyunda bile şansım yaver gitmiyordu. Terk edilmiş ergen modunda mutfağa doğru ilerledim. Güzel bir kahvaltı kokusu beklerken yanık tost kokusu ciğerlerimi doldurdu. Hadi ama. Daha ne kadar kötü başlayabilirdim güne?
Sandalyeye oturmuş umutsuzca kahvaltı sofrasına bakarken Kaan'a seslendim.
"Prensesin kesinlikle en kısa zamanda tost yapmayı öğrenmeli."Kaan kokuya yüzünü buruşturarak yanıma geldi.
"Yeni prensesimi Gökçe ilan ediyorum."
Alnıma bir öpücük kondurup yeniden bağırmaya başladı.
"Yelkenler foraa."
Başımı sallayarak yüzümdeki tebessümü sildim. Bugün ablamın arkadaşları gelecekti. Aralarında yazarlığa adım atan, harika eserler çıkarmış kişilerde vardı. Onlarla oturup sohbet etmek için sabırsızlanıyordum. Annemle hazırladığımız plana göre alışveriş bendeydi. Ağzıma bir kaç salatalık atıp hazırlanmak üzere odama çıktım.
Kaan hala oyununu devam ettiriyordu. Benim yatağıma uzanmış ölü taklidi yapıyordu. Hızlıca yanına koştum.
"Ah, Prensim! Ne oldu size?"
Tek gözünü açıp fısıldamaya başladı.
"Prensi öpersen iyileşecekmiş. Öp abla öp."
Geri eski pozisyonunu alınca alnına düşen saçları okşadım. Yanağına bir öpücük kondurup geri çekildim. Kurt adam edasıyla kükreyip bana döndü.
"Teşekkür ederim prenses. Şimdi tuvalet molası vermem lazım. İzninizle."
"Estağfirullah."
"Abla estağfirullah ne! Prensessin sen. Ya sabır."
Küçük bir kahkaha atıp dolabıma yöneldim. Beyaz dar paça pantolonumla üzerine kırmızı bir gömlek giydim. Saçlarımıda dağınık bir topuz yapıverdim. Alt tarafı markete gidicektim öyle değil mi? Son kez aynaya baktım. Beyaz tenli olduğum için hoş görünüyordu. Tabi kafamı çıkarırsak.
"Anne ben çıkıyorum."
"Listeyi unutma tatlım."
Ah tabi ya. Bir de listemiz vardı. Kendimi denemek için buzdolabının üzerindeki listeyi kodladım. SYYŞ. Kod adı buydu. Süt, yağ, yumurta, şeker.
Yol boyu se,ye,ye,şe diyerek gittim. Duyan bir kaç kişinin tuhaf bakışlarına maruz kalmıştım. Ama bilmiyorlar ki hafızayı kuvvetlendiriyor. Tutturduğum ritimle markete girdim. Süt reyonuna doğru ilerlerken bir adamın sesi beni durdurdu.
"Herkes olduğu yerde kalsın. Hepiniz rehine alındınız."
Ve bir kaç el ateş sesi. Bulunduğum reyonun arkasına saklanıp aradan adamı görmeye çalıştım. Benim bildiğim maske falan takarlardı ama bu adam gayet yüzü açık gencecik bir şeydi. Yüzü aşırı tanıdık geliyordu. Gizli gizli adama bakmaya çalışırken ayağıma bir şey takıldı. Bir kaç tekme atıp başka tarafa göndermeye çalıştım. Başka bir adamın sesi daha kulaklarımı doldurduğunda olduğum yerde kalakalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Salı Akşamı
Teen FictionBütün gençlerin veyahut şöyle demeliyim; bekarların, her daim ortak bir hayali vardır. "Yeni biri." Bu yeni biri bizim hayal dünyamızda tüm hayatımıza anlam kazandıracak, yaralarımızı saracak, bizi bizden çok sevecek biri olarak çizilir, tasarlanır...