b e ş i n c i b ö l ü m

27 0 1
                                    

Parkın girişindeki ilk banka oturdum soluklanmak için. Hızlı yürüdüğümden yorulmuştum, ayrıca fazlasıyla da heyecanlanmıştım. Eylül henüz ortalıkta yoktu, gelmeyeceğine dair bir mesaj atmadığına göre onu beklemeliyim diye geçirdim içimden. Ama beklemek istemiyordum, konu onu görmek olduğu için çok sabırsızdım. Sağa sola koşuşturan çocukları seyrederken Eylül'ün geldiğini fark ettim, bana doğru gülümseyerek yürüyordu. Sonunda içten, gözlerinin içini parlatan bir gülümseme! Ne kadar güzeldi... Acaba bu kadar güzel olduğunun farkında mıydı? Peki ona hayranlıkla baktığımın farkına varmış mıydı? 

İyice yaklaşınca ayağa kalktım, tam elimi uzatacaktım ki merhaba diyerek sarıldı. İşte onun içimi ısıtan samimiyeti... Bir de buluşmayı ertelemeyi düşünüyordum, salak kafam! Sarıldığımız an orada bulunduğum için ne kadar şanslı olduğumu düşündüm.

"Geldiğin için çok teşekkür ederim Gönül. Evde nasıl sıkılıyorum tahmin edemezsin. Önceki mahallemizde herkesi tanırdım, sıkıldığımda yanına gidebileceğim onlarca insan vardı. Burada öyle yalnız hissediyorum ki... Abimin yüzünü gördükçe evde iyice geriliyorum."

"R-rica ederim. Ben de evdeyim sürekli ama sıkılmıyorum. Pek arkadaşım yoktur. Odamda resim çizerek vakit geçiriyorum genelde. Ama seninle arkadaşlık kurmak güzel."

Önüne diktiği gözlerini gözlerime getirdi. Onun yanında olduğum için minnettar gibiydi, gerçekten zor bir dönem geçirdiğini hissediyordum. 

"İyi ki karşıma çıktın Gönül, iyi ki! Yeni insanlar tanımak biraz olsun iyi hissettiriyor. Uzun zamandır böyle içten gülmemiştim biliyor musun? Arkadaşlarımdan, ailemden, her şeyden uzaklaştım. Hep abim yüzünden!"

Yüzündeki güzel ifade soldu birden. Onu böyle üzgün görmek kötü hissettiriyordu. Elimi ona doğru uzattım, saniyeler içinde geri çekmekle omzuna dokunmak arasındaki tereddütü aşıp elimi omzuna koydum.

"Eğer istersen, abinle neler yaşadığınızı dinlerim. O gün bana öğrenmemesi gereken şeyler öğrendiğini söylemiştin. Açıkcası merak ettim ama sen anlatmak istemiyorsan sorun değil, bilmesem de olur."

"Anlatmak istiyorum ama bu biraz zor. Daha önce kimseye bahsedemediğim bir şey. Hep insanlar benden uzaklaşır diye korktum. Kimseye bir şey anlatamadıkça ben onlardan uzaklaştım. İçimde kaybolduğum boşluk büyüdükçe ben derine inmeye devam ettim. Daha fazla dibe batamam derken abim sinirlerimi altüst etti. Şey, homofobi hakkında ne düşünüyorsun?"

Öyle içli anlatıyordu ki hislerini, aniden bir şey hatırlamış gibi sorduğu bu soruya anlam verebilmek için birkaç saniye beklemem gerekti. Onu dinlemeye dalmışken bana yöneltilecek bir soru beklemiyordum. Peki bu soruyu bana neden sordu? Ona karşı garip şeyler hissettiğimin farkındayım, bu durumu aşmaya çalıştığımın da. Telaşlı hallerim onu süphelendirmiş miydi? Biraz daha susarsam kesin şüphelenecekti.

"İnsanları hiçbir şeyine göre ayrımam. Dinleri, fikirleri, ırkları umrumda değil. İyi ve kötü insan var benim gözümde sadece. O yüzden homofobiye karşıyım. Sen ne düşünüyorsun?"

Gözlerinin sönen ışıltısı geri döndü. Bana doğru yaklaştı ve kulağıma fısıldadı.

"Ben lezbiyenim."

İnanamıyorum, Eylül'ün benden hoşlanabilme ihtimali vardı! Bunu duyduğuma neden sevindiğimi kendime hala açıklayamamıştım ama bu ihtimal içimi ısıtmıştı. Gördüğüm rüya, onunlayken hissettiklerim... Yapbozun parçaları birleştikçe kendimin farkına varmaya başlıyordum.

"Söyledim işte, söyledim! Oh! Utanmadan, daralmadan, tamamen kendim olup söyledim. Bunu ilk sen duydun Gönül, yani benden. Abim günlüğümden öğrendi, ilk onun öğrenmiş olması harika(!)"

"Şimdi anladım neden üzüldüğünü. Eylül, bu üzülmen gereken bir durum değil ki. Bu senin doğan, bu senin hissiyatın, bu sensin. Bunu saklaman gerekmiyor."

Sevgiyle boynuma sarıldı, hem de çok sıkı. İyi ki varsın derken iyice sarmıştı kollarını boynuma. Olduğu kişiyi gizlemek zorunda kalmış olması yetmezmiş gibi abisi onu böylesine üzmüştü. Bana söylediği anki rahatlığı, onu desteklediğim anki mutluluğu paha biçilemezdi.

"Söyledin ve rahatladın. Sen istemediğin sürece bunu kimsenin bilmeyeceğinden emin ol. İnan ikimiz arasında kalacak. İçin rahat olsun ve kendini daha fazla üzme Eylül. Abin ailene söylemekle mi tehdit ediyor seni?"

"Evet... Annemin beni tersleyeceğini sanmıyorum ama hazır hissetmiyorum kendimi, anlayabiliyor musun? Kendimi hazırladığımda annemle paylaşacaktım hislerimi. Babamdan gizleyecektim onlardan bağımsız yaşayana kadar, onun vereceği tepki beni korkutuyor. Annemin abimden değil benden duyması gerek, babamınsa hiiiç duymaması gerek. Neyse, sana söylemek içimi rahatlattı. Demek ki saklamadan daha iyi oluyormuş. Belki de herkesin öğrenmesi daha iyi olur, ne dersin? En azından kendim olmaya başlarım."

"Kendin olmaya başla. (iç ses: beni sev!)"

"Tekrardan geldiğin, dinlediğin ve destek olduğun için teşekkür ederim Gönül. Artık gitsem iyi olacak. En kısa zamanda tekrar buluşalım olur mu? Ben de seni tanımak istiyorum."

"Tabii, buluşuruz. Kendine iyi bak ve üzülme artık."

"Üzülmeyeceğime söz veremem ama daha az üzüleceğim kesin. Sen de kendine iyi bak."

Hayatımın dönüm noktasındaydım. Erkeklerin ellerini tutma fikrinin bile beni neden rahatsız ettiğini anlamıştım. Yanıma yaklaşırken heyecanlandığım, bana sarıldığında eksik yanımı tamamladığım, gözlerindeki parıltıyla iyi hissettiğim bir kız vardı çünkü. Eylül...

RuhsuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin