Kalp atışlarımın hızına ayak uydurmaya çalışıyordum eve dönerken, esen rüzgara kollarımı açıyordum ateş gibi olmuş yüzümün serinlemesi için. Hislerim, kalbimden mideme akıyordu sanki. Galiba birini sevdiğimizde içimizde uçuşanlar kelebek değil, hislerdi.
Eve geldiğimde annemi televizyonun karşısında uyuyakalmışken buldum. Çok uzun zamandır onunla sohbet etmiyordum. Gerçi biz annemle ne zaman muhabbet etmiştik ki? İçimdekileri en yakınım olan annemle bile paylaşamıyor olmam, onun gözünde beni "ruhsuz" yapmıştı. Bir ruhum vardı, bir kalbim vardı. Acıyan bir canım, yıkılan hayallerim, nefes nefese uyandıran kabuslarım, kuramadığım arkadaşlıklarım ve ilk kez tüm benliğimle hissettiğim bir sevgim vardı.
Battaniyeyi alıp yavaşça gittim annemin yanına. Üstünü örtüp yastığını düzelttikten sonra yüzündeki saçları arkaya doğru ittim. Yorgunluktan morlaşan göz altları bile güzeldi. Usulca elimi yanağına koydum, sımsıcaktı. Annemin sıcaklığını hissetmeyi ne kadar özlediğimi fark etmiştim. Çok kısık bir sesle başladım ona bir şeyler anlatmaya.
"Biliyor musun anne, kızının bir arkadaşı var artık. Hatta arkadaştan biraz farklı bir şey. Aslında, sadece benim için öyle. O çok sevecen, sıcakkanlı biri. Benden çok daha atılgan, insanlarla güzel iletişim kurabiliyor. Çekingen davrandım biraz ona ama kimseye karşı kuramadığım cümleler kurdum. Ona üzülmemesi gerektiğini, hep yanında olacağımı söyledim. Anne, sanırım onu çok seviyorum."
Gözlerim doldu, kısık sesim tizleşti. Gözlerimi annemin yüzünden çekip tavana bakmaya başladım. Onu sevmiştim, Eylül'ü sevmiştim! Ağlaması, kırgın olması içimi burkuyordu. Bunca şeye rağmen hala koruduğu sıcaklığıysa beni ona hayran bırakıyordu. Mutlu, korkak, telaşlı ve sevgi doluydum. Yaşadığım duygu karmaşasının arasında annemin elini yanağındaki elimin üstüne koymasıyla kendime geldim.
"Kızım, iyi misin?"
"İyiyim anne, çok iyiyim."
"Ne zaman geldin, uyuyakalmışım burda. Ah, belim! Şu koltuklardan kurtulmamız lazım Gönül. Daha rahat bir şeyler almalıyız."
Annemin koltuklarımızı değiştirmemiz gerektiğini benle konuşuyor olması bile iyi hissettirmişti. Islak gözlerim ve buruk tebessümümle yere doğru bakarak "değiştiririz anne" dedim
"Benim güzel kızım annesi üşümesin diye üstünü mü örtmüş? Gel bakayım kollarıma, sarılalım biraz. Anne kız konuşalım da böyle sulugöz olma."
O an ağlamaya başladım, hem de sevgiden. Taş kalpli sandıkları Gönül de ağlar, hem de nasıl ağlar. İşte böyle hüngür hüngür ağlar. Anneme sarılıp içimi çeke çeke ağladım. Bu duruma çok şaşırdığı belliydi. Ben geldim deyip odasına çekilen, hiçbir zaman ağlayamayan kızı, kollarında hıçkırıklara boğuluyordu. Ben kafamı kaldırıp burnumu çekerek gözlerimi silene kadar sustu.
"Anne, seni özlüyorum. Senin de beni özlediğini biliyorum. Canım acıyor anne, çok acıyor. Belli edemiyorum ama acıyor işte. Garip biri sanılmak, içime kapanmak beni üzüyor. Senle konuşamamak beni kahrediyor."
O an annem bana sımsıkı sarıldı. En son ne zaman sarılmıştık hatırlayamıyorum. Saçlarımı öptü, ağlamak üzereydi ama ağlamamak için zorluyordu kendini. Hep o ağlamıştı, ben susmuştum. Roller değişmişti ve bu durumdan hiç şikayetçi değildim. Bir süre beni sardığı kollarında öylece durdum. Sonra ona biraz Eylül'den bahsetmem gerektiğini düşündüm.
"Bir arkadaşım var, adı Eylül. Şaşırtıyorum bugün seni değil mi? Geçenlerde aşağıda ağlıyordu, dayanamayıp yanına inmiştim. Sonra sana sigara almaya çıktığımda tekrar karşılaştık, birbirimizle iletişim kurduk ve bu akşam görüştük. Benimle arkadaşlığa devam edecek gibi. Görsen, nasıl sevecen bir kız. Biraz üzgün ama bunu atlatabilecek kadar da güçlü bence. Garip olduğumu da düşünmüyor."
Güldü annem, mutlulukla güldü. Saçlarımı, yanağımı okşadı.
"Aferin kızıma, iyi yapmışsın yanına gitmekle. Ne güzel bak, arkadaş olmuşsunuz. Umarım iyi anlaşmaya devam edersiniz. Belki bir gün tanışırız Eylül hanımla. Çok sevmiş gibisin, tanımak isterim arkadaşını."
"Daha çok yeni arkadaşız, belki ilerleyen zamanlarda bize davet ederim. Gidip biraz kitap okumak istiyorum anne, sonra da erkenden yatmak. İnan çok garip bir gün geçiriyorum. Her neyse, sen de uyu ki dinlenesin. İyi geceler."
Annemden iyi geceler öpücüğü aldıktan sonra bu gecenin kötü geçme ihtimali yoktu zaten, ama Eylül'den aldığım iyi geceler mesajıyla her şey daha da güzelleşmişti. Çok iyisin, çok düşüncelisin Eylül. Ellerimi uyuşturuyor, nefesimi kesiyorsun. Yanımda oluşunla beni iyileştiriyorsun. Olduğum kişiyi bana fark ettiriyorsun. Eylül, Eylül, Eylül...
Elimdeki kitabın tek bir sayfasını bile okuyamadan dalmıştım uykuya Eylül'ü düşünürken. Bundan sonraki her gün olacağı gibi...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhsuz
ChickLit"Küçük çekik gözleri kıpkırmızıydı. Beş gün önce annemin "ruhsuz!" diye yüzüme bağırışından sonraki halimi onun suratında gördüm."