Ben Michael Shephard
Hayatım boyunca istediğim tek sey insanları mutlu etmekti. Tek amacım onların yüzünde hiç değilse azıcık bir gülümsemeye sebep olmak. Bunu başardım mı bilmiyorum. Ama hâlâ o yolda emin adımlarla ilerliyorum. 17 yaşında olmam sanki bende bir duyguyu tetikliyor gibi. Peki nedir bu duygu? Yalnızlık mı? Yoksa yağmurlu bir havada yol kenarında çırpınan sercenin çaresizliği mi kapladı vücudumu? Birine ihtiyacım vardı. Gözlerim hep birini arar gibiydi. Nereye gitsem ne yapsam birilerinin yokluğunu hisseder gibiyim. Garip ama en tuhafı da acı çekiyor olmam, o kişinin geleceğinden emin değilim ve bu acıtıyor...
Sürekli acılar çektim 17 yaşında ki bir insanın görebileceği en ağır acıları cektim. Bunlar ne mi? Anlatayım; bir pazar günü olacaklardan habersiz bir şekilde babam iceri geldi ve
-Kate dışarıda ki hava gerçekten görülmeye değer bu havayı değerlendirmeliyiz' dedi coşkulu bir sesle.
Annem ona muhteşem bir fikir olduğunu söyledi. Ve piknik yapmaya karar verdik. Herşeyimiz hazırdı. Yola koyulduk. Babam o muhteşem esprilerini yaparken onu hayranlıkla izliyordum. Çünkü o benim idolümdü. Bende onun gibi olmak istiyordum, tıpkı onun gibi etrafımda ki insanları mutlu etmek ve oğlum için gerçek bir baba gibi hissettirmek. Tüm özellikler babamda mevcuttu. Acaba sadece babam olduğu icin mi öyle düşünüyorum? Bilmiyorum ama ona sahip olmak bu dünyada alabileceğim en güzel hediyelerden biriydi.Annem, bu dünyada görebileceğiniz en masum ve en tatlı bir kişiliğe sahipti. Ona kimse yalan söyleyemezdi, insanın gözüne o kadar içten bakardı ki, o kadar güzel gülerdi ki ne yalan söyleyebilirdin ne de en ufak kırıcı bir söz...
Onlara sahip olmanın verdiği huzur, havanın muazzamlığı eşliğinde piknik için gideceğimiz yeri merak ediyordum. Tam o sırada babam ve annem konusuyordu ve aniden telefon çaldı. Babamda garip bir telaş oluştu birden, arayan patronuydu ama yinede bu kadar heyecanlanması bizi şaşırtmıştı. Telefon elinden düştü ve babam onu almak icin eğildi, annem direkt direksiyonu tuttu ben ne yapacağımı şaşırdım. Annem babama
-Ne yaptığını sanıyorsun Jack' diye bağırdı
Babam;
-Hallettim hallettim'dedi sadece telefonu alır almaz tekrar ayağa kalktı fakat direksiyonun hakimiyetini kaybetti ve ormanlık bi alan girdik, hızımızı bir ağaç yığınına carparak yavaşlattık.
Sanırım 15 dakika boyunca baygındım. Kalktığımda annem ve babamın her tarafında kan olduğunu gercekten ağır yaralandığını fark ettim. Yaşım cok küçük olduğu için olayların șokunu atlatmam uzun bir zaman aldı. Ağlıyordum onların öldüğünü sanmıştım. Babam cok kısık bir şekilde seslendi bana;
-Mich.. Michael yardım et' dediğini duydum. Ambulansı aramak için babamın telefonunu aradım. Evet o telefon tüm bunların sorumlusu olan o telefon onlara yardım etmek icin kullanacaktim onu. Buldum ve hemen aradım. İkisini de arabadan çıkarmam lazımdı. Yaşımın küçük olmasının dezavantajlarından birisi. Onları bir şekilde çıkarmalıydım. Ve başarmıştım onları çıkarmıştım.
Annemin de mırıldandığını duydum. Ve yanına gittiğimde bana;
Baban öldü Michael, baban öldü 'dedi.
Aniden dünyam yıkıldı. Nefes alamıyordum. Sanki dünyanın tüm yükü sırtıma binmis gibiydi. Bir boşluğa düşmüştüm. İdolüm, babam, sevdiğim adam, bu dünyada güvenebileceğim tek adamı kaybetmiştim. Bu yükü kaldırabilir miydim? Bu nasıl bir duygu böyle? Cok sevdiğin insanın gözünün önünde ölmesi ve hic birsey yapamadım! Onu kurtaramadım! Ona yardım edemedim! Bana yardım et demesine rağmen yardım edemedim! Nasıl dayanabilirim?Annem tekrar seslendi ama onu dinleyemeyecektim sanırım. Evet bu yükü üstümden atıp onu dinleyemeyecektim. Ta ki vücudunda ki ağır yarayı bana gösterene kadar. Cok yaralanmıştı. Ellerimden sımsıkı tuttu. Ve bana sadece dinlememi söyledi.
-Michael sadece dinle. Sen büyük bir adam olacaksın, baban ve ben hep seninle gurur duyduk ve her zaman da gurur duyacağız. Ayrılıklar olacak, başarı senden kaçacak, hayat seni olmadığın biri gibi gösterecek ama sakın vazgeçme belki bu acıların seni büyük bir adam yapacak. Acıların seni sen yapacak. Ne olursa olsun bir çıkar yol bul ama pes etme. Evet simdi gidiyoruz oglum ama bir gün tekrar kavuşacağız. Bugün olmadı ama bir gün hep beraber piknik yapacağız. Seni seviyorum. Başka bir hayatta görüşmek dileğiyle, kendine iyi bak oğlum. ' dedi.
Sımsıkı tuttuğu elimi hafifce bırakıyordu ve inanın bana kaç yaş birden yaşlandım bilmiyorum hayatımın en zor anıydı. Tutunacak tek dalımı da kaybetmiştim.Hayatımda ki en önemli ve değerli insanların ölümünü canlı canlı izlemistim. Yardım edemedim ve sadece ölmelerini izledim. Artık hic kurtulamayacağım bir boşluğa düşmüştüm. Göğüs kafesimde ki tüm kemiklerim sanki batıyormus gibiydi. Ayağa kalktığımda ayağımın bir adım atamayacak kadar halsiz oldugunu fark ettim. Ayağa kalkmamla yere düşmem bir olmustu. Gerçekten bu yaşta bu acıyı nasıl kaldırabilirim? Herseyimi kaybettim. Herseyimi aldılar benden. Ama annemin söylediği sözler bir türlü aklımdan çıkmıyordu. Ambulans geldi ve olayı anlattım kafama dikis atılması gerektiğini söyleyip hastaneye kaldırmışlardı.Simdi 17 yaşındayım ve annemin söyledikleri hala aklımdan çıkmıyor aklım çıkıyor o çıkmıyor. Ama vazgeçmedim, pes etmedim tam da annemin dedigi gibi. GECER dedim, gecti ama izi kaldı. Hâlâ onların bir yerden çıkıp hepsinin birer şaka olduğunu soyleyeceğini bekliyorum. Sanki sadece yaşamak icin yaşıyormusum gibi. Aslında öyle zaten. Yaşamamın bir anlamı yok. Ben yaşama sebebimi o pikniğe gideceğimiz gün kaybettim. Ben o gün 30 yaş birden yaşlandım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asla Pes Etme !
Novela JuvenilAcı dolu bu hayatımda tutunduğum her dalı birer birer kaybediyorum ve her nefesimde biraz daha tükeniyorum. 17 yaşında yaşayabileceğim en ağır acıları yaşadım. Acılarım beni büyük bir adam edecek demişti annem oysa ben tükeniyorum yavaş yavaş... Ken...