Nefret ediyorum. Sessizlikten, çaresizlikten, yalnızlıktan, üzülmekten, ağlamaktan, unutulmaktan, kaybetmekten nefret ediyorum !
İsyan etmek bana göre değil ama sanki üstümde bir deney yapılıyor gibi bir his var içimde. Acaba bir insan daha ne kadar acı çekebilir? Gün geçtikçe tükeniyorum. Tükenmişlik hissi kadar zor ve aciz hissettiren bir durum yok. Artık umut etmiyorum çünkü umut etmekten de yoruldum.
Hayatımda yenilikler yaşamama rağmen hala bu dünya için yeterince yaşadığım görüşü değişilmez bir gerçek benim için...
Bazen delirmek istiyorum. Ne güzel ne dert var ne de kafanı kurcalayan bir düşünce. Sadece yaşıyorsun, uğruna üzüleceğin bir şey olduğunun bile farkında değilsin. Ya da tamamen bu dünyadan kurtulmak gibi bir yol da var o da çok iyi bir yöntem. Aldığım her nefes kalbime batıyor. Geçen zamanlar bana sadece niçin yaşadığım sorusunu kendime sormamı sağlıyor...
Büyükbabam düzelmişti. İşine geri döndü. Bende okula dönmüştüm. Okuldakiler kaybım için üzgün olduklarını belirttiler ve bir jest yaparak sırama çiçek koymuşlar. Çok güzel bir davranıştı. Tek tek teşekkür ettim hepsine.
Sarah yanımda oturuyordu hala. Köpeğimin hala onda olduğunu söyledi, bende bugün gelip almak istediğimi söyledim. Hem onunla vakit geçirmiş olmak için iyi bir fırsattı.
Başımda tarifi mümkün olmayan bir acı hissetmeye başladım. Sebebini anlamıyordum daha önce olmamıştı. Umursamadım. Okul çıkışı hemen eve gittim. Kendimi halsiz hissediyordum. Yatağıma kendimi attım fakat başımın ağrısı uyumama ve dinlenmeme engel oluyordu. Daha sonra Sarah'dan köpeğimi alacağım aklıma geldi. Başımın ağrısını unutmak için bir işle meşgul olmak güzel bir fikir olur diye düşündüm. Önce arka bahçemde ki kulübeyi hazırlayacaktım. Tam işe koyulmuşken büyükbabamın atölyesi sayılan büyük kulübeden köpek sesi geldi. Şaşırdım tabii. Direkt koştum oraya ve kapıyı açtığımda gördüğüm manzara karşısında donakaldım adeta. Çünkü hem Sarah'nın hem benim köpeğim oradaydı. İyi de nasıl mümkün olabilir bu? Hem Sarah daha bugün söylemişti köpeklerin onda olduğunu. Bir de büyükbabama sorayım belki Sarah getirmiş koymuş olabilir, ama niye kendi köpeğini de bıraksın ki? Aklımda bir ton soru...
Büyükbabama gittim hemen;
Ben: Büyükbaba, köpekleri kulübeye Sarah mı bıraktı?
Büyükbabam: Sarah da kim, Michael ?
Ben: Nasıl?Benim arkadaşım olan Sarah. Onu görmedin mi hiç?
Büyükbabam: İyi gözükmüyorsun Michael 'dedi, Ve yine aklımı kurcalayacak bir durumu daha gündeme getirdi. Büyükbabam Sarah'yı tanımamasının imkanı yok çünkü defalarca bizim eve gelmişti. Hatta büyükannemin ölümünde de buradaydı. Anlam veremiyorum. Sarah'yı Telefonla arayayım dedim, telesekreter çıktı ve bu numaranın kullanıma kapalı olduğunu söyledi. İyice kötü olmuştum en sonunda büyükbabam derhal doktora gidiyoruz dedi ve yola koyulduk. Doktorda gözümü açtığımda hiç bir şey hatırlamıyordum. Nasıl geldim buraya? Ne oldu bana ? hiç bir fikrim yoktu. Büyükbabam endişeli gözlerle bakıyordu bana. Onun bu bakışları hiç kuşkusuz beni de tedirgin etti.
Nihayet doktor gelmişti. Doktorların genelde ne yapacağını bilen bir yüz ifadesi olur ama benim doktorun yüzünde de endişeli bir bakış vardı. Başta normal birşey sanıyordum ama durum bu sefer farklı gibiydi...
Büyükbabam doktorla sessiz bir şekilde konuşuyordu. Hemen müdahale ettim onlara; 'Kendi hastalığımı öğrenmeye hakkım yok mu sizce de ?
Hastalığımı öğrendiğimde her şey bitmişti benim için. Yine ölmüştüm. Artık o kadar yorgunum ki ölüpte dinlenesim var...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asla Pes Etme !
Novela JuvenilAcı dolu bu hayatımda tutunduğum her dalı birer birer kaybediyorum ve her nefesimde biraz daha tükeniyorum. 17 yaşında yaşayabileceğim en ağır acıları yaşadım. Acılarım beni büyük bir adam edecek demişti annem oysa ben tükeniyorum yavaş yavaş... Ken...