Bu Kadar Acı Fazla Değil Mi ?

5.2K 26 10
                                    


   Evet, tüm acılarımdan, sıkıntılarımdan, dertlerimden arınma zamanı geldi gibi. Artık mutsuzluk, yalnızlık, hüzün kavramlarını hayatımdan çıkarmak istiyorum.
Bana yardımcı olabilir misin Sarah ?
Acaba O'nun sayesinde beynimin içinde ki o kapkaranlık tünelden çıkabilecek miyim ?
O tünelin sonunda ki ışığı görebilecek miyim? 
Kurtulabilecek miyim gözyaşlarımdan ?
Bu soruların cevabını almak için ihtiyacım olan tek şey O ve biraz zaman.

   İnsan ne kadar acı çekerse o kadar yaşarmış derler sanırım ölümsüzüm artık. Daha fazla insan kaybetmeye ve acıya dayanamayacak haldeyim. Her şeyden kaçıp O'na sığınmak istiyorum...

Telefonla vakit geçirirken birden mesaj geldi başta umursamadım yine saçma bir mesajdır dedim sonra merak ettim ve mesajı açtığımda 'Selam, nasılsın' diye bir mesaj gördüm kim olduğunu bilmiyordum ama bir taraftan da umarım O'dur diye dua ediyorum. Aslında kim olabilirdi ki zaten. Meraklı ve heyecanlı bir şekilde o numarayı aradım ve evet o ses, karşısında çaresizce kaldığım o ses, beni her duyduğumda cezbeden o ses, bu Sarah'ydı. Söyleyecek o kadar şeyim vardı ki heyecanlandım birden ve aramızda şöyle bir diyalog geçti ;

Ben: -Merhaba, kimsiniz?

Sarah: -Benim Sarah 

Ben: -Ne güzel sürpriz ama telefon numaramı nerden buldun?

Sarah: -Meslek sırrı diyelim

Ben: -Nerden bulduysan iyi ki bulmuşsun ' dedim ve güldü. O kadar güzel gülüyor ne bir dert kalıyor ne de bir acı...

   Daha sonra mesajlaşmaya başladık. Bugün cumartesiydi ve bir planımın olup olmadığını sordu, bir şeyler yapalım dedi. Bende bir işimin olmadığını söyledim. Tüm planları hazırmış gibi sanki her şeyi hazırlamışta öyle sormuş gibi birden tüm günün planını söyledi. Yapacak çok şeyimiz vardı...
   Artık tutunacak bir dalım var. Artık beni mutlu eden biri var. O benim için bir umut ışığı. Kendi içimde kaybolan benliğimi tekrar kazanmak için ihtiyacım var O'na...

   İlk olarak daha önce buluştuğumuz parka gittik. O parkın bizim için özel olduğunu söyledi, ve bazı yerlere hatıramızı bıraktık ve benden garip bir istekte bulundu; 'Ne olursa olsun kırıldığımızda, üzüldüğümüzde, kötü bir şey yaşansa da 10 yıl sonra burda buluşalım' dedi. Bende gülümseyerek kabul ettim. Az bir cesaretim olsa 'Seni hiç bırakmayacağım' deseydim. Ama O'nun karşısında cesaret kalmıyor ki. Çok güzel bakıyor, o böyle bakarken cümle kurabildiğime seviniyorum bazen. Daha sonra beraber otururken kokusunu çektim içime derin derin. Bu kadar güzel bir koku olamaz yaa. Çiçek olsam utancımdan solarım o kadar güzel kokuyor bir de sarılabilsem keşke...

   Beraber sinemaya gittik, filmi onun seçmesini istedim ve film başlayana kadar sohbet ettik ve hangi türü, neleri sevdiğini sordum. Belki garip gelecek ama resmen benim kız versiyonum gibi. Resmen ikizim gibi. Aynı tarz seviyoruz, aynı şeylerden hoşlanıyoruz ve aynı burcuz. Bu kadarı da pes doğrusu dediğinizi duyar gibiyim. Ama öyleydi. Bu durum çok hoşuna gitmişti kahkaha atarak şaşkınlığını gösterdi. Acaba o bana karşı bir şey hissediyor mu? Ya beni arkadaş olarak görüyorsa? Ona olan duygularımdan bahsetsem mi? Kafamda bu sorularla filme girdim. Film hafif korku, gerilim ve aksiyon temalıydı.

   Filmde birden korkunç bir sahne çıktı ve korkudan direkt bana sarıldı. Ne kadar hoşuma gitse de bunun bir anlık reaksiyon olduğunu biliyordum o yüzden durumun tadını çıkarıyordum. Elimi sıkı sıkı tuttu abartmıyorum nerdeyse elimi kıracak gibiydi. Ama onun o güzel ellerini tuttum ya o yeter bana istiyorsa kırabilir :). 

   Filmden çıktık ;

Sarah: -Film harikaydı, değil mi Michael?

Ben: -Filmi genel olarak gözü kapalı izledin ve harika diyorsun öyle mi ?

Sarah: -Hiçte bile, hiç korkmadım ben 

Ben: -Sanırım korkma kavramını iyi kavrayamamışsın dedim

Sarah kahkaha attı ve çok kötüsün dedi gülerek. Onu mutlu ettiğimi hissedebiliyordum. O gülsün diye her şeyi yapabilirim ve yapacağım da...

  Beraber bir şeyler yedik ve sözde ikimize de bir dost olması adına birer evcil hayvan almak için hayvan barınağına gidecektik. Gerçekten köpeklerin iyi bir dost olduğunu bilmemek elde değil o yüzden ikimizde birer köpek aradık. Ve görevlinin dediği üzere kardeş olan iki köpek gördük, gerçekten çok tatlılardı. Shih Tzu (Şitsu) ırkıydı köpekler. Onları aldık ve o kendi köpeğine Mike bende Sara koydum. İsimlerimizin kısaltmasıydı...

   Artık ayrılık vakti gelmişti, sanki onu bir daha göremeyecekmişim gibi bir his kapladı içimi. Gözlerinin içine hüzün dolu bir şekilde baktım. Bana bir şey söyleyecek gibiydi. Ama söylemedi bir türlü. Bende bize gelmek ister misin dedim. Bu soruyu sormamı bekler gibiydi. Ve kabul etti. Hem köpeklerimizi gezdiriyor hem de sohbet ediyorduk...

   Bizim evin önüne yaklaştığımda evin önünde bir ambulans ve polis arabaları gördüm. Neler olduğuna anlam vermeye çalışıyordum. Korkarak yürüyodum. Lütfen birşey olmasın lütfen. Bir acıyı daha kaldıramam, artık mutlu olmak istiyorum lütfeeeeen diye bağırdım. Sarah beni sakin tutmaya çalışıyordu eve gittiğimizde ambulans arabasına bir ceset taşınıyordu. Hızlı adımlarla koştum ve ceset torbasını açıp bakacaktım. Polisler beni tuttu geçmeme izin vermiyorlardı, çırpınıyordum ona ulaşmaya çalıştım ve sonunda kurtuldum. Gördüğüm manzara karşısında beynimden vurulmuşa döndüm. Bu babannemdi. Tek kelime edemedim. Dizlerimin üstüne cöktüm ve Neden? Bunu bana neden yapıyorsun? Lütfen benim canımı al diye bağırdım. Artık gözlerimden yaş gelmiyordu. İçimde sönmeyen bir ateş var tam sönecek derken benim için bunca yıl çabalayan ban bir anne olan babannemi kaybettim. Soluksuz kaldım, nefes almaya çalışıyordum, ayakta zor duruyordum ve evin içine girmeye çalıştım. Sarah çekti ve sarıldı bana. Omzuna yasladım kafamı ve artık ölmek istediğimi söyledim. Sahi bu kadar acı fazla değil mi ?

   Büyükbabam geldi. Her zaman gülen o muhteşem insan, hayat arkadaşının ceset torbasına konulmuş olduğunu gördüğünde öyle bir ağladı ki. Bağıra bağıra ağladı. O kadar çok severdi ki 52 yıllık evliler ve hala ilk gün ki gibi severlerdi birbirlerini. Koskoca adam çocuk gibi ağlıyordu kaldırıma oturdu ve 'Senin yerinde ben olsaydım. Niye ben değil de o? Niye beni almadın? O karanlıktan korkardı 52 yıldır evliler ve ben ona doyamadım' dedi ağlaya ağlaya. Yanına gittim bana baktı ve birbirimize sarılarak ağladık. Meğer eve hırsız girmiş, babaannemde ona karşı direnmeye çalışmış, son nefesine kadar çabalamış ama başaramamış :( 

   Üstünden 1 ay geçti. Çok özlüyorum. Onun yokluğu çok belli, gözlerim hep onu arıyor. Tam acılarımdan arındım derken sevdiğim bir insanı daha kaybettim tekrar o karanlık tüneldeyim. Ordan çıkamayacağım o tünelde hapsoldum ben.
Babannemin ardından büyükbabam da eskisi gibi olmadı. 72 senedir ağzına sigara bile değdirmeyen adam 1 aydır her gün içki içiyor, işten kovulmuş iki kat daha fazla içiyor. Korkuyorum onun için. 34 gün oldu ve bir kelime bile etmedi daha. 

  Yaşanmadan geçen yıllar utansın. Sen hiç çocuk öldün mü? Çocuk yaşta ölmek nedir bilir misiniz? Ailemi kaybettiğim gün ölmüştüm zaten ama bir umut yakalamıştım tam...
17 yaşıma geldim ve olmayan çocukluk hayatımın ardından gençliğimi de kaybediyorum sanırım.

Acılarım beni büyük bir adam edecek demişti annem. Oysa tükeniyorum ben...

Asla Pes Etme !Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin