Duygusuz muyum? Yalnız mı?

6.1K 27 12
                                    

  Çok acı çektim. Sadece annemin babamın hatırasını yașatmak için nefes alıyorum. İlk başlarda her zaman rüyama gelirlerdi artık onlarda gelmemeye başladı. Bir fotoğrafları kaldı elimde, bir de üstünden asırlar geçse de unutmayacağım o son nefeslerini verdiği benden alındıkları o günün anısı... 

  Okula gidiyordum ağır ağır adımlarla. Niye gittiğim hakkında bir fikrim yok. Kapıdan adımımı attigimda etrafı birbirine sarılanlar, birbiriyle konuşanlar,  'özlem' giderenler sarmıştı. Sözde hepsi iyi arkadaş, tabii menfaatlerine göre. Benim arkadaş cevremden bahsedecem fakat öyle birsey yok çünkü arkadaşım yok. Kimseyle konuşmuyor olma sebebim ne? Niye insanlardan uzağım? İnsanlar en küçük bir eşyalarını kaybettiğinde isyan ediyor, ben hayatımın gözümün önünde kaybolup gittiğini gördüm, gözümün önünde babamı annemi kaybettim. Herkes kendi acısını büyük görüyor.Herkes sanki kendi derdi dünyanın en büyük derdiymiscesine isyan ediyor. Genel konuşmayı sevmiyorum ama insanlar hep bencil, o yüzden uzağım hepsine... 

  Sınıfta yerimi aldım ve kafamdan bir türlü atamadığım düşüncelerimle kendimi baş başa bırakmışken birden sınıfa bir kız girdi. Gözüm ona daldi. Saçları hafif dalgali, kahverengi gözlü ve çok hoş görünüyordu. Yeni mi görüyordum yoksa yeni mi gelmisti bilmiyorum. Tek bildigim cok tatlı gülüyordu. O da hemen bir ön sırama oturdu. Saçları masamın üstüne gelmisti biraz. Bisey diyemedim tabii. Hoca derste tatilde yaptıklarınızı anlatın lütfen dedi. Ve her sınıfta olduğu gibi bizim de sınıfımız da zengin biri, herşeye atlayan biri ve söyleyecek bisey bulamasa da parmak kaldıran öğrenci tipleri vardı. Hemen kalkıp anlattılar. Kimi dedesi ile yazlıklarına gitmis, kimi yurt dışına çıkmış, kimi araba sürmesini öğrenmiş falan falan... 

  Hoca onu dinlemek istedi ona lütfen bize tatilde yaptıklarını anlatır mısın dedi. Kalkti ayağa ve hafif ince sesiyle anlatmaya başladı. Çok güzel sesi vardı, sanırım sabaha kadar anlatsa dinleyebilirdim. N'oluyor bana? Ne diyorum ben? Bu duygu da ne? İlk defa hissediyorum sanki. Evet ilk defa hissediyorum. Gözüm ne zaman dalsa hep ona bakıyor olarak yakalıyordum kendimi. O da içine kapanıktı çünkü teneffüste herkes gittiğinde bir o ve ben kalmıştık. Telefonundan müzik dinliyordu kulaklığı taktı ve masaya koydu telefonu. O etrafı izliyordu, bende onu... 

   Telefonu kaldırıp ekran kapalıyken yüzüne bakmaya çalışıyordu ve telefonu biraz sola çevirdiğinde ona baktığımı gördü ve ne yapacağımı şaşırdım hemen kafamı önüme eğip birşeylerle uğraşıyormuş gibi yaptım. O da arkasını döndü ve gördüm dedi. Ona baktim ve 

-Pardon, anlayamadım ' dedim sanki bilmiyormuş gibi sonra şöyle bir diyalog geçti  aramızda 

O:   -Seni daha önce görmüştüm ama bu kadar yakın değil di 

Ben:    -Sen görmüşsün en azından 

O:    - Ne yani görmedin mi hic? 

- Etrafıma pek bakmıyorum ben'dedim öyle bir içten gülümsedi ki orda eridim bittim bee... 

Daha sonra isminin Sarah olduğunu ve tanıştığımıza memnun olduğunu söyledi. Bu konuşmadan sonra artık düşüncelerim de değişmişti. Hep onu düşünüyordum, sağıma dönüyorum o, soluma dönüyorum o,  aklımdan herşeyi çıkarsam da o gülüşünü çıkaramıyordum. Son zil çaldığında hemen hazırlanıp çıkmaya çalışıyordum ve arkamdan bir ses geldi 'Iyi Günler' dedi o güzel sesiyle. Bende daha önce böyle şeyler yaşamadığım icin yabancıydım bu durumlara,  ona dönüp 'Sanada Iyi Günler' dedim gülümseyerek. Sonra fark ettim ilk defa okulun koridorundan gülerek gectim...

  Artık o his kayboluyordu yavaş yavaş. Her zaman birinin eksikliğini hissettiğim, bir yerden gelecek olan birini bekleme hissi kayboluyordu. Ve en önemlisi beni mutlu eden birini buldum. Beni karanlık dünyamdan çekip çıkarabilecek birini.Bir sonra ki günü onu göreceğim an icin sabırsızlanıyordum. Aynanın karşısına gectim ve bu sen misin? diye sordum. Yüzümün güldüğü ender rastlanır bir durumdu ve bunu ilk fark eden büyükbabam oldu. O da sanki ilk defa görürmüșcesine baktı ve 

-Aman Allah'ım bu gerçek mi? diyerek takılmayı es gecmedii tabii. Günümün nasıl geçtiğin sordular çok güzel bir akşam yemeği olmuştu bizim için. Onlar bu hayatta kalan son dayanağım. Onlar olmasa ne yapardım bilmiyorum. Onların varlığı da bir huzur benim için. Onları da kaybetmek istemiyorum... 

   Sen ne güzel bir detaysın benim için. Sen geldin çiçekler açtı en karanlık sokaklarımda. Acaba sadece hoşlanıyor olabilir miyim? Abartıyor muyum? Belki sevgilisi vardır. Yine aklımda başa çıkamadığım bir ton düşünce.  Onu bunu bilmiyorum ama onu her düşündüğümde kalbimde ki çöle yağmur gibi yağıyor ve umut oluyor bu kurak çöle... 

  Sonunda okula gelmistim sırama gectim ve önümde farklı birinin oturduğunu gördüm. Şaşırdım ve olaylara anlam vermeye çalıştım. Üzüldüm tabii onun saçlarının sırama düşüşü ve her hareket edişinde bana doğru gelen kokusu. Kelimelerin bile anlam yükleyemeyecegi bir güzellik... 

  Sınıfa geldi yerinin dolu olduğunu gördü ve yüzünde hafif bir burukluk oldu ve yinede istifini bozmadı emin adımlarla geldi ve 'sakıncası yoksa yanına oturabilir miyim?' dedi bana. Asıl șașırılması gereken durum buydu ne diyeceğimi bilemedim 2 kelimeyi bir araya getiremedim zorlandım ve en sonunda tabii buyur diyebildim. Yüzü güldü birden. Onun bir gülüşü beni nakavt ediyordu bee. Alışık değilim yaa ama mutluyum önemli olan da bu zaten. Ve 3 ders boyunca konuştuk sıradan normal konulardı. Ve 3. ders sonunda bana

- Lütfen bugün okulu asalım, biraz gezeriz sıkılmadın mı?  

Ben:  - Ya simdi dersler nolacak? 

-Okulun 2. günü daha ne dersinden bahsediyorsun, Michael ' dedi gülümseyerek ve beni ikna etti,  teneffüste okulun bahçesinden tam tabiriyle elimizi kolumuzu sallayarak çıktık... 

  Beni bir parka getirdi ve orda konusmaya devam ettik. Ailem hakkında soru sordu. Tek kelime edemedim. Yutkunamadım bile. Konu degistirmeye çalıştığımda onları nasıl kaybettiğimi sordu. Sinirlendim ve 

-Cok mu merak ediyorsun anlatayım o zaman, bir pazar ailece birşeyler yapmak için yola çıktık kaza yaptık ve babam benden yardım istedi orda öylece durdum ona  yardım edemedim benden yardim istemesine rağmen birsey yapamadım! Annem onun öldüğünü söylediğinde dünyam yıkılmıştı ve tam orda bu sefer de annemin ölümünü izledim. Hayatımı o yarım saatlik dilimde kaybettim. Ben o yarım saatte adam oldum. 

Ayağa kalktı ve sarıldı bana, sakinlestirmeye çalıştı. Oturduk ve onun kollarında bir saat boyunca ağladım. O anın tarifi anlatılamazdı. Bağıra bağıra döktüm icimi sonunda,  bağıra bağıra ağladım. İhtiyacım olan buymus demek ki. Rahatlamıştım çünkü, aklımdaki düşünceler dağılmıştı  ve onun kollarında olmanın verdiği huzur vardı icimde o anın tadını çıkardım...

  Ona sordum o da kaybetmis ailesini. Ama alıştığını artık acıtmadıgını söyledi. Yine de gözlerinden anlaşılıyordu bu ayrılığın ondan birçok şeyi alıp götürdüğü. Nasıl olmasın, bizzat biliyorum o acıyı, geceleri nasıl nefes nefes uyandığını, etrafta yüzlerce insan olmasına rağmen yalnız kalmanın nasıl bir his olduğunu her zaman bir boşlukta olmayı, keşke kelimesini ağlaya ağlaya kullanmayı en iyi ben bilirim zaten... 

Asla Pes Etme !Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin