On sekiz yaşında, mutlu ve huzurlu olduğum günlerin birinde, tüm dünyam sadece ela gözlerden ibaretken mutluydum. Çok da seçeneğim yoktu zaten mutlu olmak için bu güzel ela gözlerden başka ama nereden bilebilirdim ki, aşkın yer zaman ve kimlik gözetmeksizin beni böylesine sarıp sarmalayabileceğini?
Nereden bilebilirdim ki, geceyle gündüzün karışımı, bana sabahın beşinde ki huzuru ve bilinmezliği tattıran bu güzel bakışlı adamda ki uçsuz bucaksız sevgiyi?
Kendim gibi hissediyordum, yeniden bir çocuk olabiliyordum, naz yapabiliyordum, artık beni düştüğümde kaldıracak birinin olmasının verdiği güven vardı ardımda ama bir o kadarda soluktu. Sanki her an yok olacak gibiydi.
Rüya gibi.
Çocukluğumda sıkıca tutamadığım ip yüzünden avuçlarımdan kayıp giden balonun içinde ki mutluluğum gibi. Atmosferden çıkınca üzerime bir gözyaşı olarak mı yağmıştı yoksa bu hissettiğim ıslaklık hayallerimden geriye kalan hüznün temsilcileri miydi?
"Korkma." ellerimi tutup, benimle birlikte ağlıyorken nasıl da çocuk gibiydi. Sanki hiç olmamış gibi. Bu güçlü yıkılmaz adam sanki hep benim için ileride bir zamanda bekliyormuş da, bana kavuşunca yeniden hayat bulmuş gibi iç çekişleri vardı. Tüm gardını indiren ve onu benim yanımda güçsüz kılmasına rağmen sevgimden destek alan.
Baş parmağı titreyen alt dudağıma artık durması için baskı yaparken gözlerime yalvarırcasına bakıyordu.
"Korkmuyorum." gözlerine bakıp gülümserken elimi bir yanağına yerleştiriyorum ama yeterli olmuyor. Zayn Malik, avuçlarımın arasından kayıp, gidiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Men Dont Cry 🎬 z.m
FanfictionSevmek dünyanın hiç bir yerinde suç değildi ama kimi hangi kimliklerle sevdiğimiz bunu değiştirmeye yeter miydi? 250717?01:39