hidden brother

169 12 1
                                    

Anathema-Lost Control




"Nasıl gidiyor?" Alleria pek bir değişiklik olmadığını bildiği halde, sessizliğimden sıkılmış gibi gevelediğinde bakışlarımı sadece ona çevirmekle yetindim. "Ne nasıl gidiyor?"

"Bay Malik, annen ya da bilmiyorum... Abin? Çekip gittiğinden beri bir haber yok mu?" başını hafifçe eğip gözlerimin içine baktığında hafifçe gülüp başımı iki yana salladım. "Başlarda sadece ayda bir kez falan arıyordu ama şimdi sanırım onunda pek umurunda değilim." Dedim karşılık olarak.

Bu düşünce başlarda canımı yakıyordu. Hiçbir yere tam anlamıyla ait olamamak ya da çok sevdiğim ailem tarafından yanımda olmalarına rağmen aslında terk edilmek. Bir hiçmiş gibi hissetmek başlarda çok fazla acıtıyordu ama sonradan, dünyaya belki de geliş amacımın bu olduğunu düşündükçe kendimi bu fikre alıştırabilmiştim.

Belki de bu bana ait olan bir hayat değildi de sadece annemi sınamak için gönderilmiş bir hataydım.

Onun bir sınavı.

Böyle düşünmek kendimi bir şekilde kandırmama sebep olsa da omuzlarımdaki yükü kesinlikle azalttığını söyleyemezdim.

"Peki, o zaman şeyden bahset. Köprü altındaki çocuktan. Henüz onunla tanışma şerefine eremedin mi?" omuzuyla omuzumu dürtükleyerek konuştuğunda ona tersçe baktım. "Onunla tanışma gibi bir derdim yok. Sadece benim de yakında tıpkı onun gibi evsiz kalacağımı düşürsek bu şekilde birine yardımcı oluyor olmak kendimi iyi hissettiriyor." Avcumun arasındaki bardağı biraz daha sıkı kavrayıp içindeki çayı şeker olmasa dahi hafifçe küçük bir kaşıkla karıştırdım.

Annem beni evden kovma konusunda gün geçtikçe daha da ciddiymiş gibi görünüyordu.

"Yosché seni evden kovamaz." Dedi ama aklında bu ihtimalin olağan olduğunu geçirdiğini biliyordum. Histerik bir şekilde dudaklarımdan kopan kıkırtıya engel olamadığımda gözlerini sıkıca kapatıp sessizce bir özür mırıldandı. "Ben... Ben sadece nasıl olduğunu anlamıyorum çok üzgünüm," dediğinde onu teselli etmek zorundaymışım gibi hissettim. "Sadece bahçede bize partiler hazırlayan ve daima etrafa gülücükler saçan o kadından bu hale... Nasıl geldiğini aklım almıyor, bir şeyler olmuş olmalı."

"Bir şeyler olmuş olsa bile ben, bana böyle davranmasını gerektirecek tek bir şey bile yapmadım." Başımı iki yana salladığımda yaşlı gözleriyle beni onayladı. "Lütfen ağlama..." diye inledim. O ağlamaya başlarsa kendimi tutamayacağımı biliyordum çünkü zaten her an musluklarım açık bir şekilde dolaşıyordum. "Çok üzgünüm Artemis... Keşke senin için bir şey yapabilsem." Dediğinde hafifçe gülümsedim.

Kimse benim için bir şey yapamazdı.

Yine de onu teselli etmek için dudaklarımı araladım ama bana engel olan arkamdan gelen, duyduğuma dahi inanamadığım bir ses oldu. "Artemis?" seslendiği kişinin ben olup olmadığımdan emin olamadığını belli eden bir tonla konuştuğunda beklemeden arkamı döndüm ve gerçekten karşımda durduğunu görünce deliriyorum sandım.

Az önce tuttuğum gözyaşlarım akmaya başlarken bir çığlık atarak ona doğru koştum. "Abi!" kendimi her zaman beni güvende hissettiren kollarına attığımda kollarını belime sardı ama hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını hissettiren o boşluk çok geçmeden beni yeniden sarstığında sessiz ağlayışımın hıçkırıklara dönüşmesi gecikmemişti.

Artık ona sarılmak hatırladığım kadar güvende hissettirmiyordu ve bu his bir hayli yabancıydı.

Geri çekilip beni incelediğinde ben de fırsatını bularak ona baktım. "Seni çok özledim... Beni neden bir kez bile aramadın? Onca zamandır..." başımı iki yana sallarken çok fazla zayıflamış olduğunu fark ettim. Gözaltları çökmüştü, dudakları çatlayıp yara olmuştu ve teni soluktu. Eskiden anneminki kadar yeşil olan gözlerinin şimdi yine en az onunkiler kadar soluk bakıyor olduğunu görmek beni açıkça şok etmişti.

Onu en son görmemin üzerinden sanki seneler geçmiş gibi hissetmeme sebep olmuştu ama oysa ki sadece birkaç aydı.

Söylediğim şeye karşılık hiçbir şey demedi. Ondan bir cevap beklemek yerine yeni bir soru yönelttiğimde aynı hisleri paylaşmadığımızı biliyor olmanın beni ne kadar kırdığını görmezden gelmeye çalıştım.

Eskiden... Beni severdi.

En çok beni severdi. Her gün beni kızdırıp daha sonrasında özür dilemek için beni o çok sevdiğim deniz kıyısına götürdüğü anılar zihnimde canlandı. Bana bir pamuk şeker alır saatlerce bıkmadan usanmadan sorduğum o tuhaf sorulara cevap verirdi. Tabii, bunun daha sonra beni evde yaşanan kavgadan uzaklaştırmak için bir yol olduğunu fark etmiştim ama yine de bunu bildiğimi ona söylemeyip her gün yeniden bir kahraman olmasına izin veriyordum.

"Eve uğramayacağım." Dedi "Görmek istediğim hiç kimse yok. Senin okulda olduğunu tahmin ederek ilk önce buraya geldim." Ellerini ovuşturup, bir şeyden gizleniyormuş gibi tuhaf bir ifadeyle omuzlarını daha yukarı kaldırıp şapkasını düzeltip yeniden gözlerime baktı.

"Çok fazla kalmayacağım." Dediğinde mızmızlanmak yerine sadece kafamı salladım.

Zaten... Ne bekliyordum ki? Beni çok özlemiş olduğu için buraya gelmiş olduğunu mu?

"Gitmem gerekiyor, sadece seni görmek istedim. İyi olduğunu bilmek." Elini koluma yerleştirip hafifçe sıktığında arada bir arabasının oraya baktığını fark ettim. Bir kız arabasının hemen yanına yaslanmış kriz geçiriyormuş gibi titrerken yüzünde belli olan bir endişeyle buraya bakıyordu. "Ve... Bilirsin." Gözlerini gergince kaçırdığında sürekli ceketinin kolunu aşağıya çekiştiriyor olduğunu fark ettim. "Eğer birkaç yüzlüğün varsa-" hayır... Hayır, hayır, hayır!

Ne zaman durduğunu bildiğim gözyaşlarım yeniden yuvalarından fırlarken burnumu çekerek yumruğumu hafifçe göğsüne vurdum. "Bana bunu yapmadığını söyle." Burnunu çekerek elinin tersiyle sildi ve sevgilisi olarak tahmin ettiğim kıza baktı. "Çok fazla vaktim yok Artemis, eğer varsa yüz dolar-"

"Kendini ölüme bir adım daha yaklaştırman için benden sana para vermemi istiyor olamazsın!" çıldırmış gibi karşısında bağırıyorken bana kaşlarını çattı ama daha sonra dudaklarında oluşan o alaylı gülüşü görebilmiştim. "Sen o evde yaşadığını düşünmüyorsun değil mi?" derken ruhsuz gözleri yansıtabildiği kadar bir umutsuzlukla bakıyordu. "Yani, kastettiğim... Gerçekten yaşamak." Meydan okuyor gibi gözlerime baktığında başımı iki yana salladım.

"Her ne zıkkım kullanıyorsan-" dediğim sırada niyetimi anlamış olmalı ki bunu kendi yollarıyla çözmeye karar verip çantama ulaşarak bir çırpıda cüzdanımı çıkardı.

"Hayır!" diye bağırıp üzerine atıldım ama cılız bedeninden beklenmeyecek bir kuvvetle beni bahçede ki masaların üzerine itti. "Artemis," Alleria, endişeyle yanıbaşımda diz çöktüğünde ellerimi yüzüme kapadım. Bunu gerçekten yaşadığıma inanamıyordum.

"Umarım sen de bir gün o cehennemden kaçmanın bir yolunu bulursun." Tamamen boşalttığı cüzdanımı ayaklarımın dibine atıp, hızlı adımlarla yanımdan uzaklaştığında, bununla eş zamanlı olarak yanıma yaklaşan başka ayak seslerini duyabiliyordum. "Artemis," bugün duymak isteyeceğim en son ses kulaklarımda çınladığında beni saran Alleria'ya daha sıkı sarıldım.

"Ne oldu? O kimdi?" ilk başta bana baksa da cevap vermeyeceğimi anlayınca Alleria'ya sorarcasına baktı. "Abisi, sadece... Küçük bir veda için gelmiş sanırım." Alleria'nın yaptığı açıklamanın onu tatmin etmediğini biliyordum çünkü ayaklarımın dibine fırlatılan cüzdana bakıyordu. "Onu ittiğini gördüm. Bu pek de bir vedaya benzemiyordu." Arkasına dönüp abimin gittiği yöne baktı. Aklından ne geçirdiğini biliyordum.

"Lütfen yapmayın." Dedim sadece. Daha fazla sorunla uğraşacak gücüm yoktu. Alleria beni kaldırırken yardım etmek istedi ama kendimi sadece geri çektim. Son telefon konuşmamızdan sonra biraz garip hissediyordum. Daha çekingen.

"Seni evine bırakmamı ister misin?" elinin birini omzuma yerleştirdiğinde başımı iki yana salladım. "Emin misin? İyi görünmüyorsun." Ela gözleri çok fazla ısrarcı bakarken ona hayır demekte biraz zorlandığımı hissettim. Yerde ki cüzdanımı alıp çantamın içine attıktan sonra askısından tutarak bakışlarını en yakın arkadaşıma çevirdi. "Sen-"

"Ben..." gözleriyle bir an beni süzdükten sonra aklından ne geçirdiğini belli eden gülümsemesiyle bana fark ettirmemeye çalışarak göz kırptı. "Çıkışta birkaç arkadaşımla buluşacaktım, teşekkür ederim Bay Malik." Dedi ve çantasını aldıktan sonra yanağıma bir öpücük bırakarak hızla gözden kayboldu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 03, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Men Dont Cry 🎬 z.mHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin