dördüncü bölüm

3K 179 87
                                    

Öğrenciler, parıltılı ve aç gözlerle onlarca çeşit yemeğin üzerine saldırmıştı. Herkesin ağzının gereğinden fazla dolu olmasına rağmen konuşmalar devam ettiği için anlaşılması mümkün olmayan bir uğultu yemekhaneyi kaplamıştı. Harry, salonun öbür ucuna bakınca ellerini olabildiğince fazla tavuk butuyla dolduran Ron'u gördü; Ron'un önündeki masada ise Neville nerdeyse aynı durumdaydı. İncelemesine devam ederken Draco'nun bir anda ona Dumbledore'u işaret etmesiyle o tarafa döndü. Öğretmenlerin yemek masasında oturan Dumbledore'un kulağına, büyük kapılarda bekleyen kambur adam bir şeyler fısıldıyordu. Gözlerini tekrar Draco'ya çevirip ne olduğunu anlamadığını göstermek için ellerini kaldırıp başını salladı. Draco tam yutkunup konuşmaya başlayacakken kambur adam kapıya doğru koşmaya başladı ve zorlukla açılan dev kapıların arkasında küçük bir figür belirdi. Bu beklenmeyen giriş karşısında salondaki uğultu alçalmıştı ve kısa bir süre içerisinde durdu. Çocuk, ayağa kalkan Dumbledore'un yanına ilerlediğinde ise tüm gözler ondaydı. 

"Öncelikle yemeğinizi böldüğüm için hepinizden af dilerim. Fakat belirli nedenler dolayısıyla ancak şu an okulumuza varabilen bir öğrencimiz var. Onu Hogwarts geleneğinden alıkoymamak için hepinizden sadece birkaç dakikalığına dikkatinizi buraya vermenizi istiyorum ki bina seçimini tamamlayabilelim." diye anons etti Dumbledore. Sözü bittiği anda ise kambur adamın elinde Seçmen Şapka'yla kürsüye koştuğunu gördüler. İleri geri gitmekten yorulduğu, hızla kalkıp inen göğsünden ve ağzından soluklanmasından belliydi.

"Potter, William. Maalesef bu işlemi olabildiğince hızlı tamamlamak için bir sandalye getiremedik, o yüzden senden yanımda ayakta durmanı istemek zorundayım," Çocuk hafifçe başını sallayıp yavaşça kürsünün olduğu yere çıktı; Dumbledore'un onu koluyla yöneltmesiyle ise yüzünü salona doğru döndü. "Filch, Şapka'yı getirir misin?" 

Filch, yani 'kambur adam', başını sallayıp Şapka'yı Dumbledore'a uzattığında Dumbledore, dikkatlice Şapka'yı yanında duran çocuğun başına yerleştirdi. O sırada onu inceleme fırsatı bulan binalar, kendi aralarında fısıldaşmaya başlamıştı. Çocuğun koyu kestane rengi dağınık saçları ve neredeyse koyu yeşil gibi duran ela gözleri vardı. Harry gibi orta boyda ve biraz da sıska duruyordu. Fakat onu Harry'den ayıran bir tarafı vardı; herkesin odağının onda olmasından hoşlanıyor gibiydi. Bir salon dolusu insanın pür dikkat onu izlemesi ve sonraki saatlerde de sohbet konusu olacağını bilmesi ona keyif veriyor gibi hafif bir gülümsemesi vardı. 

Şapka'nın mırıldanışlarına bu sefer pek fazla kişi dikkat etmemişti ancak herkes, onun gür sesiyle "Gryffindor!" diye bağırdığını duymuştu. Kırmızı masadan alkışlar yükselince William'ın yüzündeki sırıtış, yerini hoşnut bir gülümsemeye bırakmıştı. Dumbledore, sanki bu planlanmamış olayın üstesinden hızlıca gelmek istermişçesine Şapka'yı aldı ve William yavaşça masasına yürümeye başladı. Oraya vardığında bakışlar üzerinden çekilmişti fakat dudaklardan ayrılan fısıltılar hâlâ onun ismini anıyordu. Bu fısıltılar arasında Draco'nunki de Harry'nin kulağına ulaştı,

"Eeee," başıyla Gryffindor masasında oturan William'ı işaret etti, "ne düşünüyorsun?"

Harry duyulmamak için ona yaklaştı, "Emin değilim, umarım kendini beğenmiş biri çıkmaz." Draco aynısını düşündüğünü belirtmek için kafasını salladı ve ikisi de bakışlarını tekrar William'a çevirdiler. Gülüşünde, Harry'i derinden rahatsız eden bir şey vardı ama ön yargılı olup da olası bir arkadaşı kaybetmek istemiyordu,

"Yarın ilk dersimiz Gryffindor'larla iksir değil mi? O zaman belki yanına gideriz?" diye önerdi.

Draco, bunu istemediğini açıkça belli eden bir ifade sunduktan sonra yüzünü kırıştırdı,

"Bilemiyorum, o kadar fazla insanla tanışmak tam benlik değil gibi." Harry ile bu konuda tamamen farklı görüşleri olduğu kesindi, "Yemek mi yesek artık?"

. . .

Harry, Draco ve Slytherin yatakhanesindeki oda arkadaşları, tüm akşam boyunca uyumamışlardı. Beraber kaldıkları kişiler arasında önceden de gördükleri Blaise ve yeni tanıştıkları başka bir çocuk vardı, ayrıca ikisinin de birlikte olması mucizeviydi. Tabii hiç uyumadan gereksiz konular hakkında konuştukları için Harry ve Draco, iksir derslerine dağılmış gömlek ve kravatlarla; ayaklarını sürüyerek ilerliyordu. Kollarının altına sıkıştırdıkları kitap ve cüppelerini yere düşürmemek için olağanüstü bir çaba sarf edip bir yandan gözlerini ovuşturuyorlardı. Programlarında iksir için yazan sınıfa girdiklerinde Severus'un daha gelmediğini ve yanlışlıkla biraz fazla erken olduklarını fark ettiler. Sınıfta sadece ikisi, William ve kenarda oturan iki-üç kişi daha vardı. 

Kitaplarını masaya koyduktan sonra Harry, Draco'ya dönüp kaşlarını kaldırdı. İkisi de ne kastettiğini biliyorlardı, "William'la konuşmak için şansımız bu." Draco yüzünü ekşitip kaşlarını yalvarırcasına bükünce Harry, sinirli bir şekilde, "O zaman sen burada bekle, ben gidip en azından tanışmak istiyorum." diye fısıldadı. İkisi de kararlarından dönmeyecekti, o yüzden Draco omuz silkip kollarını kavuşturdu ve yüksek sandalyesinde yana döndü. Harry, onun bu çocukça davranışına inanamıyormuşçasına gözlerini devirdi ve William'ın oturduğu yere ilerledi,

"Merhaba, ben Harry Snape." Geniş bir gülümsemeyle elini uzattığında aldığı karşılık, onunki kadar hevesli değildi. William, Harry'nin elini bir saniyeliğine kavramış ve sadece "William Potter." demişti. Tam incelediği iksir kitabına dönüp Harry'i göz ardı edecekken bir şey hatırlamışçasına gözlerini ona dikti, "Snape mi dedin?"

Harry başını salladı, büyük ihtimalle Severus'un oğlu olup olmadığını soracaktı. Tam bunu cevaplayacakken William'ın hafifçe sırıttığını gördü, "Snape ismini hatırlıyorum. Babam sanırım bahsetmişti, ama seninle bu kadar çabuk karşılaşacağımı düşünmemiştim." Harry'nin şaşkın bakışlarını görünce devam etti, "Görünüşe göre seninki sana pek bir şey anlatmamış, neden olduğunu anlayabiliyorum aslında. Neyse, zamanla öğrenirsin." Gülümsemesi, kurnaz bir ifadeye dönüşüp kitabına geri dönünce Harry ne yapacağını bilemedi. Orada durup soru mu sormalıydı yoksa Draco'nun yanına dönüp hiçbir şey olmamış gibi mi davranmalıydı? Veya hemen babasını bulup onu bu bahsedilen Potter hakkında sorgulamalı mıydı? Ne yapacağından emin olmamasına rağmen ortada aptalca dikilmek istemediği için Draco'nun yanına gidip sandalyeye çöktü. 

Konuşmayı dinlediğini saklamaya bile çalışmayan Draco ona bakmadan, "Daha iyi gidemezdi, eminim tenefüslerde beraber oturacaksınız(!)" diye kıkırdadı. Harry, masadan kaptığı kitapla omzuna vurduğunda ise artık gülen o değildi.

What If?/Harry Potter Fanfiction (güncellemede)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin