Özel Bölüm 2: Balo (Üç Büyücü Turnuvası) -düzenlenmedi

1.1K 52 42
                                    

Çok eğlenceli ve biraz da ürkütücü geçen Üç Büyücü Turnuvası sonunda bitmişti. Kazanan Ravenclaw binasından 5. veya 6. sınıf bir çocuktu. Turnuva'nın ardından bir hafta, Ravenclawların ebedi gibi gözüken sevinciyle geçti. Balo yaklaştığında herkesi tatlı bir telaş kapladı.

Ron ağabeylik taslayarak Ginny'i kısıtlamıştı bile. Bu kısıtlamayı biraz daha daraltırsak, baloya onunla gideceğini söyleyebilirdik. Harry'nin aklında dolaşan bir isim vardı tabii ama sorması için gereken cesareti toplaması için uzun bir vakte ihtiyacı olacaktı, gerçekten uzun bir vakte.

Harry ve balo eşini bir saniyeliğine kenara bırakıp Draco'ya göz atalım, onun bir eş bulması için çabalaması bile gerekmemişti. Pansy baloya yaklaşık iki hafta kala yanına gelmişti;

"Selam Draco."

"Merhaba Pans, naber?"

"İyi. Şey soracaktım," derin bir nefes aldı. "Benimle baloya gelmek ister misin?"

Draco ona birkaç saniye baktığında anlaşılmadığını sanan kız boğazını temizleyip devam etti. "Yani beraber gidelim mi, eş olarak?"

Draco hafifçe gözlerini kırpıştırdıktan sonra bir şoktan çıkmışçasına -hatta biraz abartılı bir şekilde- omuzlarını ve kafasını titretti. Fakat en sonunda, "Tabii, tabii ki isterim Pans. Sormana sevindim." demeyi başardı ve ondan hiç beklenmeyecek bir şekilde samimiyetle gülümseyen Pansy'e veda etti. Pansy ise aklından bir düşünceyi geçirmeden edemedi, aslında tatlı bir çocuk... (ah saçmalama!)

Baloya bir hafta ya kalmıştı ya kalmamıştı. Harry salı günü bahçeye çıkıp gözleriyle siyah-lacivert bir atkıyı ve kabarık kahve saçları aradı, olabildiğince kıvırcık olanlarını. Gözleri sonunda eğilmiş halde ders çalışan kıza eriştiğinde zaferle gülümsedi. Onun yanına yürürken tedirginlikle ellerini ovuşturuyordu. Nasıl tepki vereceğinden emin değildi.

"Merhaba Hermione."

"Oh, selam Harry! Şu iksir ödevi amma zor değil mi? Sabahtan beri uğraşıyorum ama daha yarılayamadım bile! Bu arada yeni bitki bilim öğretmenini gördün m-"

Lafı yarıda kesildi. "Ben şey diye soracaktım. Şey işte... Anladın sen."

Hermione bir şey anlamadığını belli edercesine baktı veya sadece anlamamazlıktan geliyordu, kim bilir. Harry'e devam etmesi için cesaret verircesine kafasını eğip kaşlarını kaldırdı. Harry, Hermione'nin şu ana kadar gördüğü en sıkıntılı ve derin soluğu içine çekti. "Hermbenimlebaloyagidermisin?"

"Harry hiçbir şey anlamıyorum, n'olursun biraz daha açık ol." Onun kendisine yalvaran bakışlarla baktığını görünce sonunda anladı- ya da anlamıyormuş gibi yapma oyununa son verdi- ve burnunu kırıştırdı. Olumsuz bir yanıt alacağından korkan çocuğun ise kalp atışları sanki göğüs kafesini delecekti.

"Ah evet, seninle baloya gelirim!" Harry üstünden bir yük kalmışçasına gülümsedi.

○●○●○●

Draco'ya söylemek ise Hermione'ye söylemekten bin kat daha kolaydı.

"Draco ben çok kötü bir şey yaptım."

"Sen zaten genelde çok kötü şeyler yapıyorsun."

"Hayır, bana bak! Ciddi olur musun? Önemli bir konu!" Draco elindeki çikolata paketini ve Merlin'in Hayatı adlı kitabını bıraktı. Harry'e döndü.

"Ben sanırım Herm'i seviyorum."

Draco ağzına koymakta olduğu içeceği yatağına püskürttükten sonra şaşkın gözlerle ona baktı- "NE?!"
Harry masumca sırıtınca Draco gözlerini devirdi "Bir bu eksikti, bakalım bunu ona nasıl açıklayacaksın?" Sonra da Harry'nin duyamayacağı bir şekilde mırıldandı
"O bizim arkadaşımızdı Harry, ya her şey bozulursa?"

○●○●○●

Balo günü Ron ve Ginny, Molly'nin gönderdiği oldukça renkli ve bir muggle doğumlunun çingene kıyafeti olarak adlandırdığı kıyafetleri giymişlerdi. Harry ve Draco ise sade smokinlerle yetinmeyi tercih ettiler. Pansy her zamanki tarzından taviz vermeyerek uzun ve siyah bir elbise giydi. Luna hep olduğu gibi uyumsuz kıyafetler ve desenli uzun çoraplar geçirmişti üzerine, koluna taktığı çocuk şu ana kadar kimsenin görmediği biriydi. Havaya diktiği saçları ve yeşil-mavi smokiniyle komik hatta acınası duruyordu. Neville özenle bir şeyler takıp takıştırmıştı ama onları en çok şaşırtan Hermione'ydi. Saçları kabarık kıvırcıklığından kurtulup hoş bir dalgaya geçmişti ve bir tokayla tepesinde toplanıyordu. Önlerinden alıp tutturduğu saçları dışındakilerin rahatça omzuna dökülmesine izin vermişti. Kahverengi-krem elbisesi ise bir kez olsun bile muggle dünyasına girmiş olanlara Pocahontas'ı hatırlatıyordu. Yine de çok güzel göründüğü inkar edilemez bir gerçekti.

Gecenin son saatlerine doğru Harry okul kurallarını kırarak içeri gizlice Kaymak Birası alan Fred ve George'u kırmayarak birkaç yudum alınca kendisini o anda gelen bir gazla birlikte Hermione'nin başında dikilirken buldu. Yanına geldiği anda pişman olmuştu bile. Çoktan onu fark etmiş olan kızın yanından hiçbir şey demeden ayrılamayacağınu kavrayınca onu dansa kaldırdı. Aslında tam olarak ne diyeceğini biliyordu ama önemli olan bunu nasıl diyeceğiydi,
"Herm sana bir şey söyleyeceğim..."

What If?/Harry Potter Fanfiction (güncellemede)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin