2. Bölüm

11 1 0
                                    

" Kanka yaaa! Sen Toprak'la yakınsın. Sorsana Bulut kimi seviyomuş. " yalakalık yapmak amacıyla omzundan çantayı alarak. "Ayy yapamam, hem zaten söylemez ki!" "Hee söylemez sen yağmurla ilgili iki şey söyle bak bakalım nasıl sular seller gibi söylüyor" dedim yalvaran kedi pozisyonunda normal şartlarda benim çok tatlı olmam ve karşımdaki sevgilimin yumuşayıp tamam demesi gerekiyordu. Ama lamaya benzeyen surat ifademle hayatta yumuşamıycak inatçı bir keçiye yalvarıyordum. Bir küçük ayrıntı daha karşımdaki de sevgilim değildi. Ya ben neden hep esas oğlanımla yaşamam gereken şeyleri arkadaşlarımla yaşıyorum. Beni kurtarmaya esas çocuğun gelmesi gerekiyorken Güneş geliyor. Sevgilim rütbesinde duran esas çocuğa şirinlik(!) yapmam gerekirken Mavi'ye yapıyorum. Diğer sevgilisiyle yapılması gereken şeyleri de onlarla yapıyorum. Ben artık senaryoyu uzatmak için ters takla atan senaristin yazdığı daha önce yirmi sekiz dizide de yaşanmış romantik şeyleri yaşamak istiyorum. Efenime söyliyim bir şekilde esas oğlanla tesadüfen  aynı kafede çalışmaya başlamak beraber kek yaparken esas oğlanımın burnumun ucuna krema sürmesini benim ona sürmemi ve böyle arka fonda bir müzik çalarken yakınlaşmaya başlarken ve tam yaklaşırken ve tam "zırrr" diye telefon çalmasını ( soruyorsunuz  dimi bu kız niye bunları yakınlaştırmadı diyosunuz senariste küfürler ediyosunuz ama bunkar da olmasa nasıl reyting kasıcağımızı düşünen  yok senaristlere acıyın. Bu sahneler olmasa nasıl senaristler eve ekmek götürecek haa? Hem bu sahneler romantik dizileri romantik dizi yapan demirbaşlardır.) Sonra çalan telefonla korkudan kaseyi düşürmemi( orda yapınca tatlı sakar, gerçekte yapınca "gırdın gırdığğn" ) sonra beraber kırıkları toplarken elime  camın girmesini ve sadece "ahh" diye bir ses çıkarmamı sonra elimi sarmasını veeeee yapışırtır müzik yapıştır yakınlaşma yapıştır bakışma bir kızaaaaaa bir erkeğeee bir kıza bir erkeğeee  yaklaşık 98 saniye bakıştıktan sonra "uğur derin dondurucu"ve seyircilerden gelen "ialllaahğğh beleaannızığğğ" sesi yarım saatlik reklam ve yine dizimize döndük mekan sahibinin "napıyosunuz  siz burda" demesi ve bizim aniden aniden kalkmanız ve " özür di..." "KOVULDUNZUZ İKİNİZDE" demesi  ve odadan çıkması ve esas oğlanımın da "ben geliyorum" diyip peşinden gitmesi ve  "o bişey yapmadı herşey benim suçum" demesi ve beni patrona affettirmesi sonrasında benim onun peşinden  koşup " neden yaptım  bunu?" demem  "çünküüüü " bir reklam daha 45 dakika reklam ve "çünküüüüüüğğ" JENERİK... İşte bunun yaşanmamasında emeği geçen herkesin allah bin türlü  belasını versin. Senin de Bulut...  "Ay ben soramam hem zaten bilmiyo musun Sis'i seviyor". "Bilmiyorum belki bir umut vard..." derken sözümü kesti. " Bu kadar çok mu seviyorsun onu?  " diye sordu.  Cevap çok açıktı. EVET evet yani. Ama söyleyemedim çünkü bana acımasını, acıyan gözlerle sanki ölüm döşeğindeki hastaya bakar gibi bana bakmasını, yalanlarını peşpeşe sıralamasını istemiyordum. Bulutu çok seviyordum ama o beni sevmiyordu ve bunu Mavi de gayet biliyodu. Ve şaçma yalanlarını dinlemek istemiyordum. Aslında gerçeği söyleseler üzülüyorum, "bunlar nasıl arkadaşlar?"  diyorum. Ama eğer yalan söylerlerse de yalan olduğunu bildiğim için onlara olan güvenim sarsılıyo gibi bişey oluyo. Hani böyle misafirliğe gittiğinde yada akrabalarını gördüğünde derler ya ölümüne kilo almış bile olsan "Ayy canım ne kadar kilo vermişsin, bir deri bir kemik olmuşsun maşallah" veya " Ayy ne kadar büyümüşsün canımmm gencecik kız olmuşsun" derler sen dışından ağız kulaklarda içden saydırma mode on. " Ne kilo vermesi lağn. 7 kilo aldım. Bir deri bir kemik bir de bayburt ilinin yıllık yemek ihtiyacının konsantre hali olarak göbek ve diğer yerlerde bulunan stoklar. Daha üç hafta önce görüştük ne büyümesi. Yalanınız da gülümsemem kadar sahte hanfendi." . Ha bir de bunların gerçekçi dobra olanları var. "Papatyacım sen biraz kilo mu almışsın ne? Çok mu yiyorsun canım? Şimdi sorun yok da sonrasında çok zorlanırsın bak benden demesi! " diyip sarılanlar, ardından da yemek ikramları yapan hain yılanlar ve ardından içten edilen beddular eşliğinde " Aldım lağn aldım var mı itirazın? Boğaz benim, göbek benim,yağcıklarım benim. Hee çok yiyorum az önce mahalleyi yedim. Müsaade edersen seni de yiyip ziyafetini tamamlıycam. Şimdi değil de ilerde mi yaşıyacakmışım problem? Şimdi yaşadıklarım ne? Canığğm sen onu benim bokuma anlat." Hah işte bu durum, napcaklar doğru söyleseler ayrı yalan söyleseler ayrı sorun. Yoksa sevmez miyim onu yaaa? Herşeyden çok seviyorum. Herşeyini seviyorum. Herşeyini ayrı ayrı çok seviyorum. Saçlarını ayrı, gözlerini ayrı, bakışlarını ayrı, gülüşünü apayrı. Peki geri aldığım şey ne? Hiçbirşey. Aslında ne kadar güzel bir şey sevilmek. Nerden mi biliyorum? Yok bee, bende çok bildiğimden değil de hayal ettiğim kadarıyla çok güzel birşey sanki böyle soğuk bir günde dışarıdan eve gelip kalorifere sokulup ısınmak gi ... tamam tamam felsefe yapmıycam, sevilme konusunda deneyimli eleman aranıyor! Bilen biri gelsin de anlatsınlar. Yanlız cidden yaa şimdi gülüyoruz şakaya vuruyoruz ama durumumuz enkaz. Biz hiç sevilmedik şöyle doğru düzgün, adam akıllı, bizim sevdiğimiz gibi. Ne arkadaşlarımız çok sevdi bizi, yani sevdiler de çok şeyler yaşatılar. Ne ailemiz yani ailem beni çok severler ama yani anlarsın ya hiç anlamadılar halimizden hiç şöyle oturup anlatamadık dertlerimizi, sevdiklerimizi. Anlatırdık ama anlamazlardı ki. Bu yüzden  içimize attık. Okul tarafından zaten sevilmedik nefret edildik, yani şöyle popüler  olmadık, her yaptığımız hareket cool olmadı, hiç onlarla şakalaşamadık gülemedik. Hep gülenlere özendik. Hiç zararımız yoktu onlara  sebepsiz bir nefret vardı kalplerinde yani tek sebep çirkin olmamızdı. Kalbimiz  onlar gibi çirkin olmasın da. Zaten aşk konusuna hiç girmiyorum. Mesela hiçkimsenin en değerlisi, en sevdiği, iyiki var olanı olmadık, olamadık. "Şşşt cevap versene çok mu seviyosun dedim"dedi Mavi sesini biraz yükselterek. "Hayır " dedim " sadece küçük bir hoşlantı" . "Bunun doğru olmadığını bildiğimi biliyorsun değil mi? " " Evet seviyorum, kahretsin ki çok seviyorum, o beni sevmiyo ama o ben onu çok seviyorum. Oldu mu? Mutlu  musun?" dedim bağırarak. Sessizce bana bakıyordu. "Tamam özür dilerim birazcık sinirliyim bügün de... Kusura bakma." diye durumu toparlamaya çalıştım. "Eee ama sen de hep böylesin, hemen patlıyosun" dedi ve gitti.     " Bu benim patlamam değil patlamam olsa yaşayamazdın. " diye fısıldadım kendimce. Arkadan Güneşin eliyle irkildim. " Noldu buna "diye sordu." İşte biraz sinirlendi gitti" dedim. Güneş'le Mavinin peşimden gittik. "Özür dilerim ... gerçekten" dedim. "Ama sen beni çok kırdın" dedi. "TAMA...Tamam işte özür diledim ya"  dedim sesi sonradan toparlayarak. "Tamam, affediyorum " dedi ve zil çaldı.
                             ***
"Aah! Rüzgar dursana beraber gidelim zaten evlerimiz yakın. Yolda da yeni gelişmeleri  anlatırım "
"Yeni gelişmeler Yağmur'la mı ilgili? "
"Yok canım bilim adamları beyinsiz  insan yapmışlar adını da Toprak koymuşlar. Haberin var mı? " dedi Mavi ciddiyetle.
" Na-nasıl?"
"Ya şaka yapıyorum  tabiki Yağmur'la ilgili"
"Tamam gel benimle" drdi Toprak ve okuldan çıktılar. " Sor bakalım bende cevaplıyım"
"Beni seviyo mu ?" "Öhöğğğm bu biraz ani geldi" dedi Mavi ve devam etti "Seviyo olabilir ama naz yapıyor cesaret edemiyor sen git ona meselaaaa çikolata al! O zaman belki sana açılır. Unutma ki çikolata kızların kalbinin anahtarıdır. Dedi ve göz kırptı. "Tamam teşekkürler" dedi ve Mavinin yanından ayrıldı. "Hop hop hop nereye bakalım sana bir sorum var Bulut kimi seviyor?" "Sis"diye ağzından kaçırdı  Toprak. "Yani şeyy niye sordun?" "Hiiç merak, tamam baaay" dedi ve toprağın yanından uzaklaştı. İçinden fısıldayarak "Ben senin için yanıp bitiyorum, ama gelmiş Yağmur  hakkında konuşuyoruz, Yağmur senden nefret etsin de gör bak"dedi ve arkasını dönerek uzaklaşmış olan Toprak'a bağırarak "Çikolatayı fındıklı al en sevdiği" dedi ve yoluna devam etti..
                              ***
"Kanka dur. Öğrendim"diye yanıma koştu Mavi. "Ne dedi?" dedim umudumun sesime ve gözlerime yansımasını engelleyemeden "Kanka Sis'i seviyormuş." O içimdeki umudun 84 parçaya ayrılma sesini duymamış olmamasını ümit ederek. Ama yüzüme bile yansımış olacak ki " Çok mu üzüldün? Özür dilerim "dedi Mavi sesi alçalarak. "Yooo" dedim ve devam ettim "Rengarenk çiçeklerle dolu bir bahçede kim bir paptyayı seçer ki güller varken..."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 01, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yerden Göğe MektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin