Şu an itibariyle okula giriş yapmış bulunuyorum o zaman yarış başlasın. İlk deliren kazanır. Sınıfa girdim burada Savaş çanları çalıyor dur lağn bu benimle her saniye dalga geçen Burak değil miydi?
"Hayvanların okula girmesi yasak bilmiyor musun?"
Ben de hemen ardı arkası kesilmeyecek alay rüzgarının önüne bir duvar örerek
"Kes sesini" diye bağırdım ama o o duvarı yerle bir ederek
"ha ha öküz konuştu.Susmazsam ne olur yoksaaaa"dedi dudaklarını büzerek. Gerçekten yoksa ne olurdu ona cool bir laf sokup onu yerle bir mi ederdim, yoksa onu yumruklarımla doğduğuna pişman ederdim? Hayır laf sokmaya çalışsam rezil olur onu vursam yine rezil olurdum. Çünkü ben diğer kızlar gibi cool ve asi bir görüntü olmaz daha çok bir hayvan belgeseli gibi bir görüntü olur bu yüzden yoksa ne olacağı konusunda çaresizdim. Ve o anda kurtarıcım kapıda belirmişti. Hayır hayır beni kurtarmaya gelen yakışıklı esas prens değildi gelen kişi Güneş'ti yani kankam.
"Aaaa yoksa senin burada raf ömrün mü bitmiş a-ov çöpe" diyerek beni kurtardı ve beraber dışarı çıktık.
"Kızım sen niye hep kendini ezdiriyorsun ben olmasam ezilmiştin" diye ego kastı. Bende "Yüce Güneş bana Af bahşet" diye durumdan sıyrılmaya çalıştım. Koridordaki dolaplarımıza doğru yürüdük Ortaokuldan beri gittiğim okulumun lisesinde dolaplar dışarıdaydı.Tabii ki de hayır, düşündüğünüz gibi upuzun kırmızı dolaplar ve kapadığında karşında beliren yakışıklı erkekler yok karşında beliren bir adet Sis var. Sis sizin bildiğiniz adıyla şeytan. Onun varya o mübarek sıska kemiklerini tek tek kürdan gibi kırıp, sarı saçlarından tutup yerlerde sürükleyip, güzel gözlerini... Dur dur dur Ben son bölümü dışımdan söylemek gibi bir salaklık yapmış olamam dimi?? "Canım bana mı söyledin?" diye atıldı. Ben de sıçtığımı belli etmemeye çalışarak "Yoo neden üzerine alındın ki?" "Okulda benden başka güzel yok da ondan" dedi. Arkamı dönerek "sen daha benim bokumu tanımamışsın galiba" dedim ve güldüm."senden daha güzel"'i mırıldanarak gittiğimi ve Sis'in ağzının açık kaldığı düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Ha doğru ağzı açıktı ama yerle romantik yakınlaşmamıza güldüğü için açıktı. Yürürken yere çakılmıştım Allah sakarlığımın bin belasını versin inş. Ayağa kalkıp penguen edası ile Paytak Paytak görüş alanlarından çıkana kadar yürüdükten sonra kendimi sorguya çektim. "Hayır yani Papatya sen neden bu kadar salaksın?Üzerinde her saniye rezil olman gerektiğine karşı bir zorunluluk mu hissediyorsun?"diye uzayan konuşmamı bir tokat ile de noktaladım. Ama saniyeler geçmeden o nokta benim boğazıma çöktü. Çünkü Bulut ve arkadaşları kahkaha ve korku dolu gözlerle bana bakıyorlardı. Ne zamandır orada olduklarını anlamam Alaz'ın taklidimi yaparak kendine tokat atana kadar sürdü. Ve gülüşerek beni rezilliğimle yanlız bıraktılar.***
Bugün cuma olduğu için tören vardı. Bizde Yağmur'la törene indik.
O sırada gözüm Bulut'a gitti gözüm gerçi hep ondaydı ama. Biryere doğru bakıyordu. Güzel bakıyordu,çok güzel bakıyordu. O anda bütün dünya sussun, bütün heryer kararsın, sadece gözlerinin saçlarının rengi kalsın, saatlerce ona bakıyım istedim. Gülmeye başladı, hani bir kedinin köpeğin başını okşarken, bulutlara bakarken, en sevdiğin çiçeği kollarken, sevdiğiniz şeye bakarken yanağının yanına yerleşen tebessümdü bu. Peki ya o... Evet o Sis'e bakıyordu. Ve o an heryer sislendi, buğulandı. Gözlerim dolmuştu. Uzun uzun bakıyordu Sis'e, yada bana uzun gelmişti. Peki bana belki gözleri onu ararken tesadüfen rastlardı. Onun dışında bana hiçbir zaman bu kadar güzel bakmamıştı. Bana hiç bakmamıştı. Bana hayatımda kimse böyle bakmamıştı. Peki ya ben nasıl bir kız olsaydım bana bakardı? Mesela zayıflasam, sivilcelerimden kurtulsam, gözlüğümü çıkartsam bana bakar mıydı? Asla, bu bir peri masalı değil. O bana asla bakmıycak.***
Eve vardım. Serviste taktığım kulaklığı çıkardım, göz yaşlarımı saklamak için taktığım kapşonumu indirdim. Yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdim ve sahneye çıktım.
"Naber kızım?" "İyiyim"dedim en mutlu sesimle sesimdeki çatallaşmayı önlemek için öksürerek. "Okul nasıl ge...." "İyi"dedim ve masanın üzerindeki ekmeğin bir parçasını(yarısını) kopararak eline aldım.Ayaklarımı sürüyrerek odama geçtim. Kendimi yatağa atacakken gözüm aynaya kaydı. Bir süre kendimi inceledikten sonra "Bok vardı bu kadar çirkin olacak." dedim ve elimdeki ekmekten bir parça(yarısını) ısırdım. Kendimi yatağa attım. "Bugün de böyle iğrenç geçti. Yarın neler olacak acaba; Ne mutsuzluklar, ne oyunculuklar, ne maceralar....
"Kestiğğğğğkk"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yerden Göğe Mektuplar
Literatura FemininaMerhaba benim , ben ,evet ben oyum o. O kim diye sorarsanız anlatayım. O hani gün boyu "O"nu takip edip etleri kesen masum ve obur kedi gibi onu izleyen, bir kez bana baksın ,konuşsun en azından göz göze gelelim diye binbir efor sarfeden .Bir şark...