İlk Tecrübeler

166 43 29
                                    

Deniz kokusu burnumda tütüyor, bazıları hiç sevmez ki bazen o koku sevilmez de. Ama eminim beni anlayanlar vardır. Denize bir kere alıştın mı onsuz olmuyor. Çok fazla derdim olmasa da canım sıkılınca kendime dert edecek şeyler türetebiliyorum. Her ne kadar psikopatlık gibi görünse de bu öyle bir huyum da var napalım. İzmir deniz kum güneş arkadaşlarım her şeyi çok özledim. Bu okul beklediğim gibi bir şey çıkmadı. Dersler çok ağır sınıf geçme çabaları büte kalmak istemiyorum..Üniversiteye giderken herkeste olduğu gibi "Oley be kurtuluyorum yeni bir hayat yeni bir dönem evden uzak özgürüm lan " falan oluyorsun. Bilmem kaç valiz hazırlamışım, babam söyleniyor niye bu kadar eşya götürüyorsun diye, kardeşlerim seviniyor yatağıma yerleşecekleri için, annem ağlıyor her gün araşırız muhabbetleri. Ben sadece gülüyorum. Ama nasıl mutluyum nasıl anlatamam. Ağzım kulaklarımda eşyaları yerleştirdik arabaya otogara gidiyoruz. Bu arada İzmir de yaşıyorum. Canım İzmir çok özleyeceğim çünkü gittiğim şehirde deniz yok. İç Anadolu toprağı verimsiz bir dikili ağıcı zor göreceğim bir yer.

Ve geldik. İzmir de sıcaktan yanarken burası bir soğuk aman Yarabbi noluyor dedim. Bir de incecik giyinmişim sorma. Hemen yurda gittik saat sabahın 6"sı. Ben bekliyorum babam da benimle gelsin yurda birlikte çıkaralım valizleri falan güvenlik alamıyoruz diyor. Çıldırdım ne demek alamıyoruz. Babam o benim gelecek falan babam ben gidiyorum dedi. Ay benim gözler bir doldu bir doldu. Neyse çıktım odama 4 kişi kalıyoruz. Hemen uyumuşum. Gözlerimi açtım başımda 4 tane kız bana bakıyor. Töbe Töbe öldüm mü lan burası neresi ben neredeyim? Geçmişler beni incelemişler. Yatağın üstünde de adım soyadım yazıyor facebook tan beni aramışlar öyle bir merak. En son ben gitmiştim gelmeyeceğimi falan sanmışlar. Tamam dedim düştün sorunlu takıntıların odasına, diyorum ama ben sanki çok normalim. Okulun ilk günü, çok önemli bir şey bu. Ne giydiğin saçını nasıl yaptığın, çantan, ayakkabın, takıların... Herkes ilk gün ile anılır. Giyindim süslendim makyaj tamam, çıktık dolmuş bekliyoruz. Şunu da öğrendim dolmuş aşkı diye bir şey varmış. Ben hayatım boyunca toplasan 10 kere binmişimdir toplu taşımaya. Bu nasıl bir tıkış pıkışlık, o kadar makyaj parfüm gitti buna dayanır mı? Şoför amca da aldı da aldı. Üstümüze mi çıkacaklar amca ne yapıyorsun diye sesler yükselirken adam hala arkaya doğru ilerleyin diyor. Ee insan her şeye alıştığı gibi buna  da alışır diyorum ama bir araba şart. Sonra da He huzur He diyorum kendime ehliyetin var araba alacaksın.

Girdim sınıfın içine, havaları kes. Ortalarda bir yere oturdum ama bu ne sanki herkes birbirini tanıyor da anlaşmış bu bölüme gelmişler. Benim şöyle bir huyum var. Yabancı bir ortama girdiğimde ilk önce herkesi incelerim. Kafamdan senaryolar uydururum ve bir süre kimseyle konuşmamaya çalışırım. Zaten şöyle bir şey var insanların suratlarını çok çabuk unuturum. Lisenin ilk günü bir kızla aynı şekilde bir muhabbete dalmışız. Eve geldim kızın yüzünü unuttum, diyorum okula gidince hatırlarım herhalde. Gittim okula. herkesi inceliyorum. Hani şu sabahları sıraya girip kontrolden geçiyoruz. Yanıma biri geldi, konuşuyor boş boş kızın suratına bakıyorum. Kıza dedim ki aynı sınıfta mıyız? Kız sanırım şok geçirdi dün konuştuğum kişiymiş kendisi. Ama şimdi sorsan yine hatırlamam, yolda görsem tanırım çok uzattı saçlarını. Çok muhabbet tez ayrılık getirir hesabı kızla bir iki gün konuştuk bir daha mecbur kalmadıkça yan yana gelmedik diyebilirim.

Ne diyordum bu sefer üniversitenin ilk günü, insanları kendi kendime izlerken bir çocuk geldi yanıma oturmak istedi. Çantamı da sermişim tapulu malım gibi yayılmışım sıraya. Geldi oturdu bir tanışma faslı ve hoca geldi. Adam ilk önce kendini tanıttı ve sonrasında bizim kendimizi tanıtmamızı istedi. Bazıları ayağa kalkıyor konuşuyor bazıları yerinde oturuyor ve çoğunluk böyle. Sıra bana geldi, adım bu İzmirden geldim. Adam tutturdu İzmirli misin, aslen nerelisin, memleketin İzmir mi.. Askerliğini orda yapmış başladı anlatmaya şöyle güzel böyle güzel benim zamanımda şöyleydi. Ve tanışma faslı devam etti. Tabi ki hiçbirini aklımda tutmadım.

Ranza arkadaşım Damla gel bu akşam çıkalım gezelim dedi. Yurdun da bir giriş saati var. Eğer 10 ise ben 11 de girerim, 11 ise 12.. Hiçbir zaman kısıtlanmayı sevmedim bunun için kafama göre takılmalar. Çarşıda bir su akıyor diyim böyle köprü yapmışlar altından su akıyor etrafında banklar var. Saat de 11 e geliyor ama burda hayat belli bir saatten sonra durmuş oluyor tabi. Allahım bir damar şarkılar açmışız o bankta otururken bir tripler bir hareketler göreceksin. Dünyanın en dertli insanı benim sanki, Damla sigara içer bir tane de bana uzattı. Hayatımda hiç ağzıma sürmedim ne yalan söyleyeyim. Yok pardan bir kere çocukken Beyza diye bir arkadaşımla denemiştik. Hala hatırladıkça gülüyorum. Yarısını birlikte içmeye çalıştık ama içimize falan çekmiyoruz içmiş gibi, bir de suya batırmıştık söndürmek için yarısı durdu saklayalım yarın yine içeriz diye. Sonra annem görmüştü de nasıl toparladığımı hiç hatırlamıyorum.

Neyse aldım sigarayı ama nasıl içeceğimi bilmiyorum. Anladı tabi kız gösteriyor içine çekeceksin diye. Bir an ölüyorum sandım o nasıl bir öksürme ciğerlerim yerinden çıktı geri girdi. Yok ama akıllanmadım ille de içicem. Bir daha çektim bu sefer felç geçiriyor gibi olmadım daha normal bir öhö öhü oldu bu. Bir daha çektiğimde anladım ki bu bende kafa yapıyor. Başım dönmeye başladı sarhoş gibi şarkı falan söylüyorum sallanıyorum. Geçtim köprünün ortasına derin bir nefes aldım sanki altımda deniz varmış da ona bakıyormuşum gibi. Ama nerde bildiğin bok kokuyor. Başladık bağırmaya. İçimde ne var ne yok bağırıyorum Damla'yla birlikte. 'Bu şehirden nefret ediyorum! Burak Allah belanı versin senden de nefret ediyorum!' saydırmalarımız nefret üzerine oldu tabiki. Burak kim diye sorarsanız pis sarışın hayatımı mahvettiğini düşündüğüm çocukluk aşkı gibi bir şey. İzmire döndüğümde onunla olan anılarımızı da anlatacağım.

Bir gün yine elimde kitaplar okula gidiyoruz. Çantama koyma gibi bir huyum olmadı, elimde taşıdım hep. İlk dersin ardından öğreniyoruz ki hocamız gelmiyormuş. Hep birlikte indik kapının önüne bahçede oturuyoruz ama oturmada önce giymişim beyaz pantolonu üstüne  mavi bluzu hayatta oturamam kirlenir mahvolur izi kalır yani rezil olurum sonra. Arkadaştan defterini istedim bizim yurttan bir kız onun üstünde oturuyorum ben. Kız gitti ben Semra Mahmut ve Utku kaldık. Tabi defter de bana. Utku okulun ilk günü yanıma oturan çocuk. Çok bir muhabbetimiz yok merhaba merhaba bu kadar. Giyimi tarzı falan iyi, gözleri çok güzel yeşil, keçi sakalı var ve baya havalı bir tip aslında. Neyse dedik hadi biz de kalkalım Semrayla birlikte yurdun servisin yolunu tuttuk. Çarşıda indik bir şeyler yiyelim diye ve şansa bak defterini aldığım kız beni aramıyor. Olamaz unuttum. Demeyin şimdi altı üstü bir defter ne olacak diye, kızın malı çok kıymetli olmakla birlikte bütün notları içinde (aşırı inek ve çok güzel not tutar) üstelik yarın cumartesi okul yok vee pazartesi vizeler var. Panik içinde telefonu açtım ve kıza yalan üstüne yalan uyduruyorum tutturdu getir diye. Tamam diyorum akşama gelcem ikna ettim. En son orda kalan çocukların numarası yok bende. Semra da varmış iyi ki ve defteri utku almış.

Her şey bir defter yüzünden başladı. Her şey benim çimlere oturmak istememle başladı, her şey benim beyaz pantolon giymemle başladı. Utkuyla bu şekilde numaralarımızı almış olduk. Çocuğu arıyorum açmıyor telefonu. O gün Damlayla birlikte yine baya takılarak yurda geç döndüm kıza da arkadaşım hastalandı bütün gün hastanedeydik ya çok fena oldu zehirlenmiş galiba... defteri de onda unuttuğumu yarın alacağımı söyledim. Her ne kadar rahatsız olsa da bu durumdan yapabileceğim bir şey yoktu.

İlk AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin